Akışa Bırakmak


Pazar sabahı sessizliği. Kâh video seyredip kâh kitabımı okuyorum. Bir bakıyorum gözlerim sulanmış. Okuduğum cümle bir yerlerine dokunmuş ruhumun. Bomboş ve amaçsız hissediyorum kendimi. Bu da böyle bir dönem demek ki. 

Bacağım hâlâ ağrıyor. Ağrısın, napalım. Çok şükür sabah yataktan hasta gibi kalkmıyorum bir kaç gündür. Evimi toparladım, ne zamandır yıkamam gereken tülü yıkadım, camı sildim falan. Bu yaşlarda belki de hayat böyle bir şeydir. Enerjin varsa tadını çıkartırsın, yoksa bugün de böyle deyip kabullenirsin. Çok şükür ki enerjim olmadığında yatma lüksüm var dersin.

Karnım acıktı. Dün yediğim güzel akşam yemeğinden beri ağzıma bir şey atmadım. Baktım canımın istediği bir şey yoktu, sırf yemek istiyorum diye yemedim. Sabah nefis kahvaltı yapacağız, söz dedim benliğime. Kıtlık moduna geçme. Ama akşamları biraz bekleyebiliriz, bu kilo bize zararlı. 

Akşam yemekten sonra cips alıyorum yanıma. Biliyor musunuz koca paketi bitirip midem bulanırdı eskiden, şimdi o paket üç dört günde bitiyor. Ve ben asıl severek istediğim şeyi yediğim, onun yerine sağlıklı bişey koyayım diye uğraşmadığım için daha az yiyorum aslında. Belki sonunda canım sağlıklı bir şey de çekmeye başlar, kim bilir.

Çok güzel bir yaz sabahı. Üç saattir ayaktayım, etraf yeni yeni hareketlenmeye başladı. Evdeki erkeklerim uyuyorlar. Kahvaltı hazırladığımda kokuya kalkarlar. Dünyanın öbür ucundaki erkeğim yarışmadaydı bugün.


Dün İzmir'e gitmeye çalışan arkadaşlarım yedi saatte Bursa'ya varıp oradan geri dönmüşler. Bu sene ilk defa bizim de boş günümüz var bayramda. İstemeden oldu. Boş günü bayram olduğunu bilmeden ayarlamış Can. Saçma sapan kalabalıklara kalacağız. Bakalım bir şey yapabilecek miyiz. Kamp yapmayı özledim .


Dans ediyorum ara ara. Ama kendime bakmadan dans etmek daha güzel sanırım. O zaman rüzgâr gibi hissediyorum, sonra video çekiyorum deli dana gibi gözükmekte olduğumu görüyorum :D Olsun. Yollarda giderken de sırtımı dik tutup en sevdiğim müziklerin enerjisini yüreğimde hissederek yürürken dışarıdan nasıl gözüktüğümün hiç önemi olmamalı, insanlara benim enerjim gitmeli. Banu Alkan 'ı kendime rol modeli yaptım :P

Neyse ben kalkıp mutfağa ilerleyeyim. Zaten herkesler ya yolda ya tatilde ya pazar günü modunda, şimdi gelip buraya uğrayan olmaz :)

Sabah


 Ve öyle bir yaşa geliyorsun ki gençliğinde sıkıldığın o sessiz sakin hiçbir şey yapmadan geçen anlar nimet oluyor.

Kendine Nazar Değdiren Hamarat :P

Perşembe sabahları pek hamarat oluyorum. Niye ? Bir hafta boyunca pazardan aldıklarım buzdolabında yamulurken beklediğimden pazara gitmeden onları toparlayayım diyorum zira .

Bu sabah ekstradan anneme çorba pişireyim dedim. Dün akşam midesi kötü oldu , bir şey yiyemedi. Vitamin olsun istedim .

Sabah sekizde kalkıp kendimi sağa sola atmadan mutfağa daldım.


