Uzuuun Bir Aradan Sonra Bir Değil İki Film İzledim

Önce atmış yaşında Küba'dan Florida'ya yüzmeye karar veren Nyad'ın hikâyesini izledim. İlham verici harika bir gerçek hayat hikâyesi. 



Dün akşam da James Bond'un en son çıkan filmini izledik. İzleyip izlemediğimizi anlamak epey vaktimizi aldı gerçi, hahaha, karı koca bunuyoruz :D



O arada dümdüz örüp durduğum süeterimsi şeyin ön yüzünü bitirdim. Arka da olabilir tabi, zaten dikdörtgen ördüğüm için :D

Dün biraz kar atıştırıyor gibiydi ama bir dakika kadar sürdü. 

Bir haftadır Antalya'da halasında olan Bilgehan döndü. Cumartesi günü İzmir'e giden Metehan'dan ses yok :) Çocuğunuzdan ses gelmemesi demek her şey çok güzel gidiyor, keyfi yerinde demek. Annelik tecrübem bunu öğretti bana :D Ya da arkadaşı psikopattı  , hahahaha. 

Nihayet iyileştim sanırım. Bir kaç gecedir damla damlatmadan uyuyabiliyorum, sabahları da içim titremeden kalkıyorum sanki. Ve tam bir hafta sonra koku almaya başaldım yeniden. Koku alamamak beni delirtiyordu. Yani yatırmadı ama bitmedi de bir türlü. Süründüm de diyemeyeceğim. Bi tuhaf hastalıktı. 

Buralara yazmazken ne yapmışım, hiç hatırlamıyorum, fotoğraflarıma bakayım.


Önceki cuma hava çok güzeldi, arkadaşımın bahçesinde oturup keyif yaptık.





Evden sanatsal çekimler :)


Bahçesinde oturduğum arkadaşım bana ev hediyesi bu yastıkları yaptı. Desenler onun, baskı onun, harika değil mi? 



İki yüzünü değişik yapmış, farklı farklı konbinler elde edebiliyorum.


Geçen hafta havanın güneşli olduğu bir gün kendimi nereye gideceğimi bilmeden sokağa attım.


Kadıköy'e yürüdüm. Bir vapura binip Beşiktaş'a geçtim.


Aynı vapurla geri geldim :)

Deniz havası çok iyi geldi.


Vapurda her an karşınıza çok eğlenceli şeyler de çıkabiliyor bu arada :)


İşte böyle geçmiş günler . Spor yapmamıştım bir hafta, hem Zeynep yoktu hem ben hastayım diye. Neyse başladım yeniden.

Yalnız yine inatla 76 küsür kilo çıkıyorum, ben 74 lere düşmüştüm, kilo almam için hiçbir neden yok, gene niye şiştim acaba. Neyse bel ölçüm hala 74, panik olmuyorum o yüzden.


Böyle de deli gibi yiyorum tabi :D


Saat dokuz olmuş. Gidip yürüyüş için hazırlanayım. Bu aralar yine kalçamın ağrısı yürürken zorluyor. Hep var da bazen bir müddet unutturuyor kendisini, bu aralar pek sıkı fıkı benimle. Sırf şu yüzden kilo vereyim istiyorum.

Haydi görüşürüz millet. Herkesin keyfi yerindedir umarım. Öptüm sizi.


Şarkınızı almayı unutmayın :)

18

Sence en yakışıklısı hangisi diye sordu yanındaki kız arkadaşına. Şarkıların arasındaki boşlukta biraz dinleniyorlardı.

Hepsi çok güzel gözüküyordu kendi gözüne. Daha gözleri tam açılmamış kahvaltı sofrasında uyuklar vaziyette birşeyler yerken bile çok tatlılardı. Kasım kasım kasılmadıkları, yaptıkları saçmalıklara kendileri de kahkahalarla güldükleri, her fırsatta birbirlerini yücelttikleri için de sımsıcak geliyorlardı gözüne. Ama sahneye çıktıklarındaki duruşları, enerjileri ve tavırları öyle karizmatikti ki, içlerinden başka bir insan çıkıyordu sanki orada. 

Herkesin böyle olduğu bir yer vardır muhakkak diye düşündü. Bir keresinde Min Elisa sen düzenlemeler yaparken ışıldıyorsun sanki demişti ona. 

