Aklımdan Geçenler

Sanki söylemek istediğim çok şey varmış da hepsi birden öne geçmeye çalışırken kafam karışıp hiçbir şey yazamıyormuşum gibi hissediyorum. 

Sıcak bana hiç yaramıyor. Eski evimde serin serin oturuyorken bu evde ilk defa yaz geçiriyorum sanki. Klimayı da taktırmamıştık. Hoş ben klima çalıştırmayı da sevmem. Sadece nefes alamadığım günlerde. Çok şükür şu aralar sıcak var ama nem az. 

Kitap okuyup kendimi geliştiriyorum. Sonra aklıma yine kitaptaki bir cümle geliyor. 

" Kitaplar senin yerine yaşayacak değil. Kendi ayaklarıyla yürümeyi unutan kitap kurdu, eski bilgilerle şişmiş bir ansiklopedi, birileri gelip açmadıkça hiçbir işe yaramayacak bir antika olabilir ancak." ( Kitapları Kurtaran Kedi )

Ne kadar doğru.

Bu akşam çamaşır asarken Can ' a dedim ki. Keşke salak ama güçlü enerjik bir kadın olaydım. Çok daha işime yarardı içinde bulunduğum ortamda.

Sabahları erken kalkıp ortam serinken iş yapayım diyorum ama serinken uyumak ağır basıyor. Ve aralıksız yiyorum. Yedikçe yiyorum. Doysam da yiyorum. İradeyle verilen kilolar geri geliyor. Başka bir yöntem bulmam gerek.

Dün gece Geceyarısı Kütüphanesi ' ni okudum. Benim aklımdan geçenleri yazmış. İnsanı iyi hissettiren bir kitaptı.

Az önce de Dış Güzellik Yasaklansın'ı okudum. Kısacık bir çırpıda okunup düşündüren bir kitaptı .

Bilgehan'ın doğumundan hiç fotoğrafı olmadığı geldi aklıma demin. Fotoğraf makinasına film koymamışız. Ne tuhaf , hayatımda bir sürü böyle olay var, sanki burnumun büyüyüp iyice kendimi beğenmiş olmamı engellemek için beni komik duruma düşürüyor. Neyse konu bu değildi. ( Konular birbirine girerek kapıdan çıkmaya çalışıyorlar beni hazır yazıyor bulmuşken ) Konu şuydu. Ben epidural sezaryenle doğurdum oğlanları. Metehan ' da doğumdan sonra kesiği dikerlerken uyutmuşlardı beni. Bilgehan' da uyutmalarını istemedim. Zira odada bekleyen Metehan'ın beni öyle görmesini istemedim, üzülür diye.

Herkes için en iyisini düşünmekten kendimi unutmuşum gibi geliyor bazen. Kendimi düşünmüyor değilim, düşünüyorum, sadece tanımıyorum, başkaları için birşeyler yapmaktan başka ne yapar bilmem. Ne ister. Ya da bilirim de başkaları mutsuz olur diye  yapmam. Kim bilir ?

Ben de elimde bir kroki gideceğim evi nasıl döşesem diye düşünerek kendimi oyalıyorum. Beş kişi bir odanın bile ölçüsünü düzgün alamadığımızdan o bile tam olmuyor. Zira o sıra mutfak balkonu böyle mutfağa katılmış mı kalsın yoksa yeniden balkona mı dönsün tartışması yapmaktaydık Can'la. ( Hâlâ da yapıyoruz, hatta hafiften kavga ediyoruz bile diyebilirim.) Ne fotoğraf çekmişim, ne ölçü alabilmişim. Güya ölçü alıp mutfak modeli çizen çocuk da hayatında hiç mutfak kullanmamış olmalı.

İşte bunlara gömülüyorum. Bir yanım da tüm işler bitince napacaksın, nereye saklanacaksın diye soruyor. Onu duymazdan geliyorum.

Dün


Arkadaşımla onun hastane randevusunda eşlik etmek için buluştuğum bir gündü.


Pek keyfimiz de yoktu ama yine de günün tadını çıkarttık diyebilirim.


Pazartesi günü geçireceği operasyon çok güzel geçsin de kutlamak için daha keyifle buluşalım inşallah .


Maltepe civarlarında oturanlar Beyrut Sanat Kafe' ye gidip benim için de çay içsinler. Baksanıza bu çay içilmez mi ?



Biraz da her derde deva deniz havası.


Bu fotoğrafta üstüm sırılsıklam, nedeni videoda :D



Günün sonunda kendimize bir kitapçı bulmak da bonus oldu. Ve fakat kitapları D&R dan sipariş verdim, daha ucuza geldi.

Yalnız bu hafta her gün dışarıdaydım sanırım, yorulmuşum. Koca gün tuş şeklinde geçti .

Ve sabah tartıldım, 80 kiloya çıkmışım yine. Açım diye ağladığım günlere bu akşam itibriylet başladım. Açımmmm.