Mercimek ile patates, soğan, biber, havuç doğrayıp koydum düdüklüye. O pişerken dolaptaki kırmızı kapya biberlerle karta kaçmış çürümekten bir adım ötedeki sivri biberleri aldım. Soğan sarartıp onları da ince jülyen doğrayarak içine atıp kavurdum. 


Nasılsa çürümemiş reyhan da yıkanıp limontuzu, toz şeker ve kaynar suyla buluşturuldu. Demlenerek reyhan şurubu olmaya çalışıyor şu an .

Balkonda duran karpuzu da hazır buzdolabında yer açılmışken doğrayıp yerleştirdim. 

O arada haşlanan sebzeler çorbaya dönüştü.

Bilgehan'a mantarlı omlet pişirildi.


Kendime de hindi fümeye kavurduğum biberleri ve peynir koyup sararak kahvaltı hazırladım. Saat daha ondu ama erken kahvaltı yapmış oldum.

Çorba ve karpuzu alıp anneme geçtim. Gazetesini de aldım bu arada. Neyse gecesi iyi geçmemiş ama ayaklanmıştı sabah. Çamaşır makinasını çalıştırdım (inatla öğrenmiyor çünkü ) , çorbasını koydum. 

Dönüşte saat daha on bire geliyordu ve hava çok sıcaktı. Pazara gitmesem mi dedim ama neyse kulağımda çalan müzikle pek tempolu keyifli yürüyordum. Devam ettim yokuşu çıkmaya .

O arada arkadaşımın annesine rastlayıp sohbet ettim pazara kadar. Pazarın en başındaki tezgâhlardan biraz meyve ve domates alıp döndüm .


Ama çantaları elime alınca kalçamın ağrısı nüksetti yine. Ayın muayyen zamanlarında daha da artıyor ağrılar. Az önce müzikle uçar gibi yürüyen ben topallaya topallaya eve kendimi zor attım. Pazar çantaları antrede benim ayağa kalkabileceğim ânı bekliyorlar. Neyse yarım saat kıvrandıktan sonra geçmeye başladı. Sanki çok lâzımmış gibi tam kalça eklemimde kist çıkması gerekiyordu tabi. Ağrı kesici içmek dışında bir tedavi de vermedi doktor. Bi de kilo alma dedi tabi. Eh, ben o zamandan beri bile sekiz kilo aldığım için :P Hoş, zayıfladığımda da topallıyorum onun için çok da şeetmiycem şimdi.

Şu an saat 12.10. Aldıklarımı yerleştirip buzu açılsın diye çıkarttığım tavuğu dolaba koyayım. Bir de semizotunu pişirebilsem nefis olurdu ama o yarına kalır gibi geliyor. Hımm. Yarın da dişçi yollarındayım, belki bugün pişiririm. Aradan çıksın. 

Yani, yemek yapmayı sevmeyen bir kadın olarak aslında çok şanslıyım, kocam da çocuklarım da her gün dışarıdan yiyebilirler. Gelgelelim ben sevmiyorum, sipariş edecek şey bulamıyorum bir müddet sonra. 

İşte günün ilk yarısı böyle geçti, şimdi bir köşeye kıvrılıp uyuklayayım biraz :D

Sonradan Not: Tavuk pişti, semizotu da pişmek üzere. Aferim bana di mi :D

Müzik Olmadan Ne Yapardım Bilmiyorum

Sürekli şarkı dinliyorum , sürekli. Mutfakta iş yaparken açıyorum. Ütü yaparken açıyorum. Dışarıda zaten kulağımda müzik olmadan dolaşmam. Okulda arkadaşlarım kulaklarınla birleşecek kulaklık derlerdi. Akşamları telefonda oyun açıp fonda müzik dinliyorum. Ya da müzik videoları izliyorum. Konsere gidiyorum. Hep dinlerdim ama bu sıralar sanki beni sarıp sarmalayan müzik olmasa nefes alamayacağım .

Spotify listelerim var. 

Uzun yolda arabada giderken dinlediklerimiz, yol şarkılarım.

Duygusal şarkılarımı daha çok kampta dinliyoruz. 