-Söylesene organizasyon şirketinde çalışma işi nereden aklına geldi ?

- Sekiz kişinin ufak tefek işlerini hallederken bir anda kendimi bütün organizasyonu yaparken buldum. Tabi yaptığımın ne olduğunu okula gidene kadar bilmiyordum.

- Sekiz kişinin işi mi ? Bana hiç anlatmamıştın bunu.

- Bir ara vaktim olunca anlatırım, haydi şimdi çıkalım, senin partin için zamanımın gerisine düşeceğim yoksa.

Peşinden annesi geldi aklına. Varla yok arasında bir kadındı, kimseye sesi çıkmaz, meraklı gözlerle bakardı yalnızca. Ama iş yemek yapmaya geldiğinde bir anda çevresindekilere emirler yağdırmaya başlar, duruşu dikleşir, bambaşka bir insan olurdu. 

Müzik sesiyle kendisine geldi yeniden. Zaten bu konser boyunca zaman mekân kavramını yitirmiş gibiydi, zorla tutunuyordu o âna.

....

- Çok ilginç sonuçlar geldi testinle ilgili Elisa . Gerçi Marry ve Nelly'nin anlattıklarından sonra beklemem gereken bir sonuçtu ama yine de şaşırdım. 

- İyi bir şey mi ?

- İyi bir şey mi ? Kullanmasını bilirsen her yetenek harikadır ama çoğu insan sahip olamadıklarına bakarken elindekinin kıymetini bilmez. Sen okuyup yazamıyorsun. Disleksi deniliyor buna. Anladığım kadarıyla ya geç kalmış olmaktan ya da senin durumunda bunu düzeltebilecekler gibi durmuyor. Ama işitsel hafızan inanılmaz boyutta . Öyle inanılmaz boyutta ki testi bir daha yapmak istiyorlar.

- Hafızam iyidir ama öyle şaşırılacak düzeyde olduğunu bilmiyordum.

- Yarın testi yenileyeceklermiş kabul edersen.

- Olur, yapacak başka işim yok zaten.



Diğer bölümler için tıkla.

17

Yaşam bir şekilde düzenini bulmuştu . Sabahları erkenden kalkıp kendine bir kahve yapıyordu. Bazı sabahlar, o saatte hâlâ yatmamışsa Sal da geliyordu yanına. Kafeinsiz sütlü birşeyler hazırlıyordu ona da. Havalar soğumaya başlamıştı ama yine de bahçeye çıkıp oturuyorlardı sessizce. Biri yorgunluktan biri mahmurluktan ağzını açmıyordu. Bazen birşeyler söylemek istese de ânın büyüsünü bozmamak için susuyordu kadın. 

Burada geçirdiği bir ayda kâbusları azalmaya başlamıştı iyice, korkusu da azalmıştı sanki. Mahkemeler hâlâ devam ediyordu, başka başka kızlar da girmişlerdi işin içine ama artık salonlara gidip kocasını tekrar tekrar görmek zorunda olmadığından sinirleri düzelmekteydi. Bir de etrafındaki enerjik insanların heyecanları kendisine bulaşmış gibiydi. 

Sporunu her gün yapmaya başlamıştı, Kate olmasa da kimse yokken salona gidip çalışıyordu. Dansları izliyordu arada, çok özeniyordu ama henüz ona başlamaya cesaret edememişti. Hâlâ çok kiloluydu ama giydiği iş tulumlarının fermuarı zorlanmıyordu artık. Yine kendisini diğerlerinin yanında dev gibi hissediyordu. 

Sabah sporundan döndüğünde çoğunlukla Sin'e rastlıyordu salonda. Genelde kulaklıkları takılı, müziğini dinleyip kendisine yaptığı bitki çayını içiyor oluyordu. . Birbirlerine gülümseyerek selâm verip önlerine dönüyorlardı. Asıl sesler Hae ve Teu kalkınca onların birbirleriyle sohbetiyle başlıyordu. Aja gelince de sesler ayyuka çıkıyordu. O sırada Yeu yürüyüşten dönüp Dal ve Eol'u uyandırmaya gidiyor, Dal uyku sersemi, Eol ise  hâlâ uyuyarak odaya giriyorlardı.  Kalkılması gereken son dakikaya kadar kimse Sal'a dokunmuyordu. 