Evet fotoğraflara tıklayıp şarkını alabilirsin :)

Bazen Susmayı Bilmek Gerek

Kendime susmayı öğretmeye çalışıyorum. Sözlerin hiç bir işe yaramayıp sadece karşımdakini huzursuz ettiği cümleleri yutmayı öğrenmeliyim. 

Sürekli akıl vermekten bahsediyorum. Karşındaki sana bir şey anlatırken " Keşke şöyle yapsaydın " demek meselâ. Artık mânâsı var mı bu sözün ? Yok. Sadece iç sıkıntısı yaratıyor. Ya da şunu şöyle yap deyip durmak. Yapacak mı ? Hayır. Boşuna iki taraf da gerilecek ama sözlerden dolayı. 

Sürekli öğüt verir, tavsiye verir olmuşuz. Oysa bize verilince o tavsiyeler savunmaya geçip yaptıklarımızı anlatmaya çalışmak ne çok yoruyor. Susup dinlemek, en büyük meziyet olsa gerek. Lâfın arasına dalma. Soru sorarlarsa, tavsiye isterlerse konuş. O kadar .. Çocuklar da bizden uzaklaşmaz, büyükler de huzursuz olmaz, gereksiz bir yük omuzlarımızdan kalkar o zaman...

Gezmekler Buluşmalar

















Burada dursun bunlar, baktıkça içim açılsın.


Bloğunu fotoğraf albümü olarak kullananlar burada mı :)

Cumartesi Pazar Pazartesi bol enerjiyle çok işler yaptıydım, iki gündür yine çöp gibi dolanıyorum. Dün arkadaşlarımla buluşmaya zorla gittim. Bugün de birazdan akşam çayına mahalle arkadaşımın bahçesine gideceğim. Onun fotoğrafını da eklerim buraya :) Ama hazır ayın muayyen günlerini yeni atlatmış en düzgün zamanlarda da gelen bu kılımı kıpırdatacak halim olmaması durumları deli ediyor beni.

Yarın Can uçuştan vaktinde gelirse eve gidip ölçü alacağız. Hiç olmazsa kiracı çıkana kadar biz de planları yapmış, belki mutfak banyo dolaplarını yaptırtmış oluruz. Diğer odalara da eskileri idare edecek mi yeni mi almak gerekecek bakarken vakit geçmiş olur. 

Kiracılar ile en iyi gelişme Aralık sonunda evden çıkacağız taahhütnamesi vermeleri oldu. Mahkemeler iki seneye kadar uzayabiliyormuş, bu daha hızlı oluyor o bağlamda. Gerçi ev bakıyoruz diyorlar . Aslında ne kadar çabuk çıksalar kendilerine de fayda olacak, ev kiraları her gün artıyor.

Bende haller böyle. Şimdi şu koltuktan kalkıp hazırlanacak bir enerji bulsam ne iyi olacak. Haydi görüşmek üzere .

Evin Küçük Prensi


Doğduğunda bugün doğan en güzel bebek sizinkisi demişlerdi. 

Küçük bir prens gibiydin .

Konuşmakla pek işin olmadı, sürekli hareket halindeydin. Ekşın men olarak her yeri keşfettin.

Taklitçi Yengeç ' imizdin aynı zamanda. Abisi ne yaparsa onu taklit eden.

Gözü karamızdın. Pes etmeyenimizdin. 

"Senin adın ne ?" sorusuna cevap alacağız diye canımız çıkardı. Çılgın konuşkan abinden sonra ya sağır ya zekâ özürlü olduğuna karar vermiştik :P Ama araba üzerinde arçelik yazısını görüp " açelik" dediğinde hıııı dedik bizimkisi akıllı ama işine gelmeyen hiçbir şeyi yapmaz . 

Sağır olmadığını da evin öte ucundan sevdiğin şarkıyı duyup koşturup geldiğinde çözmüştük zaten.

Her ne kadar kuul anne imajım senden sonra azıcık çizilmiş olsa da, sık sık ters köşeye yatsam, ne yapacağımı bilemediğim çaresiz anlarla karşı karşıya kalsam da hep yüreğimi sıcacık yapan bir şey ile bana mutluluk verirsin. 

Bu sene bütün dileklerimi yazdım senin için. Hepsini anne duası gibi söyledim .

Artık yirmili yaşlara geldin. Twenteen:D

Adım adım ergenlik canavarını geri bırakırken üzerinden onun yükü geçip gidince ne çok şey başarabileceğini düşünmek beni mutlu ediyor.

Ne olursa olsun, her zaman yanındayım , beni deli ettiğin anlarda bile seni çook seviyorum ( tamam o anlarda pek belli olmuyor olabilir :P)  ve sırf bu yüzden seni deli etsem de pes etmeyeceğim canım oğluşum. Kendinden ağır oyuncak kutusunu alıp iki büklüm taşıyan, ciğerindeki bütün hava sökülecek kadar hızlı düştüğü halde " Bi.. şey ...olmadı..." diyen minik Bilgehan'ın da asla pes etmeyeceğini biliyorum. 