Yürüyüş müziği listem var, ritmik şarkışardan oluşan.

Dimash'ı bir yere konumlandıramadığımdan onun listesi ayrı. Hatta onu youtubedan yaptım zira her şarkısı yok spotifyda.

Sonra Türkçe şarkı listem var.

Latin listem var.

Bir de modumu yükselten Acımadı kii listem var. 

Bazen de tekrar tekrar çaldıklarımı dinliyorum. Zira bir şarkıyı dinlemeye başlayınca yüz bin defa dinliyorum. 

Bu yazıyı yazarken Acımadı kii listem çalıyor. Yürüyüşte de güzel gidiyor bu liste. Bilgisayar oyunu müzikleri var içinde bol bol. Ver gazı ver gazı :)

İyi ki müzik var. Ruhuma dokunup beni bütünlüyor. Gidemediğim yollara götürüp eksikleri tamamlıyor. Hayatın ortasında koza örüp sarıp sarmalıyor. Ah yürürken adımlarımı hızlandırıp başımı dikleştiriyor. Ya da kaskatı kesildiğimde , nefes almamı sağlıyor. Damla damla uzaklaştırıyor göğsüme oturan ağırlığı.














Not : Tüm listelerimin linkini ekledim yazıya, tıklayıp bakabilirsiniz.

Nott : Tabii ki fotoğraflarda şarkı var :D

Oradan Buradan

Yine bi hormonsal zamazingolarla geçiyor günler. Can'a dedim ki, "Uleeyyyn ya bu halim geçici değil de bundan sonra hep böyle kalacaksam ben " " O zaman seni değiştirmek lâzım " dedi. Adam, hadi sen değiştirdin kendini kurtardın, bana nolcek, hiç sevmediğim bi tiple yan yana, ömğr mü geçer :P

S*iktir Et Diyeti ile 85 e iyice yerleştim, yürürken kaidemle bişeyleri de yıkıp geçmeye başladım (Çünkü yana doğru genişlemeyip öne ve geriye doğru alıyom kiloları ben ) . Ama iyi haber, artık yeme işimi biraz düzenleyebileceğim sanırım. En azından geceleri yemeyi bıraktım. Acıkıyorum ama deli gibi birşeyler yiyesim yok. Zaten yediğim zaman hâlâ bir şey sınırlamıyorum. Ama meselâ tost yiyesim gelmiyor her gün. Şu an kötü beslenmemmin tek sebebi üşengeçliğim .

Yemeği istediğim gibi yerken aç olmayacağım için daha çok hareket ederim sanmıştım ama öyle olmadı o iş. Şu an her gün on beş yirmi dakika bile olsa ekstra hareket etmeye çalışıyorum. Dans videoları buldum. Yirmi dakikada hafif tempo olmalarına rağmen kan ter içinde kalıyorum.

Can bi uyduruk sineklik taktı balkon kapılarına evde bi gerilim havası mevcut. İçinden geçiyoruz, birazdan takır tukur mıknatısların yapışma sesi ile zıplıyoruz yerimizden.

İnstagramda bir sürü reels hazırlıyorum. Çiçek böcek 300 görüntüleme, ben olursam 500 görüntüleme, Metehan dansı 1500 görüntüleme, Can'ın sineklik takması neredeyse 17000. Te Allam, algoritmana senin...

Bu ev de eski evim gibi (aradakini evimden saymıyorum) güzel esiyor. Balkon kapıları arası cereyan yaparken gidip kapatıyoruz. Harika :)

Yarın dişçiye gidicem. (Diş hekimime yani ) Çok işim var onla çok. 

Burnumun dibindeki kitap fuarına gidemeden geçti on beş gün. Ayıp bana.

Sürekli müzik dinliyorum. Mutfakta iş yapabilmemi sağlıyor. Akşamları boş boş yatarken telefonda oyun oynayıp bir yandan da müzik dinliyorum. Genelde de her gün bir şarkıya takılıp hep onu dinliyorum. Şu aralar Red Lights'a taktım. Biraz gökkuşağı müstehcenliğinde bi klibi var. Ama şarkı tam benlik. Konser halini paylaşayım, nispeten daha iyi :) Tık.