......

Yaşam bir şekilde düzenini bulmuştu.

Sabahları erkenden kalkıp mutfağa kahvaltı hazırlamaya gidiyordu. Çayı demliyordu önce. Kahve makinasını kullanmayı öğrenmişti, onu çalıştırıyordu. Evde kalan kadınlar ve çocuklar yavaş yavaş uyanmaya başlıyorlardı o sofrayı hazırlarken. Küçük bir yerdi burası, kalan on on beş kişi vardı. Hepsinin de hem çok benzer hem de dünyalar kadar farklı hikâyeleri. Bazıları hiç konuşmazdı bazıları da susmak bilmiyorlardı. Sanki susarlarsa bir karanlığa yuvarlanacak gibiydiler . Kendisi neydi bilmiyordu. Ne olacağını da bilmiyordu ama arkasına bakmadan yaşamaya geçeceği günleri bekliyordu özlemle. Beklemekle olmaz diyen İna'nın sesini duyar gibi oldu çayını koyarken. Sen kalkıp yürümeye başlamadıkça yollar sana gelmez. Ama yürümeye başlarsan açılır önüne hiç aklında bile olmayan yollar.. 

Diğer bölümler için tıkla.

16

Bütün hayatım boyunca bu kadar terlememişimdir diyerek güçlükle odasına dönerken yolda rastladığı herkes ona gülüyordu. Bunun adımlarının yamukluğundan mı yoksa yüzünün mora yakın bir renk almış olmasında mı olduğunu tam anlayamamıştı ama pek de düşünecek hali yoktu bütün dikkatini nefesini içine çekmeye harcıyordu zira . Kendisini hemen duşa atıp orada da ayakta duramayıp yere oturup öyle kalakaldı. Aynı anda hem çok berbat hem de çok mutlu olmak böyle bir şey herhalde diye geçirdi aklından. Spor yapmak harika bir şeymiş. Gerçi gün içerisinde bardağı ağzına götürmekten yere düşen çatalı almaya yaptığı her hareket acı verirken bu duygusu biraz yok olmuştu ama bu iki gün sonra yine gitmesini engellemedi. Hantallığını üzerinden atıp hafiflemek için her şeye razıydı. Bir de tabi çevresindeki bir sürü güzel insanın arasında çirkin ördek yavrusu olmak sinir bozucuydu. Bakalım kuğuya dönüşebilecek miyim diye sordu kendisine. Aman ördek yavrusuna dönüşsem yeter diyerek geçirdi günü. 

Spor başka bir işine daha yaramıştı Kate sayesinde gruptakilerle iletişimi artmıştı. Ortak sorunları onları birleştirmişti. Kate hepsini süründürmekteydi zira.

Hayatına yeni bir melek daha katılmış gibiydi.

.......

Sahnedekilerin sohbetleri sürüyordu. Buraya daha önce gelmeyi ne kadar çok istediklerini ama dünya şartlarının el vermediğini anlatıyorlardı. Bütün dünya karantinaya alınınca tüm plânlar suya düşmüştü tabi .

Şehirde daha önce nasıl uzun kaldıklarından bahsederlerken içi titredi. Burada çok sevdikleri arkadaşları olduğunu söylerlerken kendisinden bahsediyor olmalarını hayal etmek istedi , yapamadı. Bir tarafı başka kim olacak diye haykırıyordu ama öyle çok isim geldi ki aklına , susturdu o bir tarafını. Ya da susmuş gibi yaptı. 

Onun , yani onların yanındayken bile onu , öf kes şunu, onları  özlüyordu , her geçen gün özlem büyüdü,şimdi karşısında  izlerken daha çok acı veriyordu sanki. Yok yok , buraya gelmemeliydim ben diye düşündü yeniden, ne geçiyordu aklımdan acaba biletimi aldığımda. 


Diğer bölümler için tıkla.