İyi ki doğmuşsun, iyi ki seni doğurmuşum. Daha nice harika senelerin olsun.








Fotoğraflara senin için küçük şeyler sakladım, tıklayıp al :)





Mutlu Bayramlar



 Sevdiklerinizi arayıp seslerini duymadan geçirmeyin bayramı. Alın telefonunuzu elinize bir bir arayın. 

Mesaj atacaksanız da afili uzun, pek kocaman şeylerden söz eden alıntı cümleleri herkese yollamak yerine ,"canım ... bayramın kutlu olsun "deyin de karşınızdaki kendisine özel yazılmış bir mesajı okusun. 

Ailece geçiyorsa bayramınız tek tek öpüp sarılın birbirinize, sıradan bir sabah gibi olmasın.

Özlediklerinizin güzel sımsıcak anlarını hatırlayın, gözleriniz yaşarırken dudaklarınız gülümsesin onlarla geçirdiğiniz harika günlere. İyi ki yaşamışsın iyi ki benim hayatımda olmuşsun diye fısıldayın.

Hayat bir varmış bir yokmuş. Bayramları yaşamak lâzım.


Hepinize mutlu bayramlar. 


Oradan Buradan

Dün akşam çayımı alıp sadece bir ay daha görebileceğim gün batımı manzaramın karşısına geçtim. Sonrasında önümdeki angut binanın ardında kaldığından göremiyorum :)

Evimi ve mutfağımı toparladım , yatak çarşafları değişti, hepimiz duş aldık şöyle bir kendimize geldik .

Gerçi hâlâ tam gelemedim ben. Genzim dolu, geçen hafta hastayken sesim değişmemişti bu kadar, şu anda her şey geçti sinüslerim akıp duruyor. Bugün artık yürüyüşe çıkarım diyordum ama kalsın bari.

Metehan' la Toulous Montpellier gezimizin videosunu hazırladım. Gerçi onca maceralı gezinin hiç bir koşuşturması videolarda olmadığından sokaklarda sakin sakin geçirmişiz  günleri gibi gözüküyor ama neyse. Yüklerim bugün youtube hesabıma. 

Daha hazırlanacak çook video var. Oturup saçma videoları izleyip günlerimi öldüreceğime gidip onları bitirsem bir bir. Bizim için çok güzel hatıra oluyor videolar . Tek sorun ben editlerken izlemekten sıkıldığım için sık sık ara verdiğimden bitmiyor editleme kısmı :D

Bu günlerde kendimi aşırı tüketici hissediyorum. Bir şeyler yapmam lâzım. Çok ilginç bir şekilde eve alışmadığımdan olsa gerek ne içinde bir şey yapasım da gelmiyor, sanki gideceğimiz güne kadar beklemeye aldım hayatı. Ve fakat beklemeye aldığım hayat benim hayatım ve sonsuz değil. 

Şairin Romanı ' nı okumaya devam ediyorum. Hemen her cümlesini yazmak istediğimden çok yavaş ilerliyor. Bu kitabın fazla kimse tarafından bilinmemesi beni üzüyor. 582 sayfalık bir şiir gibi..

Dün spora başladım yeniden. Sakat omzum izin verdiği ölçüde yapmaya çalışacağım bakalım. Ter attım, iyi geldi. Bir gün önce depresif hallere girmiştim, silip attı hepsini.

Can uçuşlara başladı. Kocam diye demiyorum emekli olup da evde durursa benim işe başlamam gerekebilir . Emekli subaylara döndün çenen hiç durmuyor diyorum, emekli subayım zaten ben diyor :D

Valla yaşlanıyoruz. Televizyonla konuşurken buluyoruz kendimizi, her şeye söyleniyoruz, gece yamuk yatsak sabaha sakat kalkıyoruz. Ay ayağımızı denk alalım diyorum ona. Bu ne yaaa :D

Homili gırtlak yemekten koronayı iki kilo alarak tamamlamayı başarmışım. Rejim yapmaktan da çok sıkıldım. Nolucak bu haller bilmem .

Bayram tatilinde boş günlerimiz olmuş bir iki gün. Kampa gitsek ne iyi olur . Sonrasında Metehan yaz okuluna gidecek, üç hafta yok. 

Akşama ne pişirsem acaba. Kılımı kıpırdatmasam kendi kendine pişse gelse :)

Şairin Romanı


 Bir kitap düşünün ki şiir gibi.

Her cümlesini yazıp duvara asmak istiyorsunuz .

Hem fantastik bir evrende geçiyor, hem polisiye, hem şiir.

İkinci defa aldım elime. Satırları gözümde canlandıra canlandıra , yavaşçacık okuyorum.