Begonviller nefis açtı.


Evimizin babası ders çalışıyor. Pilotların altı ayda bir similatöre girip bilimum abuk subuk arızalarda ne yapmaları gerektiğiyle ilgili sınav olduklarını biliyor muydunuz ? Babalar gününde babalık görevleri için çalışmaktayım diyor . Oy severim ben onu. Evlenmeden önce bir gün bir aylık falandı her halde yeğenine bakıyorduk. Ben oğlanın bezini değiştirmeye çalışırken o öye odaya kaçtıydı. Yandık bu adamla dediydim. Neyse Metehan doğduğunda ben de senden önce çocuk yapmadım, sen de öğrenecesin diyerek olaya el koydum da değiştirdi bebeklerin altlarını. Her akşam sizi kim yatırsın dediğimde "Babamızzz " cevabını aldığımıza göre babalık konusunda çok tatlı olduğunu söyleyebiliriz herhalde :)

Saat dört buçuk olmuş. Bugün bayağı iş halletim. Çamaşır ikinci posta yıkanıyor. Yatak çarşafları değişti. Ev süpürüldü. Bulaşık makinası çalıştı, yerleştirildi. Taze fasülye, tavuk, pilav pişti. Kalan son kışlıklar kalktı. Yorganı da kaldırdım. Market alış verişi yerleşti. Bir de duşa girersem tamamdır. 

İşte böyle bir gündü. 

Daha da bir sürü ufak tefek şey vardı aklımda ama kaçmışlar yazarken, başka zamana kalsın onlar da.





Yağmurlu Günde Şarkı Falı

Evet, Handan'ın son haftalarda döne döne dinlediği birbirinden alâkasız şarkılardan hangisi size çıkacak bakalım. Sevdiğiniz fotoğrafa tıklayıp alın şarkınızı :) Şarkının tipini beğenmeyen başkasına bassın, hepsi farklı türde zira :D












Lifepark'da Konser Monser Düzenlemeyin Anacım Yaaa

Geçen sene Deep Purple konserinde de gitmek gelmek tam bir zulüm olmuştu bu sene ise konseri kaçıracaktık neredeyse.

Bilgehan'la altı buçukta yola çıktık. Marmaray, metro , otobüs ile gidecektik.

Marmaray metro iyi. Kaldı son altı km. Araçla 10 dakika sürmesi lâzım. Biz elli dakikada ancak ulaşabildik.

Neden ? Cânım ormanı parsel parsel düğün alanı, yok piknik alanı yok cart curt yapmışlar. Yolu iki şerit daracık orman yolu. Cumartesi gecesi herkes düğünde. Yol iptal.( Ay bunlar şimdi beni yanlış anlayıp alanları kapattırmak yerine yolu otobana çevirirler, daha da deli ederler. )

Metrodan inince shuttle 30 lira denince otobüs durağına gideceğim tuttu. On kişi orada otobüsü bekliyormuş bir saattir. Shuttle da oradan kalkacak dendiği için onu da görememişler. Dedim shuttle metro durağının oradaydı. Hepsini toplayıp geri yürüdük. Bindik servise. Onları almak için durağa gideceğimiz tutmuş :)

Çok tatlı bir genç kız bana yer verdi. İsmi Canan'mış iyice ahbap olduk sonradan. Aysu ve Batuhan da Ankara'dan gelmişler konsere. Son bir km kala artık servisten dışarı attık kendimizi, yürüyerek ancak yetiştik.

Deep Purple pandemi modu tam geçmediğinden fazla dolu değildi, alanın berbatlığını çok anlamamışız. Girer girmez sağdan ilerledik. Bir baktık normal giriş yeri bitti, önümüzde kocaman bir yükselti, vip kısmı tribün yapılmış, arkadan görmemize imkân yok .

