Ev Alma Balkon Al

Ev

Bizimkisi biraz o hesap oldu.

Bakacak olursanız yatak odası bi tuhaf, küçük değil güya ama abuk subuk şeklinden dolayı içine eşya nasıl sığacak bilmiyoruz.

Bilgehan'ın odası hepten tuhaf. Mimar Norveç fiyordlarından esinlenmiş onu yaparken. Zaten camı balkona bakıyor. Daha doğrusu balkonun yan duvarına bakıyor. O balkonu da kapatıp mutfağa katmışlar. Oda penceresi mutfağa açılıyor yani.

En mantıklı oda Metehan'ın odası. Karşı apartmanla dib dibe ama, dikdörtgen şekliyle yerleşime müsait. Evin en güzel odası bir sene boş boş duracak :D

Her odada bir priz var. Fazlası zarar. Su boruları dışarıdan gidiyor, patlamış eskiler. Bilimum kablo dolanıyor ortada. 

Kapılar bitmiş, değişecek 

Yerler bitmiş. Salonun yer döşemesi güzel bir tek, eski parkelerden. Onu da yaptırması yeni laminatlardan daha pahalı : P

Diyeceğim o ki nereye el atılsa elimizde kalıyor.

Ee, niye aldık o zaman?


Sırf buna vurulduk desem. O da iki kişinin sığacağı kadar büyük ancak ama olsun. İstanbul'un göbeğinde bu manzarayı bulmak zor.

Tarihe not düşülsün. Kiracılar bugün evi boşalttılar. Gün yıkma, dökme, kırma, usta peşinde koşma, sürekli bişeylere karar vermeye çalışma zamanıdır. 

Çok şükür .

Eve verdiğimiz para kadar tadilata vereceğiz gibi gözüküyor ama olsun.

Çay isteyen ?




Çekmece Düzenlerken Orada Bulduklarına Gömülenler Burada mı ?


 Karman çorman bir defterime rastladım çekmecede, içinde yakınmalar, başlanmış devamı gelmemiş hikâyeler falan var. Sayfaları çevirirken bunu gördüm.

Tarihi belli değil ama büyük ihtimal Bucket List filmini izlediğimde yazmışım. Ikına sıkına bu kadar madde bulabilmişim anlaşılan diyerek okudum. 

Anaaa.

Karavan ' ı almışız. Wimbledon olmasa da Rolland Garros ve Amerika Açık' ı izlemişim. O zamana göre daha formda olduğuma eminim, en azından spora başladım. Ve duolingo' dan fransızca çalışıyorum. Ay, kütüphane mi kitapçı mı onu da açmam yakındır, acilen listeye yeni maddeler eklemeliyim bence :D

Çalışkan Çarşamba : Çiğdeci

Dün bir arkadaşımla onun katıldığı baskı kursunun sergisini görmek için Küçük Ayasofya Camii' ne gittik. 




Orada harika baskı hayat ağaçlarına baktıktan sonra ( üstteki videodakiler arkadaşımınkiler ) Sultanahmet' e geri döndük. Ne zamandır Sultanahmet Köftecisi ' ne gitmemiştim. Orada köftemizi yedik. Tazecik ekmekler ve tatlı yemeden çıkmayı başardığım için kendimle gurur duyduğumu söylemeliyim :)

Yemek sonrası Gülhane Park ' ından geçtik. Bir anda kalabalık ve gürültü geçip papağanların çılgın seslerinin arasında kaldık.







İşte o sırada değişik bir kuşa rastladım.


Uzaktan sığırcığa benzettim ama yaklaşınca o olmadığını fark ettim 


Eve gelir gelmez videodan bu fotoğrafı çıkartıp internette aradım.