Sanırım En Sonunda Ciğerim Tamamen Sökülüp Çıkacak

Önce az biraz genzim yanmaya başladı , önemsemedim. Sonra burnum akmaya başladı. Tıkanması sorun ama neyse burun damlasını icad edenden Allah razı olsun. Dünden beri de öksürük başladı. Hayır öyle dolu dolu öksürüyorum ki sanırsın karda yattım. Dün nispeten endenr vuruyordu, bugün daha fazla gibi. Neyse , ateşim yok, ve ayakta iş yaparken burnum açıldığından oturmayıp dolanmaktayım. Vitamin dışında ilaç da almadım. 


Koku da alamıyorum. Dün sosisli sandviç yapayım diye canım çekti ama koku almayınca yakmışım sosisleri. Yemek yaparken koku ile zamanlama ayarladığım iyice ortaya çıktı böylece.


Sosisli sandiviç niye çekti, pazar günü voleybol maçı izlemeye gittik de ondan. Ve fakat sosisli satmıyorlar , insan maç izlediğini anlamıyor o olmadan , içimde kaldı :D


Bugün yürüyüşe çıkmadım. Zaten hava yağmurluydu ve ben bir de spor yapmıştım. Daha da abartmayayım dedim. Yürüyüş dediğim annemle gezinti, temiz hava alıp iki lâflıyoruz. Çok bir efor sarfetmiyorum ama giyinmek gözümde büyüdü.

Yarın Mauritius 'da birlikte vakit geçirdiğim hatunlarla buluşacağım . Neyse hasta da olsam buluşmaya devam ediyoruz. 

Yalnız son aylarda eve kimi davet etsem peşine hastalanıyorum ve dışarıda buluşuyoruz. Noldu, misafir mi dokunmaya başladı bana :D

İşte bende durumlar böyle. Gidip bakayım hazır burnum açıkken ne yapsam .

Haa, sabah tartıda 75 kiloyu gördüm. (Metehan 'ı doğurduğum kilo oluyor kendisi:D) Bakalım 74 lü kilolara iniş çıkışım ne zaman başlayacak. Bir kilo oynuyor hafta içinde hep ama yavaş yavaş iniyor. Çok mutluyum. Yıllar yıllar sonra ilk defa 70 in altına inebilecekmişim gibi geliyor. Acelem yok, hazirandan beri gıdım gıdım gidiyor .


Akşam sekiz öğlen on iki arası yemek yemek dışında dikkat ettiğim bir şey yok. Bir de her gün ya pilates ya dans yapıyorum. Genelde sabah kahvaltıda abarttığımdan akşama pek bir şey yiyesim olmuyor. Kahvaltı hafif geçmişse akşam erkenden acıkıp erken yiyorum. Bu da ertesi günün açlık süresini arttırıyor. 

Pandemide 73 kiloya kadar inmiştim. Ondan aşağıya her halde on beş yıldır falan inmedi . Bakalım, göreceğiz .




Kırk Yedi mi Oldun Şimdi Sen , Vay Vay Vay :)


 Ablasının bi tanesi iyi ki doğmuş. 


İyi ki kardeşim olsun diye tutturmuşum da hayatıma harika bir oyuncak - pardon - kardeş gelmiş :D

Kucağımda sallarken divanın altına uçup gittiğin günden kurtulduğundan beri sırtın yere gelmez, sulu bisküvili mamalarımla seni ultra sağlıklı besleyip, kocaman açılmış gözlerimle sık sık korkutarak hayata hazırlamamın kıymetini biliyorsundur umarım :D Ve fonda hiç susmayan sesimle hayatın boyunca dışarıdan gelecek olan saçma sapan konuşmalara kendini kapatmanı sağlamış olduğumu da unutmayalım. İron Maiden dinletmek için bilinç altına sızdığım zamanlardan beri her türlü gizli mesaja karşı da tedariklisin.  

Görüyorsun ya küçük kardeşim , bu hayatta hakkım ödenmez. Hatta doğum gününü kendi abla olma günüm olarak ilân edip, hep kendimden bahsettiğim bu yazı senin üzerindeki çalışmalarımın devam ettiğinin bir göstergesi. Böyle devam et. Seninle gurur duyuyorum. 


İyi ki iyi ki iyi ki varsın. Seni çok seviyorum. Çooookkkk. 

