İmparatorluk Sarayı'nın Yanında Bir Otelde Kalınır da Orası Nasıl Gezilemez (Tokyo 6. Gün)

Şöyle gezilemez, orası nasılsa yakın son sabah gideriz denir. Oysa pazartesi günleri kapalı çıkar.

Aslında pazartesi günü kapalı olduğunu da görmüştüm ama sanki kapanan yer tek bir bölümmüş gibi gelmişti bütün kapılar kapalıymış :(

Neyse biz yine de gezecek yerler bulduk tabii ki.


Öncelikle saray bahçesine giderken gördüğümüz bu yere bayıldım.


Bir de diğer taraftan bakalım, bir gökdelenin girişi oluyor kendisi aslen.


Ama buraya bayılınmaz mı, söyleyin bana.



Camdan kanosu geceleri aydınlatmalı belli ki..


Uzaklaşamadım oradan :)


Bahçeyi göremesek de çevresindeki hendeği görürüz biz de :)



Lütfen ağaca takılan notun inceliğine bakar mısınız?  Çevresinden bir yayla asılmış, ağaca hiç ama hiç hasar vermeyecek şekilde..


Saray bahçesininnkıyısından bir görüntü. Şiirsel değil mi?


Bu da geniş açı hali. Zıtlıklar şehri..



Neyse en çok görmek istediğim köprüleri görebildim en azından.




Saray bahçesine giremedik mi, o halde hemen yeni bir plan yapmalıyım, iki dakika oturup düşünelim bir gölgede :)

O da diğer yazıya kalsın :)

Tebrikler Bana Nur Topu Gibi Bir İnstagramım Oldu

Sevgili Ayşe ve okul arkadaşım sevgili Gülden artık senin yerine açacağız bir tane demeye başlamışlardı.

İlk defa blog dışında bir sosyal mecraya geçmiş bulunuyorum.

Takip edin anacım. Bak küserim haaa :D

En sevdiğim fotoğraflarımı oraya taşımaya karar verdim. Kim bilir en sevdiğim dizeleri de yanına ekleyiveririm.

İşte şuradayım. 78778 Benim okul numaramdı, yalnız numaraya bakar mısınız benim gibi rakam takıntılıya özel verilmiş sanki :)

Tabii ki burası aynı hızla devam edecek, erak etmeyiniz efendim :)

Üstümden Tır Geçmiş Gibi

Geçmiş olsun dileklerinize teşekkür bile edemedim. Günlerdir koşturuyoruz.



Bugün evimdeyim, ben pek uğrayamazken burada da hortum çıkmış sanki, kendimi kaldırabilirsem onunla ilgileneceğim.

Sabahları Yürüyüş Yaptığım Parkımı Görünce Ağladım


Her sabah dokunduğum, sevdiğim, sohbet ettiğim ağaçlarım..


Badem gözlü, sürmeli, boncuk, yakışıklı hâlâ ayaktalar mı bilmiyorum içeri giremedim.


Hortum tam parkın ortasından geçti.


Çok üzgünüm çok...


Mala geleni hiç önensemedim ki annemin hemen bütün camları kırık.


Ama cana gelen çok acıttı.


....

Allah Sonumuzu Hayır Etsin Havanın Çivisi Çıktı


Önce zifiri karanlık oldu, derken pencereden dışarı baktığımda her şey uçuşuyordu, tam bitti derken dolu yağmaya başladı.

Annemin camlarını kırmış dolu.

İlk defa korktum.

Yok canım bunlar mini etek giyiyoruz diye olmuyor, küresel ısınma dedikleri şey böyle bir şey işte...

Şımartıyor Anacım Bu Hatun Beni :)

Sabah kahvaltıda çılgın, tatlı bir misafirim vardı. Becerikli mi becerikli blog arkadaşım taaa Belçika'dan bana gelmiş, hemi de neler neler getirmiş.