Çiğdeci Kuşu ' ymuş bu kuş. Sığırcık familyasındanmış. Kent yaşamına da bayağı uyum sağlamışlar. Aslen Hindistan, Pakistan,  İran memleketleri . Ama bizim bu geveze tipler en çok yayılan yüz tür içindeki üç kuştan birisiymiş.  Az biraz istilacılarmış. Papağan gibi konuşmayı da öğrenebiliyorlarmış . Daha merak edenler Vikipedi ' ye bakabilirler. ( Tıkla )

Bu arada AnaBritanicca ' ya baktığımda Çiğdeci Kuşu bulamadım. Diğer adı Hint Mayna' sı diye baktım. O da olmadı. Hindistan'ın bitki ve hayvan örtüsü kısmında Mino kuşu gördüm. 


Sanırım Mayna o sırada Mino olarak çevrilmiş . Mino Kuşu olarak internette arattığımda Mino, Mina olarak da yayınlar gördüm. 

Bu arada mino mina bakarken ansiklopedi başka ilginç bişeye rastladım ama o da haftaya kalsın :)

Neyse gün bitmeden yazıyı tamamladım. Siz duymuş muydunuz bu kuşu daha önce ?

Yeni Hafta Yeni Başlangıçlar İçin Çok Kararlı Handan Bakışı .

 


1. O kilolar verilecek. Zira yine yürürken topallamaya başladım. Kalça eklemim zorlanıyor Oturduğum yerden kalktığımda bacaklarım tutulmuş oluyor. Squad yapayım da bari o yüzden tutulmuş olsun. Burnum tıkanıyor. Genzim de genleşmiş, uyurken ses çıkartmaya başladım. Kendimi uyandırmasam umrumda olmayacak da 🤣

2. Daha üretken olunacak. Yani burada yazar instagram ve youtube daki abuk subuk kısa videolarda daldan dala konarak ömür harcanmayacak diyor. Hayır gidip youtube dan temizlik, sade yaşam videosu felan seyredeyim bari de gaza geliyor insan.

3 . Her zamankinden yarım saat erken kalkıp sessizce vakit geçirilecek. Daha ilk günden cıvızlıyordum ama neyse ki boşaltım sistemim benden prensipli çıktı kaldırdı beni erkenden. Yatağa dönmediğim için kendimle gurur duymaktayım şu an 

4. Çene tutulacak. Çevremdekilere sürekli akıl vermekten vazgeçilecek. Hiçbirinin aldığı yok, ne diye kendimi sevimsiz duruma sokuyorum. 

5. Çene tutulacak, etrafta gördüğüm her şeye söylenmek ve kızmaktan vazgeçilecek. Kabul et artık, insanlık denilen şey öyle ulvi bişey değil, herkes bozuk. Sen de dahil.

6. Spor her gün yapılacak. Üç güne düşürdüm , hiç memnun değilim. Spor yapmayı hiç sevmiyorum ama aslında bir nevi meditasyon gibi bakmak lâzım olaya. Karnını içine , totonu havaya kaldırıp kollarını geri atıp nefes almaya çalışırken başka bişey düşünemiyosun haliyle. Oh mis. Ter atmak da harika .

7. İşler ertelenmeden yapılacak. Akşamları mutfağa sırt dönüp kaçarcasına çıkılmayıp derli toplu bırakılacak ki ertesi sabah yemek yapma isteği olsun.

8. Daha fazla sebze yenilecek. Kavurmalı, fırına sürmeli tarifler denenecek. Baklagiller barsaklarımda bir bomba etkisi yapsa da daha fazla yenilecek, ev ahalisi düşünsün gerisi. Belki o içeride şişince iştahım kapanır.


İşte dün gece bu düşüncelerle yattım. Pazartesi hiç rejime başlamayı başaramamışımdır. Perşembe günü başladıklarım iyi sonuç vermiştir hep ama beklemeyeceğim perşembeyi, insan kendisini kalıplra sokup sınırlamamalı netekim.

