- Haçan penum büyük dedem Rus harbinde Ruslara karşi savaşti... Dedem Çanakkale harbinde inciluzlere karşi savaşti... Babam Kurtuliş Savaşı'nda Yunan'a karşi savaşti... Ben de Kore'de Korelilere karşi savaştim.
İdris atılmış: - Ula demiş, haçan senun de ne geçimsuz bi sulalen var imiş!
İkinci dünya savaşı sırasında bir İngiliz Almanya üzerinde düşürülür. Almanlar bunu esir alırlar fakat İngiliz'in bir bacağı ve iki kolu kangren olmuştur. Almanlar ilk önce bacağı keserler ve İngiliz Almanlardan bu bacağı ana vatanı olan İngiltere'ye atmalarını ister. Almanlar da atar. Sonra İngiliz'in kolu kesilir, İngiliz yine aynı dilekte bulunur ve Almanlar da yerine getirir. Bu sefer de Almanlar öteki kolu keserler. İngiliz her zamanki gibi Almanlar'dan kolu anavatanına atmalarını ister fakat Almanlar " OLMAZ!" derler, İngiliz nedenini sorunca şöyle cevaplarlar: "SEN GALİBA KAÇMAYA ÇALIŞIYORSUN!"
Afrika menekşesini sevmekle birlikte rengârenk çiçeklerle eve getirdiğim bitkilerin sonunda çiçeksiz hale bürünmesinden çok sıkılmıştım artık. Yine de dayanamayıp aldığım bu iki saksı taşındığımızda kendisine bir türlü yer bulamadı evde. Mutfak penceresinin önü güneşli diye ilk oraya koymuştum ama sonradan elimin altında durmasından sıkıldım. Salondaki vitrinin bir rafına bıraktım onları. Arada suladım ama çoğunlukla unuttum. Geçenlerde bu zavallılar da kurudular mı acaba, atsam mı yoksa onları diye düşünürken bir baktım ki tomurcuk dolu üstleri. İnanamadım. Meğer menekşeler ansiklopedilerle aynı rafa konmayı bekliyorlarmış :)
İşte son halleri. Evde açmayı başaran ilk çiçeklerim :D
Akşam için çeşitli abur cuburlar hazırlanacak, çay demlenecek. Bir yandan onlar atıştırılırken bir yandan da süsler ortaya dökülecek. Taşınırken evin muhtelif yerlerinden çıkan dört kutu kar spreyi hesapsızca kullanılacak :D
Herkese günaydın. Rengârenk bir güne açılsın sabahımız :)
Dün bu filme gittik Can'la. (Ortak ilgi alanlarımızı kapsadığı için :) Filmin sürpriz sonu olduğunu okumuştum. 10. dakikada sürpriz sonu tahmin ettim :D Ho ho ho. Çok fazla film seyrediyorum herhalde.
Johnny yine harikaydı. Angelina da öyle. Yüzündeki derin çizgilere bayıldım. İnsan mutlu oluyor resmen :D
Yılın bu zamanlarını hep çok sevmişimdir. Televizyonda rastladığım bütün noel filmlerini keyifle seyredip, alış veriş merkezlerindeki süslere mutlulukla bakarım. Yılbaşı deyince içim sıcacık olur.
Yeni yıla büyük anlamlar yüklemekle, yeni planlarla , başlangıçlarla pek de bir alâkası yok bu duygunun. Çünkü ben bütün bir yıl boyunca öyle düşünceler içindeyim zaten ve her sabah yeni bir başlangıçtır.
Yeni yıl büyülü birşey...
Ve Noel Baba hepimizin içine ışıltılı birşeyler bırakıyor gerçekten de :)
İzmir'de bahçem kuzeye bakıyordu. Uzun süre diktiğim çiçeklerin hiç açmamasını seyrettikten sonra nihayet menekşeyi keşfetmiştim.
Menekşe Ekim gibi çıkar, güneş istemez, sıcak istemez, bol suyunu alırsa yazın sıcaklarına kadar açar.
Sonra Yalova'ya gittik. Orada da balkonum kuzeye bakıyordu. Tabi bu sefer biliyordum çiçeğimi, hemen menekşeleri diktim. Bir gün Can elinde iki saksı siklamenle geldi. Daha önce de almıştım onlardan ama hiç yaşatamamıştım. Çiçeklerden birini salona diğerini balkona koydum. Salondaki bir iki hafta sonra eğilip bükülmeye başladı, balkondaki canlı mı canlı. Hemen içerdekini de dışarı çıkarttım. Kar yağdı, fırtına çıktı, benim güzel çiçeklerim hep açtılar. Bütün kış bahar havası yaşattılar.
Burada yine balkonum kuzeye bakıyor. Bu sefer de menekşeler ve siklamenlerle donattık balkonu :)
Günün ilk dakikalarında gökyüzünün pembeliğini görünce fotoğraf makinamla attım kendimi balkona. Karşı apartmandakiler umarım üstlerine alınmazlar diye dua ederek (ve de büyük ihtimal uyuyor olduklarını umut ederek :) ilk ışıkları çektim keyifle. Sanırım gerçek manzaradan daha da ihtişamlı olmuşlar bu sefer :)
Bu eve taşındığımızda perdelerimiz salonun iki taraftaki camlarına yetmediğinden perde almamız gerekiyordu. Gerekiyordu da bir türlü birşey beğenemedim. Perde dediysem tül almak istiyordum gerçekte. Ama evimi de karartmasın istiyordum. Bir ara keşke bu kadar çok kumaş olmasaydı diye bile düşündüm. Yer gök seçenek dolu olunca iş daha da zorlaşıyor. Neyse iki ayın sonunda oturduğum yerden dışarının manzarasını görebildiğim bir tül modeli bulabildik.
Gerçi kısa yaptırmak üzere seçtiğimiz modeli uzun yaptırınca bu güzel işlemeler göz hizasına ulaşamadı ama yine de beğendim :)
Annemle yeşillik herşeye bayılırız. Geçen gün teyzem ona yaptığı pazıdan bahsedip tarifini verince biz de deneyelim dedik. Pazı, maydanoz, dereotu, yeşil soğanı ince doğrayıp un ,mısır unu ve tuzla karıştırarak yağlanmış tavaya döşedik , üzerine yumurta gezdirerek tavada arkalı önlü pişirdik. (Fasulye tavanın pazılı hali gibi birşey oldu, karadenizliler bilir :) Hımm, fotoğrafa bakarken bile canım çekti, sanırım bir dilim kalmıştı, sabah kahvaltısı niyetine yiyeyim gidip.
BON APETİTE
Not: Dün bir de Julie&Julia'yı izlemiştik de :)
Not2: Ay bir de bugün rejime başlıyordum ben ama bu hafif hafif :)