Diğer trafa gidip bir de oradan bakalım demek aklıma geldi iyi ki. Oradan da görüntü yok da en azından öndekiler aynı hizadaydı. Ya, şu sahneyi bi metre daha yüksek yapmak çok mu zor ? Bit kadar konser alanı, sahneyi göremiyorsun. Yeri berbat, ortam berbat, 250ml su 30 lira, boğazınızda kalsın o paralar .

Tek güzel işleyen şey çıkışta servislerdi. Upuzun bir kuyruk olmuştuk ama jet hızla geldi araçlar, bizi metro istasyonuna götürdüler. Bedavaya değil tabi. 1000 lira konser bileti, insan o servisi bedava yapar ..

Neyse orada bi Johnny vardı uzakta. Can'ın ahı tuttu göremedim hiçbişey.

Bu arada giderken Bilgehan "Anne hiç konserde arkadaş edindin mi ?" diye sormuştu. Hayır demiştim. Şu an Depp ciler WhatsApp grubum oldu :D Gençlerle gençleşiyorum azizim :)




Bizim Can Cani'ye Karşı

İki gündür sadece uyuma isteğimdeyim. Ayakta o kadar zor duruyorum ki. Şekerim mi çıkıyor, tansiyonum mu düşüyor bilemiyorum. 

Neyse akşam Johnnyciğimin konseri var. Şehri teeeee öte ucunda. Can, boş ver gitme, ne işin var oralarda dedi. Ben bileti teee konser ilk açıklandığında almışım , öyle bi heyecanla bekliyorum. Gitmemem mümkün mü ?  

Az önce sordu nasıl gideceksiniz, götüreyim mi sizi diye. Ben cevap veremeden de ekledi. Öylesine soruyorum, götürmeye niyetim yok, sen adamı görücem diye oralara git, ben niye elimle teslim ediyormuşum, Johnnyciğin gelsin alsın seni ..

Hahahaha . 

Oğlum, kıskanma , sen yokken Johnny vardı bi kerem dedim. O Yirmi Birinci Sokak dizisini az izlemiyorduk vakti zamanında. Sene 1987 felan. 


Konserin gelirleri depremzedelere gidecekmiş. 

Johnny deyip duruyorum ama asıl Alice Cooper söyleyecek. Yalnız adam ben üniversitedeyken yapyaşlı duruyordu, hâlâ aynı duruyo :D Dondurdu mu o ara kendini bilmem. 

Ay ben Can'a dürbünü var mı diye sorsam şimdi bana verir mi ki acep , arkadan ne kadar görcem Coniciğimi yav.

Şimdi supradyn içtim. Etkisi çıksın az sonra yola koyulacağım. Teeee şehrin çok yolum var çok...

Nihayet Buluştuk :)

Sevgili Evde Yazar ile neredeyse yan yana mahallelerde oturuyoruz ama bir türlü buluşamamıştık . Yine buluşalım, bak bir türlü olmuyor diye yazışırken , şunun adını koyalım da buluşalım dedim. Anında kararımızı verdik, ayarlamamızı yaptık :) 


Çaylarımızı aldık, balkona çıktık. Yeni bir araya gelmiş gibi değil de yeniden buluşan eski dostlar gibi hiç aralıksız sohbet ettik. 

Bana nefis bir sardunya ( Fotoğrafta sağdaki çift renkli güzellik ) , bir de kolye getirmiş. Her ikisine de bayıldım. Ama buluşmamızda daha çok bayıldım.

E, artık arayı çok açmadan birşeyler yaparız diye düşünüyorum. 

İyi ki blog açmışım dediğim günlerdendi .