Akşam Federer'in Son Maçını Kaçırma

Tenis delisi ( izleme delisi ,hiç oynamadım, raketi almıştım bi hevesle, denk düşmedi, sonra da sakatlıklardan hiç şansım olmadı) olduğumu bilmeyen kaldı mı bilmiyorum :)

En sevdiğim iki oyuncu Nadal ve Federer ( İkisi karşılıklıysa Nadal :D ) Bu ikisinin karşılıklı maçları ise en en en sevdiğim zira Nadal başkalarıyla oynarken sıkıcı oluyor, Federer başkalarını kolay yendiğinden tembellik yapıyor, ama ikisi karşılıklı harika maçlar çıkıyor ortaya.

İşte Federer profesyonel tenis hayatını Laver Cup turnuvasında tek maç yaptıktan sonra bırakıyorum dedi. Eh, 41 yaşında, başka kimse o kadar oynayamamıştır. Nadal 'ın o kadar durabileceğini sanmıyorum meselâ. Belki Djokovic oynar. Neyse konu dağılıyor. Son maç bu akşam. Nadal' la yan yana çiftlerde Avrupa Takımı olarak Dünya Takımı' na karşı oynayacaklar. Saat dokuzda başlayan akşam seansının ikinci maçı.

Kaçırmayın bence .

Aaaa

Akşama yemeğim var. Misafir gelecek diye evi pırıl pırıl yaptım. Misafir yarın gelecekmiş. ( Bilgehan'ın arkadaşları) İşim yok mu benim bugün şimdi ?

Hımmm, çamaşır sepeti doluydu, hava da açık gibi çamaşır yıkamalı. Onun peşinden yavuklusu da gelir .

Tamam tamam , yanlış alarm, varmış işim.

Dün hava birden buz kesti burada..

Neredeyse iki aydır kaynatıp içeriz dediğimiz ama hep unuttuğumuz glögg totomuz donunca geldi aklımıza.


Bilgehan'la içeceklerimizi alıp biraz yapboz yaptık. 

Şu an sabah sporum bitti, az sonra yürüyüşe gideceğim. Bu aralar sol kalçam yürürken çok zorluyor. Aldım kiloları tabi. Onları vermem gerekiyor. Çok pis yemeye alıştım, düzene girmem lâzım. Neyse hava serinledi, meyvelere saldırıp durmuyorum en azından. Karpuz kesilmeyi bekliyor günlerdir. 


Şu kavanozlara bakıp duruyorum iki gündür, yeni aldıklarımı geri götürsem miii kullansam mııı modunda. Eskilerle ev babaanne evine geçmiş modundaydı artık, yenilerin kapağının vidalı olması her gün açıp kaparken sinirimi bozar mı acaba modundayım şu an. Aslen aşırı fazla düşünüp ultra ekâbir olmak sinir bozucu.


Dün yağmurların arasında cama vuran güneş pek tatlı geldi. Koca yaz pek tatlı gelmiyordu oysa ki :D


Bu da hafta başından beri evde kalan ikili. Neyse sabah Can geldi, üç kişi olucaz en azından. Bir anda çok boşa düştük. Hayır o da taa Amerik' ya gider bir gün dinlendirirler, Hindistan'da abuk bir şehire uçuş olmadığından beş gün yattı orada. Metehan'ın gittiği zamana denk düşmese peşine takılırdım ne güzel olurdu.

Glögg güzelmiş bu arada. İkea' dan almıştık. Alkolsüz olanından. Ramazan şerbetinin az biraz daha keskini.

Hadi gidiyorum ben artık, annem bekler.

Çüüüz.

Gazoz Peşinde

Tee baharda bana gezme tozma gidecek yer fikri verir misiniz dediğimde Ceren söylemişti Yeldeğirmeni Gazozcusu'nu.

Bilgehan sever değişik gazozları denemeyi ( Metehan gazlı içeceklere hiç bulaşmadı icetea ci o :) , bir gün gidelim dedik.  Hahaha bütün yaz evde piştikten sonra geçen hafta buz gibi havada akşam çıkıp dondurmacıya gitmemiz gibi gazozcuya da kışın gitmeyelim bari diye düşünüyordum ki ana oğul başbaşa kalıp işimiz de olmayınca bugün yola koyulduk.


