Şöyle Özene Bözene Fotoğraflı Listeli Hedefli Bir Yıl Sonu Yazısı Yaziim Dedim Ama Yılın Sonu Geldi Bende Tık Yok

Fotoğrafları açtım,  gözümde büyüdü seçmesi felan kapattım. 

Yeni yıl dileklerime bakiim, en  çok istediğim,  düşünürken içimi gıpraştıran şeyi seçiim dedim içim gıprapşmıyormuş, tek isteğim hiçbişey yapmadan tembelce yatıp kalkıp  yemek yemek felan çıktı. Uleyn Himalayalar'a tırmanmak bile daha gerçekçi bir hayal olabilirdi de bu çok uçuk oldu.

Neyse ben 21 Aralık'ta evimizi süsleme videomuzu hazırlamayı başardım, onu yayımlayayım. 


Hepinize sağlıklı,  huzurlu,  mutlu, gezmeli tozmalı, şarkılı türkülü, kitaplı filmli, bol kahkahalı, cıvıl cıvıl, kıpır kıpır, çok güzel bir yıl diliyoruz...

Hoşgel 2022.. 

 


Parti Halleri , Yılbaşı Fikirleri, Gel Vatandaş Gelll :D

Çok şükür partimizi yapabildik. Hatta gelemeyenlerle de internet üzerinden buluşup,  buluşmakla kalmayıp aktivite bile gerçekleştirdik :D

Üniversitenin bana kazandırdığı en değerli şey, arkadaşlarım. 

Bu sene etkinlik olarak taş boyadık. 

Bir de film replikleri yarışması yaptık Tarık kazandı :)


 


Tabi sırf bunlar yoktu. Yeşil Defterimiz'e  yazılarımızı yazdık,  tüm ışıkları kapatıp sessizce bir şarkı dinledik (hatta öyle iyi geldi ki iki kere dinledik),  dileklerimizi yazdık, hediye çekilişi yaptık temizlik  fırçası bu sene Metos'a çıktı, fotoğraf çektik. 



Bütün bunlar şurada kâğıtlara yazılmış halde asılıydılar ,  sırayla herkes gidip bir kâğıt çekti, onu yaptık. Bütün gece bu şekilde geçince depresif güncel durumları konuşmadan meditasyon yapmış gibi olduk :)

Yılbaşı gecesi amaaan sıradan bir gece işte de diyebilirsiniz, ya da ailenizle yapacak böyle küçük şeylerle hatırladıkça gülümseyeceğiniz bir gece de geçirebilirsiniz.


Tuz hamurundan süsler hazırlayabilirsiniz


Kuru dallardan dilek ağacı yapabilirsiniz


Ufak minik komik şeylerle hediye çekilişi hazırlayabilirsiniz,  hatta çekiliş rakamlarını benim gibi denklem haline getirip herkese matematik yaptırabilirsiniz :D

Tuvalet kâğıdı rulolarından süsler hazırlayabilirsiniz


Origami ile kuşlar,  ağaçlar oluşturabilirsiniz


Dallar ve kurdelelerle yaratıcılığınızı konuşturabilirsiniz


Kitap ayraçlarınızı kişiye özel tasarlayabilirsiniz.


Portakaldan süsler olabilir


Zaman kapsülü yapıp yıllar sonra açmak üzere saklayabilirsiniz


Porselen kalemleri alıp kupalarınızı gönlünüzden geçen renklerle boyayabilirsiniz ya da.

Seçenekler çook, şarkı yarışmaları, karaoke ,  minik puzzle yapma yarışması, komik fotoğraflar,  videolar çekmek, dans figürü yapmaya çalışmak.

Aklınıza geken her fikri yazıp asın bir yere. Gece boyunca çekip yapın. Tombalayı eklemeyi de unutmayın :)

Hayat kısa ve sıradan,  birazcık renklendirmek iyi geliyor. Renklendirmek de yattığımız yerden olmuyor, gıpraşın anacım :)

Koşturmacalı Bir Güne Huzurlu Başlayış


 Geçen hafta yapamadığımız geleneksel yıl başı partimizi bugüne almayı başardık. Hızlı bir planlamayla her şeyi ayarlamanın haklı gururu içindeydik. Tabi artık hiçbir şeye kesin gözüyle bakamıyoruz, olursa olur modundayız. Can yine temaslı haberi aldı. Üç gün önce temaslı olmuş, üç gündür uçuyor adam, dün akşam haberimiz oldu :/ Artık beynime çubuk sokulmasından bıktım diye dolanıyor ortalıklarda. Neyse bunun planlarımızı engellemesine izin vermeyeceğiz gibi gözüküyor zira evinden dışarı çıkan herkes her gün temaslı zaten benim anladığım kadarıyla. 

Tek sinirimi bozan benim nane molla  olmam. Bir hafta sağlıklı hissediyorsam iki haftam nane molla geçiyor. Çok sinir bozucu. 

Neyse sabah kahvemi içtim, sessizliğin ve huzurun tadını çıkarttım. Dünden yemeklerin çoğunu halletmiştim,  mutfağımı temizleyip,  evin tozunu alacağım. Tuvaletleri en sona bıraktım, onlar toparlanacak. Bilgiç'in odasına girememiştim orası biraz gün yüzüne çıkabilecek hale gelse yeter.