Üzerimdeki bluzdan kardeşine dikmişti, modeli de rengi de tam en sevdiğimdendi, ben ona el koyayım dedim. O renkte kumaşı yoktu,  onu bile bulup buluşturup bana da dikti. Tam yazlık, tam benlik..


Üzerine bir de çanta gelmesin mi :)

Çanta nerde dersen, aslen burada ben diğer tarafa çanta gösteren poz vermekteydim de onlar bende olmayınca o sırada Bilgehan'ın çektiklerini yayımlıyorum çok merak eden gidip Mevlüde'nin bloğuna baksın . (Bak işte bak :)


Mevlüdeciğim tekrar teşekkür ederim canım. Hediyelerimin ikisi de birbirinden güzel, çok severek kullanacağım, kullandıkça da kulaklarını çınlatacağım. Heheh doktora gitmene gerek yok o durumda, Handan yeter bi sus bi çınlatma diye mesaj at yeter :)

Meiji Tapınağı (Tokyo 5. Gün)

Meiji Hanedanı Japonya'nın batıya açılmasını sağlayan hanedanmış. Shibuya'da onlara adanmış büyük bir orman ve içinde tapınak var. Orman ülkenin dört bir yanından halkın getirdiği ağaçlarla oluşturulmuş . Şehrin ortasında kocaman ve harika bir yer.

Tapınağa giriş kapısından değil arka taraflardan gitmeye karar verince şehrin gökdelen olmayan bir mahallesiyle de karşılaşmış oluyoruz. Hayranlık duyduğum bir mimari değil, hepsi iç içe yapılmış, birbirlerine benzemiyorlar ve sanırım deprem bölgesi olmasından dolayı her yerden sarkan kablolarla bana çocukluğumu anımsatıyorlar biraz :)






Bu kapıdan girmekle çok iyi yapmışız aşağının kalabalığı yok, ormanda keyifli bir gezinti moduna geçiyoruz hemen..





Dışarda yemek yenilen bir yer bulmanın şaşkınlığı içindeyiz, keşke yanımızda bir şeyler olsaydı da piknik yapsaydık :)



Sonunda tapınağa geliyoruz. Bir şinto tapınağı burası. Meiji zamanında budizm ve şintoizm birbirinden ayrılıp şintoizm  devletin dini kabul edilmiş.


Ve pazar sabahı gittiğimiz için çok şanslıyız, bir düğüne de rastlıyoruz.



Oradan çıkışta botanik bahçesine gidiyoruz. Sanırım para verdiğim için en çok üzüldüğüm yer burası oldu. Çiçeklerin mevsimi geçmişti ve nilüferli bir göl dışında pek bir şey göremedik. Neyse bol bol nilüfer fotoğrafı çektim üzüntümden :D







Tapınağın giriş yolunda (Biz çıkıyoruz o arada :) sake ve şarap fıçıları var. Sakeler rengârenk pek neşeli görünüyorlardı :)


Yan taraftaki Yoyogi Park'a gitmeye halimiz kalmadığından Tokyo'ya gittik gideli göremediğimiz kalabalığa karışmak üzere Takeshita Caddesi'ne geçiyoruz.


Aşırı sıcakta bu aşırı kalabalık içine dalıyoruz..


Gençlerin muhiti buraları. Neyse ki bizim gençler buralara gelelim istemediler diyerek şükrediyoruz. Bir saat yetip  de arttıyor bize :)

Şans eseri Metehan'a bir sene öncesinden söz verdiğim yılanlı yüzüğü buluyorum, yüzüğü daha da anlamlı oluyor :) (Sonra çekip fotoğrafını koyarım )



Yan tarafta bir tapınak görünce kalabalığı ardımızda bırakıp sessizce uzaklaşıyoruz :)




Ana caddeye geçer geçmez de kendimizi bizim mahalleye götürecek olan trene atıyoruz.


Sanırım Tokyo'nun en sakin mahallesinde otel bulmuşuz. Aferim bana :D

Bitmediiii, devam edecek :) Akşama uçağa binecek olmak Handan'ı gezmekten alıkoyar mı, hayııır :D