Yeldeğirmeni bize yürüyerek yarım saat falan. İstanbul için inanılmaz yakın bir mesafe.


Benim gençliğimde pek köhne ve terk edilmiş arka sokaklarına girmek istemezdik ama şimdi cıvıl cıvıl. Hem hâlâ mahalle hem de kafeleriyle, murallarıyla gidip fotoğraf çekmelik .


Haritada bir yerde gözüküyordu gazozcu instagramda başka adreste.  İki adresi de bulamadık. Bilmiyorum biz mi beceremedik yoksa gerçekten kapanmış mı. Zira instagram hesabı da 2020 den beri aktif değil. 


Biz de sokakların tadını çıkarttık, Kadıköy çarşısına girdik. Ne zamandır ihtiyacım olan mandal, mandal torbası ve bulaşık deterjanı kabı falan aldım. Bu aralar evdeki her şey bana batıyor. Senelerdir ne gerek var diye ertelediğim her şey 25 yılın sonunda artık gerek var diye bağrınmakta. Bir sonraki yazımda alışveriş listemi söylerim :)


Sonunda bir marketten gazoz alıp içtik :D


Ama asıl ne zamandır Bilgehan'ın canı midye dolma çekiyordu, Mercan' a gidip koca bir torba aldık ve eve gelir gelmez yumulduk :)




Hayat sana gazozcu vermezse midyeci verebilir, umudu kesme kıssadan hissesi ile :P yazıma son verirken, fotoğraflardan istediğine tıklayıp şarkını almayı unutma diye ekliyorum.

Çüüz.

Anne Olmak


Onlar kendi yollarına gidecekler. Ben hayatlarının içinde bir deniz feneri gibi ışıldayarak durup kendilerini kaybettiklerinde her patikanın yüreklerine çıktığını hatırlatacağım.


Onlar kendi yollarına gidecekler. Ben hayatlarının içinde bir köprü gibi durup üşüdüklerinde çocukluklarını bugünlerine taşıyarak  içlerini ısıtan gülümseyişleri hatırlatacağım.


Onlar kendi yollarına gidecekler. Ben hayatlarının içinde sevgi yumağı gibi durup mutluluklarında üzüntülerinde kazandıklarında kaybettiklerinde koştuklarında düştüklerinde hep ama hep  sarıp sarmalayacağım.


Onlar kendi yollarına gidecekler. 

Çok Şükür Bu Haftayı Atlattım


Bütün işlerin üzerime üzerime geldi, kafamda binbir tilki dolanmak zorunda olan bir haftaydı.


Bir yandan ev işleri bir yandan Metehan'ın gitme hazırlıkları . Ve hiçbirisinin kesin olmayıp hep bir B C D E plânlarının düşünülme durumları.


Gitmeden alınması gerekenler, göz muayenesi, yedek gözlük, vize. Bilgehan'ın sınavları. Eve sipariş ettiğimiz malzemelerin apartmana taşınması, kiracının hâlâ ev bulmaması, Can' ın sürekli değişen uçuş plânı.


Haftanın tek iyi yanı eylül havasıydı. Bugün yerini yine yaz havasına bıraktım ama neyse bugün tembel bir günüm.


Hâlâ ayaktayım, o zaman aferim bana :)


Bu kadar iş arasında peki yememden geri kaldım mı ? Tabi ki hayır, komik olma kuzen larry. Yukarıdaki bir restoranda gördüğüm en masum kahvaltı tabaklarından olabilir. Bir kişinin yiyebileceği kadar, sınırsız çayı da var.


 Bu da her turşu zamanı aklıma düşen yeşil domates kızartması. Valla çıtır pane harcıyla nefis oluyor. Ekşimsi tadı ile harika.