15

Psikoloğun yanından çıktığında yandaki odaya yönelip Marry ile tanışmaya gitti ama odadaki iki kadının işleri başlarından aşkın gibi duruyordu. Ellerindeki telefonla konuşmaya çalışırken bir yandan da birbirleriyle koordine olmak için uğraşıyorlardı.
- Nelly şunu not alabilir misin, elimdeki kalemlerin hepsi nereye kaybolmuş ?
- Evet efendim, dediğiniz yerde dediğiniz gibi olacak.
- 7843504479
- Yazabilirsiniz , tabi 
- Size döneceğim birazdan

İkisi de aynı anda telefonları kapatıp , bir süre sessizce durdular. 
- Verdiğim numarayı yazdın değil mi ?
- Ne numarası , ben o sırada bay çokbilmişle uğraşıyordum.
- E yazdım dedin zannettim.

Elisa konuşmalarının arasına girdi.

- 7843504479 demiştiniz sanırım 
- Oh, öyle birşeydi galiba 
- Öyleydi . Merhaba , ben Elisa, yeni geldim.
- Merhaba Elisa, ben de Marry, kusura bakma pek bir karmaşanın ortasındayız. Şunu halledeyim seninle gidip bir kahve içeriz , ne dersin ?
-Tabi. Yardımcı olabileceğim bir şey varsa.
- Şu numarayı bir daha tekrarlayabilir misin unutmadıysan.
- Ah,ben ne yazık ki hiçbir şeyi unutmam . 7843504479
- Gerçekten mi ? Ne güzel.
- Bir işime yaramadı bu şimdiye kadar.
- Nelly keşke biz de iki rakam aklımızda tutabilsek ne güzel olacaktı bugün değil mi ? 
- Gerçekten de işe yarardı. Merhaba Elisa, ben de Nelly.
-Merhaba.
- Otursana, her zaman böyle olmuyor ama bugün karıştı . Herkesten vergi numaralarını almam gerekiyor ve ne yazık ki çoğunlukla yaşlıların oturduğu bu çevrede telefon uygulamaları kullanıp mesaj atabilen sayısı pek kısıtlı. Sabahtan beri kaybettiğim kalem sayısı da takdire şayan. Bilgisayar aşırı yavaşlayıp numaraları basmam için on beş dakika uğraşmam gerekmese direk gireceğim de. Zaten ben de pek genç sayılmam bu işler için hahahaha.
-Siz arayıp bana söyleyin, not alamam ama aklımda tutabilirim isim ve numara olarak.
- Nasıl ya?
- Yazıp okuyamıyorum da .
- Ha ? Yok ben onu demedim kaç tanesini aklında tutacaksın ki dedim ?
- Bilmiyorum doğrusu, yirmi tane falan tutarım sanırım.

İki kadın inanmaz gözlerle ona baktıktan sonra bunu denemeli miyiz yoksa işimizi şansa bırakmamalı mıyız ikilemi ile birbirlerine baktılar.

-Ah, siz yine de not edin isterseniz. Ben karıştırmayayım işleri. Sanırım kalem sandalyenizin altında duruyor.
- Oh teşekkür ederim. Yanlış anlama.
-Yok yok anlamam tabi. 

Bir saat sonra kağıttaki numaraları bilgisayara girmeye çalışıyorlardı. 
- Doris 3657892200

- Şey sanırım Doris 3657892208 olacaktı.
- Öyle mi ? Aaa evet sekizmiş o.

Şimdi gerçekten de çok şaşkın duruyorlardı.
-Hepsini hatırlıyor musun ?
-Dedim ya, unutmam hiçbir şeyi kolay kolay .
- Hadi yaa, okul birincisi falan olmalısın.



Diğer bölümler için tıkla.

Hasta mı Oluyorum Yoksa Regl mi Olucam O Kısmı Çözemedim

Ne alâka demeyin valla. Bu aralar her regl olmadan önce bi ateşim çıkıyor gibi oluyor, bi nane molla gidiyorum, hah bu sefer kesin şifayı kaptım diyorum, sonra geçiyor. Gerçi bu sefer keh keh öksürük de akşamdan beri geçmedi ama bakalım.


Sabah erkenden işim yokken hortlayınca oturup yorumlara cevap yazmayı başardım. Yılbaşından beri yazmamışım. Önce bir iki yorum olsun da cevaplayayım diyorum sonra nasıl ipin ucunu kaçırıyorum bilmiyorum.