Bu blog bana ne güzel insanları getirdi, iyi ki varsınız :)



Süper Babaanne'den Sürahi Hanım'a Handan'ın Konser Halleri

Dün konsere gittik. Evde nane molla dolanırken konser denince akan sular duruyor tabi. Sanki kırgın olan ben değilmişim gibi zıplaya bağıra kafa sallaya ilk üç şarkıya girdim. Yanımızda tek başına gelmiş bir delikanlı vardı " Ne enerjiksiniz " gibilerinden birşeyler söyledi :) (Ah çocuğum sen beni bi de bugün gör, nene dersin :) Eee dedim " Bu benim dördüncü , yok pardon beşinci Manowar konserim, burada eğlenmiycez de nerede eğleneceğiz " Tüm konser boyunca yan yanaydık, konser biterken selfi çektirdik  :D 



Konserin en merakla beklediğimiz yeri Joey'in konuşmasıydı. Atatürk'ün bizlere mirasının 100. yılını kutlaması ise tam bir süprizdi. Canımsın Manowar:)

Bir de yağmur başlamasın mı o arada. Önce hafif hafif iyiydi ama gitgide arttı, iliklerimize kadar ıslandık eve dönene kadar.



Bu arada instagramdan tanıdığım sevgili Zeynep'in de konsere gideceğini biliyordum. O kalabalıkta karşılaşmayız herhalde diyordum. Çıkışta yanımda giden birileri bu havada feribot çalışır mı diyorlardı. Yaş ilerledikçe bende başkalarının sorularını cevaplama hastalığı başladı, eheheh, bi diğer adına da yaşlılık deyorlar ama biz sendromda kalalım :D Yoo, bu havada vapurlara bir şey olmaz diye kafamı kaldırıp baktım, aa, Zeynep'e benziyor bu kız. Zeynep sen misin dedim o da tanıdığıma şaşırdı. 

İşte böyle bir konserdi. Şimdi bağırmaktan ağrıyan boğazım, kafa sallamaktan tutulmuş boynum ve zıplamaktan kıpırdamaya mecali olmayan bacaklarım ve ben evde viks kokuları eşliğinde yatıyoz. Allah akıl fikir versin bana ne diyim.

Yok yaaa, demiycem öyle.

Allahım, yaş gelmiş neredeyse elli üçe, sen bana hâlâ konsere gitme isteği, müzikle zıplama ve bağıra çağıra şarkı söyleme enerjisi ,bilet alabilecek maddi imkânı, benimle konsere gelecek harika kardeşler, oğullar ve kaderine küsmüş bi kocayı (:D) verdiğin için teşekkür ederim, daha nicelerine gideyim inşallah. Amin.



Ne Çarptı Beni Yav

Sabah altıda Can'ı uyandırmak için kalktım. Çayın altını yakıp yattım yine. Daha o gitmeden uyumuşum. Sonrasında gözümü bir açtım saat on olmuş. En son ne zaman onda kalktıydım bilmiyorum. Bir gece öncesinden uykusuzdum ama yine de erkenden hortlarım da sonrasında sızarım bir yerlere .

Neyse kalktım ama ayalamadım. Ha babam bişeyler yedim, ııh.

Şimdi asprin ve supradyn aldım. Zira akşama konsere gidicez, enerji lâzım bana. 
Teeee geçen sene aldıydık biletlerimi, tam konser yaklaşırken ertelendi haberi aldıydık. Bi sene kadar ertelenmiş :D

Neyse brothers of metal ,sisters of steel, üç saatim var, beni ne çarptıysa püskürtmem gerek. 

Bi de daha bişey yemesem iyi olcek.

Bak şimdi hatıladım dün gece de rüyamda nur topu gibi bi oğlum vardı. Ay koca tosun , tatlı bişeydi. Durup durup rüyamda çocuk doğuruyorum. Her defasında da inanılmaz mutluyum. Bu sefer yazı yazmayı başaracağıma yormak istiyorum izninizle. Ya da gidip cami avlusundan bebek topluycam :D Üç günde tuş eder beni o, yine yazmaya odaklanayım en iyisi.


Komşuculuk

Hahaha, bizim komşular benim mongol veya saf bi tip olduğumu düşünmüş olabilirler mi acep ?

Dün akşam çamaşır asacağım, arkada da bi konuşma gırla gidiyor, bekledim bekledim bitmedi konuşmaları, neyse çıkayım bari dedim. Sevmiyorum birileri konuşurken dinlemek ister gibi araya girmeyi ama başka çarem kalmadı.