Şu anda Bilgehan ne zamandır beklediği etkinliğe gitti. Dün gece üçe bize ulaşmayı başaran Yaren de çalıştığı etkinlikte. Can Hindistan yolunda , uzuuun bir yatısı varmış orada. Metehan ' la uzun zamandan sonra yapılacak iş olmadan tembelliğin tadını çıkartıyoruz. Yarın çantaları kapatıp, son koşturmaları yapıp yeni macerasına doğru yola çıkacak. Belki bloğuna yazmaya başlar yeniden ve bu sefer dünyanın diğer köşesinden bize haberler ulaştırır, kim bilir.

Bir yanım eksik kalacak o gittiğinde. Ama biliyorum ki o yanım zenginleşip , çoğalıp dönecek. Kim bilir ne güzellikler katacak kendisine. Veya kendisine ait ne güzellikleri keşfedecek.

Ay "yavrııııımmmm" a bağlamadan gideyim ben. Çok tatlı şarkılar sakladım fotoğraflara, tıklayıp almayı unutmayın. 

Ben de gidipne zamandır bakamadığım yorumlarınızı cevaplayayım. Öptüm sizi 

Kitap Salı

Ya ben bir sürü kitabı yazmayı unutmuşum. Sabahın köründe kalkıp ne yeniden uyuyabildiğim ama ne de uyanabildiğim şu saatlerde onlardan bahsedeyim, açılırım belki.




Nisan ayında okumuşum Kargalar Meclisi'ni. Biraz maceralara dalayım demiştim başka kitap okuyamayınca. İyiydi hoştu da her durumdan bir şekilde sıyrılmayı başaran kahramanlarımızın kitabın sonunda fıytırık bir şekilde sona ulaşamayıp konunun devam etmesini sevmemiştim yanlış hatırlamıyorsam. Yine de çıtır çerez, keyifli bir kitaptı.



💣İnsanoğlu ihtiyaç duyana kadar Tanrılarla alay eder,  Kaz.

💣"Tanrılar neden hep yüksek yerlerde kendilerine dua edilmesini isterler?"  diye mırıldandı. 
"Bu ihtişam peşindeki insanların işi," dedi İnej "Azizler duaları nereden olsa duyarlar?
"Ve ruh durumuna göre mi cevap verirler?" 
"Senin istediklerinle dünyanın ihtiyacı olan şeyler her zaman uyum içinde olmaz, Kaz. Dua etmek ve dilekte bulunmak aynı şey değildir."

💣"Peki dolandırılması en zor hedef kim? " diye sordu Nina. 
" En çetin hedef, dürüst olanlardır"


Herkes Herkesle Dostmuş Gibi 'nin kişiden kişiye atlayan kurgusu bana Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi ' ni anımsattı. Ayfer Tunç ' un kitabının ismi bile bu kitaptan uzun sürüyor olabilir : D 

Barış Bıçakçı kitaplarını bir bütün halinde değil de içindeki cümlelerde seviyorum daha çok, bu kitapta o kadar çok vurucu cümleyi de görmemişim. Elime aldım, okudum, bitti. Güzeldi. Belki de ben havamda değildim  ya da ana fikri kaçırdım, bilemiyorum. Tekrar okuyacağım sanırım .


Geçmişin büyüsü nereden geliyor?  Uçup gitti diye mi? Artık elinde değil diye mi? 


Ateş Canına Yapışsın insanı düşündüren , hatta ne düşüneceğini şaşırtan bir kitap. Bir okuma grubuyla birlikte okusam da karşılıklı fikir alış verişinde bulunsam dedim okurken.

Şeytanın cennetten kovulma hikâyesi. 


🔥İtiraz içte ise eğer, asıl saygısızlık onu dışa vurmak değil, içte tutmaya devam edip onu susturmaktır. 