Salı günü dünya için küçük bizim için önemli alış verişler yaptık. Öncelikle geri dönüşüm çöp kutusu aldım balkonla Metehan'ın odasına. Bilgehan'da da vardı. Artık bir hafta boyunca üç kutu yeter herhalde diye umud ediyorum. Zira geri dönüşüm haftada bir alınıyor. Bir hafta benim balkon çöpe dönüyordu. Götürüp konteynıra atayım beklemeyeyim diyorum ama orası da haftada bir boşaldığından ve ne yazık ki o saçma sapan kapan gibi kapakları olan konteynırlara devasa çöp torbası koyarak kapaklarını sıkıştıran bir sürü düşüncesiz insan olduğundan çöpe atmak zorunda kalıyorum götürdüklerimi. Gerçi geri dönüşüm işi de palavra ama neyse. 

Ayrıca kapı kolu almayı da başardık. Kapı kollarımız bir senede paslandı. Hoş bu en iyi marka dediklerine de paslanmaz diyemiyorlarmış. Kardeşim ben eski kapı kollarında paslanan görmedim, bu ne iş. Nemini alın diyor bir de , he canım herkesin ardından elimde bez sürekli onu sileyim. Teknoloji ilerliyor ama her şey adileşiyor, çözemedim ben bu işi.

Geçen paslanan açacağım yerine beşinci kez yenisini alma denemem oldu. Onun kenarında minik bir çıkıntı var kavanozların havasını boşaltmakta iyi oluyor. Benzerini buldum güya. Mutlu oldum buldum diye. O çıkıntı kapağı kavramadı, küçük kaldı. Onu geçtim. Soda kapağı açalım dedik yamuldu. Yok artık.


Eski bir banka müfettişi olarak az kalsın nasıl kandırılıyordum bir de onu anlatayım gitmeden. Bu dolandırıcılardan hep korkmuşumdur. İnsanın anlık dalgınlığına gelebiliyor. Evi arayan komisere hemen uyandıydım. Zira isminiz ne diyene siz kimi aradınız diye otomatik cevap vermeye alışmışım. Adam beni hanfendi size soruyorum diye azarlarken sakince arayan sizsiniz kimi aradığınızı biliyorsunuzdur diye oltaya gelmediydim. Sigorta poliçesi zamazingosunda annemin ismi olduğundan ona sormak için aradığımda uyandıydım. Poliçe moliçe olmayan ne sigortası bu diye. Geçen hafta edevlete giriş yapılmış sms ini anında silmiştim ama dün gidiyordum valla.

Hayır artık bankalar da her türlü numaradan aradıklarından hemen uyanamıyor da insan. Normal cep numarası ama devamı 444 li bişiler . Bir hanım kızımız güzel güzel, tam bir bankacı edasıyla kredi kartlarından şüpheli işlem için aradıklarını söyleyip beş dakika bir sürü işlem saydı bana. Ama bu arada telefon numaraları söylüyor, işlem yerleri, orada mıydınız , burada mıydınız, sen bir maymuna dönüyorsun. O zaman bunu düzeltmek için siz bankaya giriş yapın, ama bana şifrenizi söylemeyin, yüksek sesle dillendirmeyin, girince haber verin diyor. Telefondan uygulamaya girdiğim an uyandım ve hemen çıkış yaptım. Girdiniz mi diye sordu. Hayır girmedim ama ben girip sizi ararım diye cevapladım. Ama bunu hemen yapmazsanız kart borcu iptal olmaz falan dedi.  Tamam tamam deyip kapattım. Hemen şifremi değiştirdim. Beni yine aradı ama açmadım. Bankanın telefon hattına girip işin aslını öğreneyim dedim ama telefonuma kod gelmedi bir türlü. Neyse şüpheli işlem kısmına direk giriliyormuş. Oraya ulaşıp herşeyime bloke koydurdum. İşin komiği  ben kendi kredi kartımı kullanmadığımdan zaten hesabıma bağlı kartın limiti beş bin lira mı ne. Onu da geçen gün aylardan sonra ilk defa kullanıl harcamıştım. Nasıl salaklıksa benimki, kartla ne alışverişi yapılacak dememişim. Neyse işte ucundan sıyırdım. Aklınızda olsun sizin de. 