Alt katımdaki komşumla, üst katımdaki biri bahçede biri balkonda konuşuyorlar. Karşı bloktaki kadın da katılmış onlara.

Alttaki benimle aynı zamanlarda taşındı. Üstteki Can'ın Ak Sakallı Dede 'si, çok tatlı bir amca. Karşıdaki bi tuhaf. 

Yani ev tadilat edilirken Can'ı görüp bizden öncekilerin pis olduğundan bahsetmiş. Taşındık, ilk karşılaştık, bana da aynı şeyden bahsetti. 

Yahu, kadın gitmiş, bana ne onun pisliğinden falan . Kaldı ki annesi yanımda oturuyor. Ayıp arkasından konuşmak. Neyse o zaman , beni ilgilendirmez, evi yıkıp yaptık zaten deyip sonrasında çamaşırlarım odaklandıydım.

Ay dün yine ... 

İyi akşamlar deyip, konuşmalarını kesmemek adına çamaşırlarla ilgilenmeye başladım. Karşıdaki yine duramadı. Arada bana nasılsınız falan dedi. Teşekkür ettim. İçim açılıyor, mis gibi çamaşırlarınızı görünce, sizden önce pislikten batıyordu demez mi yine. Te Allam. Ne derdi vardı onlarla bilmiyorum. Pis olsun temiz olsun, gitmişler işte, ne diye söyleyip duruyor bilmem. Teşekkür ettim , önüme baktım.

Bazı insanlarla konuşma minimum düzeyde yeterli . Ne hiddetini çekeceksin ne konuşacaksın .

Ama alttaki komşu bunu anlamadan kadınla konuşmaya devam etti. Önce emeklilik üzerine konuştular. Avukatmış bizim temiz çamaşır delisi , diğeri de 45 yıl çalışmışmış. Çalışmaya güzelleme yaparken ben gariban ev hanımını fark edip sesini hafifletti neyse :D Sonrasında pencere açma muhabbetine geçtiler. Güya iyi birşey söylüyorlar birbirlerine ama kavga edeceklerdi o arada. Ben sakince çamaşırı asıp iyi akşamlar diyerek kaçtım.

Can diyor ki seni şabalak sanmışlardır, bilmiyorlar benim ne çektiğimi.

Herkesle konuşmaya gerek yok arkadaşlar.  Ne sanarlarsa sansınlar, napalım. Başım göğe ermeyecek kimsenin nasıl gördüğüyle.

Anacım bana da ailem nasıl bi özgüven verdiyse, kendimi beğenmişliğim hiç geçmiyo :D


Elektronik Bişeyler



Epeydir video çektiğim de yok ama Can geçen hafta Çin'de elektronik mağazalarını dolaşırken aklıma mikrofon düştü. Çektiğim videolarda en sinir olduğum sesin düşük gelmesi. Edit programında yükseltebiliyorum biraz ama sadece %100 arttırdığı için aynı işlemi bir kaç kere yapmam gerekiyor bazen. 

Balkonda kuş seslerini kaydedeyim


diyorum olmuyor falan .

Daha önce bir kaç tane almıştık , onları da sevmedim. Elimde bir mikrofon daha dolaştırasım yok, pratik olsun istiyorum.

Sonunda bunu beğendim, amazondan sipariş ettik.



Küçük bir şey,  şarj yerine takılıyor, öne arkaya dönüyor. Takar takmaz herhangi bir işleme gerek kalmadan çalışmaya başladı. Yalnız dinlemek için yerinden çıkartmayı unutmamanız gerekiyor :) Benimkisi type c girişli, iphone için olanları da var. 

Videodaki denememden gördüğünüz gibi çok fark etti. 

Minik bir çantası da var, korunaklı, cebinize atıp çıkabilirsiniz.

Hemen sabah kuşlarının sesi ile günaydın diyeyim size. 


Bir de kampa gidebilsek de video çeksem bununla.