🔥Sabır, herhangi bir işe veya oluşa,  sonu iyi olsun diye girişmek, göğüs germek, tahammül etmek veya rıza göstermek değildir... Sabır, ilahi tasarımda hiçbir işin veya oluşun kötüye varamayacağını bilmek,  idrak etmek ve bu idrak ile gülümsemek, mutlu, huzurlu olmaktır.

🔥Esasen,  kendisi haram olan bir şeyi düşünmek de haram olduğundan, düşünmemeye çalışıyor, fakat düşünmemeye çalıştıkça doğal olarak neyi düşünmemeye çalıştığını da düşünmemeye çalıştığı için,  elinde olmadan daha çok düşünüyordu.

🔥Belki de bilmek, söylenegelen, zaten bilinegelen şeyleri misal; müfredatı yalayıp yutmaktan başka bir şeydi. Bilmek ; gözün açılması, sonsuzluğun ötesindeki perdelerin kalkması ve dolayısıyla sorunların çoğalması ve dolayısıyla da acıların artması gibi bir şeydi belki. Bilmek ; açmazın,  bir başka deyişle hiçbir halt bilemediğini idrak etmenin ta kendisiydi belki. Belki bilmek ; ne kadar çok bilirsen o kadar çok soracağın için,  aynı zamanda bildikçe bilmediğini fark ettiren bir dolaysız, direkt, doğrudan, cepheden çullanan bir acıydı.


Raz. Hakkında ne düşündüğümü çok bilemediğim kitap. Bir yandan güzel, bir yandan da ağaçların kendi aralarındaki sohbeti ile geçmesi çok da hoşuma gitmedi. Ne bileyim, sanki sırf mesaj kaygısı ile yazılmış da çocuk kitaplarında konuşan ağaçlar, çiçekler, böcekler gibi bir şey önüme koyulmuş hissiyatı beni rahatsız etti sanırım. Yoksa , dedikleri güzeldi ve okunası bir kitap. 


🌳Ama hakikat bu. Olduğu gibi anlatılmazdı ki.  Hakikat özünde basitti ama öğrenmenin yolu her zaman çarpıktı. Hiçbir gerçeklik kendini kolay ifşa etmezdi. Ona ulaşmak başlı başına bir çaba gerektirirdi.

🌳Biliyordu ki şefkat kötü düşünceleri eritebilen tek ilaçtı.

🌳Kuvvetli ol,   kimin yapmak istediği bir şey olursa cesur olmalıdır. Hem unutma, başaramazsan dahi sen yine de yapmış olursun. 

🌳Sen onların yüreklerinde küçük bir yer açtın fakat büyük işler için ilk hareket hep küçük bir adımdır. Bunun adı fark etmektir. Bu yerin açıldığını fark etmeleri yürek acısıyla olacak, unutma.  Çünkü acıyı fark eden herkes değişir. 

🌳Amiti biliyordu ki dünyaya yarım yürekler olarak gelirdik ve yaşama amacımız onları tamamlamaktan ibaret olurdu.

🌳Bir müddet kimseden ses çıkmadı. Hikâyeler de tam olarak bunu yapmaz mı?  Yüreğe yaklaştıkça gereksiz tüm sesler çekiliverir.

🌳Yol bu değil midir?  Tamamını bilirsek onu yürüyüp keşfetmenin anlamı kalır mı? 


Sincap. İsmail Güzelsoy'dan okuduğum ikinci kitap, diğeri ( Çıt Yok) gibi bunu da çok sevdim. Hem de çook. Yazarın diğer bütün kitaplarını alıp okuyacağım.


🐿️Kadın olmak önce kendini doğurabilmek demek galiba.

🐿️Nazif Usta'ya göre acıya verilen her tepki onu kalıcı kılardı.

🐿️Ah hafıza, dünyanın en ağır yüküsün sen. Kaybettiklerimizi hatırlayabilmemiz en güzel lanetimizdir.

🐿️Biz anlamaktan korktuğumuz için anlaşamıyoruz aslında.