Saat ona yaklaşmış. Bir pazara gideyim bakayım. Ay benim param var mı ki pazar için. Malum pazara üç tomar para olmadan gidilmiyor artık. Gitmesem mi? Zaten nane mollayım. Aha da anında vazgeçmiş bulunuyorum :D

Gidip biraz korece çalışayım. Duolingo 'dan da öğrenilmiyor doğru düzgün. Bende de giç hafıza yok. Fransızcayı öğrenmemin nedeni zaten bilmemmiş  :D 

Hepinize günaydın, güzel bir güne açılsın sabahımız.





İyi ki Doğdun Anneciğim


 Teşekkür ederim hayatımın her ânında yanımda olduğun için. Geceleri ders çalışırken getirdiğin çaylar, meyveler için. Bana yazdığın tatlı minik mektuplar için. Okul dönüşü birlikte sohbet ederek yediğimiz yağda yumurtalar için. Elinde rujla kapının önünde durup öyle yataktan kalkmış gibi işe gidilmez dediğin için. Ne giyeceğimi bilemediğim toplantılara giderken kendini en güzel hissettiğin kıyafeti giy, gerisini önemseme dediğin için. Daha kirli sepetine atmamla yeniden çekmecemde beliren kıyafetler için. Bana yazdığın harika şiirler için. Babamın yokluğunda hem ana hem baba olduğun için. Minicik görünmene rağmen arkamda dev gibi durduğun için. Bütün kahkahalar için, sarılmalar için, birlikte yürüyüşler için.  Misafir ağırlamak için koştururken evime gelip etrafa yaptığın güzel dokunuşlar için. Harika bir anne olmanın yanısıra harika bir anneanne olduğun için. Oğluşlarıma öğrettiğin milyonlarca şey için. Nefis yemeklerin için. Elinden düşmeyen kitapların, her zaman hayran olduğum genel kültürünle hepimize örnek olduğun için. Bana verdiğin harika çocukluk ve gençlik için. 


Ah anneciğim. İyi ki doğmuşsun, iyi ki benim annem olmuşsun. Nice harika yılların olsun. 

Kısa Özet


 Önce konser



Ertesi gün doğumgünü 



Dün de anneme erken yaşgünü kutlaması derken bugünü boş boş geçirmenin mutluluğunu yaşamaktayım :)


Kahvaltı ve yemek hazırlamak dışında hiçbişe yapmadım. Negzel. Son bir buçuk aydır kafamın en rahat olduğu gün olarak kayıtlara geçebilir 😊

Özel Bir Gece


 Okul korosu ile tsm konserine çıkan Bilgehan dedesinin şarkısını seslendirdi dün gece. Oğluşumla gurur duydum 😊 Babam da görse çok mutlu olurdu eminim. Olmuştur büyük ihtimal.

Arkadaşınız Şimdi de Şarkıcı Oluyo Anacım

Valla bu sefer benim bi suçum yok. Meltem, benim üniversiteden arkadaşım , nizimle bielikte mühendislik okurken bir yandan da konservatuara devam ediyordu. Bir stüdyosu var. Hem şan dersleri veriyor hem sanatçıların albümlerini hazırlıyor, Müjdat Gezen Okulu'nda öğretmenlik yaptı, Barış Manço ile çalıştı falan. İnanılmaz bir enerji küpü. Bir taraftan da çılgın bi tip .Benim arkadaşım, başka nasıl olacak ?

Bugün bir başka arkadaşım Gülden'le birlikte ( o da yıllarca Opet'de çalışıp emekli oldultan sonra sadekârlığa merak salıp şimdi harika gümüş takılar yapan başka çılgın ) onun stüdyosuna gittik, çay, kahve , muhabbet derken bizi mikrofon başına iteledi . Bana şarkı söyletti Gülden'e şiir.

Tabi benim senelerdir kullanılmamış sesim sağa sola kayıp durdu kayıt sırasında ama arkadaş sihirbaz , hepsini düzeltti, sanırsın billur gibi söylüyorum :)

Bu da böyle eğlenceli bir anı oldu :)