🐿️Bir yanığı iyi edemez insan ama ona üfleyebilir.

🐿️Gökten ateşler yağarken bile demli çayını yudumlayacak birileri olacaktır illa ki.

🐿️Vatan dediğin orada yaşayan insanlardır eşek kafalı, insana ihanet eden birinin vatan sevgisi diye bir dalgası kalmaz. 

🐿️Tanrı bizi yaratırken bir gün ona kendi sırrını fııldamamızı arzuluyordu. 

🐿️Neyi hatırlamamız gerektiğini biz bile unuttuk.

🐿️Bana sorarsan cennetle cehennem aynı yerdir. Birinde maddi ihtiyaçlarınla boğuşursun,  birinde ruhunun açlığını doyurmaya çabalarsın.


Elime almamla bırakamadan biten bir kitap Kapı. Daha önce de Iza'nın Şarkısı'nı okumuştum aynı yazardan. Onu da çok sevmiştim. İnsanların iç dünyasına girmemizi çok güzel sağlıyor. Hafiften yürek sızlatıyor.


🚪Neander Vadisi'nin tarih öncesi insanı da, eminim,  ağlamayı ilk olarak,  tek başına alt edip sürükleyerek evine getirdiği hörgüçlü yaban öküzünün başında,  verdiği mücadelenin öyküsünü paylaşabileceği, ganimetini ve aldığı yaraları gösterebileceği birini bulamadığında öğrenmiştir.
🚪Kendisine yardım edilemeyen birinin yardıma ihtiyacı yok demektir. 


Sevgili, Parıldayan Çiçek bloğunun sahibesi Zehra'nın bana gönderdiği bir kitaptı. Yılmaz Güney ve Fatoş Güney'in aşk hikâyesini anlatırken o dönemi ve sanatçının hayatını gözlemliyoruz. Ben sanırım hiç Yılmaz Güney filmi izlememişim . Kitabı okurken merak ettim kimisini.



Son kitabımız da Yaşamın Kıyısından Hatıralar. Kitabın arkasındaki açıklamada yer alan Berna son on beş sayfada falan varken neden oraya yazma gereği hissetmişler bilmiyorum. Bana göre Sylvie ve biraz da Aram'ın hikâyesi. Başladığınız zaman akıp gidiyor hikâye. İçinde azınlıklar, savaşlar, kadın erkek ilişkileri, İstanbul, Paris, annelik, babalık, çok şey var. 

🧭Tanrı bizi kesin yargılardan korusun, sabit fikirlerden korusun. Onlar ki en tehlikeli düşünceler, zihnimize ekili ısırgan otları... Ne başka çiçeklere yer bırakır ne de onların büyümesine müsade eder .

🧭Mutluluk kaçıp giden bülbül gibi. Ötüşünü yakaladın mı şanslısın. 

Eveet. Sabahın ilk saatlerinde yazmaya başladığım kitapları akşama doğru bitirmeyi başardım. Kitapların arka kapaklarında konuları olduğundan pek ayrıntılı yazmadım ama en azından bir fikir vermişimdir diye düşünüyorum.

Şimdi mutfağa gidip yemek pişireyim artık .

Bakalım gelecek haftaya kadar şu anda okuduğum Sözlerin Ağırlığı 'nı bitirebilecek miyim. Çok güzel gidiyor.

Hepinize keyifli okumalar.

Bizim Can'ın Fikir Değiştirme Hızı Diyeceğim Ama Ortafa Bir Fikir Oluşmadan Değişiyor Artık : D

Bir el arabası almayı düşünüyor musun, gelen şeyleri onunla taşırdık dedim. Yok canım ne el arabası alacağım diye cevapladı. On beş saniye ( Vallahi yirmi saniye sürmrdi ) sonra katlanır bir el arabası görmüş ondan bahsediyor. E hani almayı düşünmüyorduk ? Bana bu cümleyi söylerken ne ara açıp da baktın el arabalarına be mübarek : D