2012 yılından beri yıl başı partimizi yapıyoruz, bir tek geçen sene olamadı. İlk zamanlar erkekleri almıyorduk (çocuklar hariç tabi :) derken cümbür cemaat olduk. İngiltere'deki arkadaşımız geldiğinde daha da kalabalıklaşıyoruz. Bu sene eksiklerimiz var ama onlarla da teknolojinin sayesinde bir araya geleceğiz. 

Vay be, onuncu partimizmiş bu. Her parti etkinliklerle geçiyor, oturup bıdı bıdı gündem konuşmaya vaktimiz olmuyor.

Bazen porselen bardak boyuyoruz, bazen tuz hamurundan süsler yapıyoruz, bazen kart hazırlıyoruz, çılgın yarışmalarımız da oluyor, karaoke, dans, komik videolar hazırlamak, şiir okumak, sessizce bir şarkı dinlemek, dilek yazıp asmak,  müziklerinden filmleri bulmaya çalışmak, uçak yapıp uçurmak, bilimum origami çalışmaları, zaman kapsülü, tuvalet kâğıdı rulolarından süs, dallardan ağaç..  Oooo ne çok şeyler yaptık. Yılbaşı fikirleri etiketime bakıp yılbaşı gecesi yapılacak bir çok fikir edinebilirsiniz :)

Ay gevezeliğim tuttu, saat geçmiş, gidiyorum ben. Bana kolay gelsin, size keyifli haftasonları :)

Koca Günü Öööle Harcadım

Günün son altı dakikası.

Göya evimi toparlayacaktım yine kahvaltıdan sonra uyanık kalamadım, uyudum kalktım ayalamadım, sonra bişey yapasım gelmedi derken gün geçti.

İki makina çamaşır yıkadım,  yatak çarşafını değiştirdim, bir de bulaşık makinasını çalıştırdım. O arada The Knight Before Christmas filmini izledim. Bu sonuna kadar izlemeyi başardığım üçüncü yılbaşı filmi oldu. Bir sürüsünü seyredemeden bırakıyorum. Çok az dağınıklık topladım. Dün gece ev süsleme gecemizdi. Video çekmiştim ama telefonumda onu işleyecek boş yer olmadığından duruyor, önce hafızadaki videoları bilgisayara atmam lâzım.

Günün son iki dakikası. Hafiften kar yağıyordu dışarıda. Üzerime battaniye alıp balkona çıkıp izledim biraz. Keşke çok yağsa.

Çok güzel bir filmde kaybolmak istediğim günlerden biriydi bugün .  Sonra balkonda kar tanelerini izlerken içinde olduğum filmin güzelliklerini göremeyenlerden, görse de hissedemeyenlerden olmamak içş dua ettim.

00.00 

Yarın çok güzel ve verimli olsun. Bugün yani. Güzel bir uyku çekip enerjiyle uyanalım. İyi geceler dostlar.

Biraz Sincap Videoları

Bunu neredeyse geçen sene çekmişim, uzun bir karavanda iyi ki yapmışım keşke yapmasaydım videosu olacaktı bitiremedim. Sonra baktım bu kısmı uzun uzun anlatmışım,  almak isteyenlere fikir olsun. Yalnız şimdi baktım da biz aldığımızda fiyatlar çok artmış demiştik, geçen seneden bu zamana %65 artmış.


 Bu da en son kampımızdan. Ağva. 

Cumartesi günü de üniversite arkadaşlarımla kamp yapmaya gidecektik ama bir arkadaşımın annesi düştü dün akşam, çok şükür ucuz atlattı ama yine de hırpalanmış bayağı . İptal ettik planımızı. Vardır her işte bir hayır dedik artık. 

Bugün keyfim kaçıktı biraz. Boyner'den siparişim geldi biraz gülümsetti beni.




Bizim Can'ın Saatlerle İmtihanı

Akşam yemeği muhabbetimizde Can Norveç'e gidip orada çalışmaya karar verdi. Şöyle güzel olurdu falan derken dedim ki "Artık öğlene doğru hava aydınlanır saat üç gibi de güneş batar,  bütün kışı karanlıkta geçiririz". 

Buradan itibaren geçen konuşma:

- A ha, daha dün Göteburg'a uçtum, hiç de öyle senin dediğin gibi değil. Saat beş buçuk gibi daha yeni kararmaya başlamıştı. Cahil mi sandın sen beni.

- Beş buçuğa doğru mu kararmıştı? 

- Evet o kadar da erken kararmıyor. Daha 24 saat olmadı oradan döneli. 

O arada bilimum laga luga konuşmaları hatılamıyorum ama bir anda uyandım.

-Sen bizim saate göre bakmışsındır kesin.

-Nasıl yani,..... Yok... Hımmm..

- Evet ya, bize göre bakmışsındır kesin.

- Kaçta gitmiştim ben dün? 

- Saat ikide imza saatin vardı.

- Üçte uçuş olsa.

- Kaç saat orası.

- İki buçuk saat kadar.

- Beş buçuk bizim saatle yapıyor canım.

-Nasıl yani.

- Yani üç buçuk gibi oluyor.

- İki saat yoktur aramızda

- Yaz saatinde kaldığımız için zaten herkesle en az bir saat var, orasıyla da normalde bir saat olsa.

-N'oldu baba?  Hahahhaha.

- Bu annene de bulaşılmaz oğlum.

- Çindeki teyzeye yirmi liraya satmaya çalıştığı saat için kırk liradan fazla vermem dediğinden beri en komik olay o oldu bence. 

Hahahah. 

Fizik, aerodinamik, elektrik konusunda gayet bilgili (Evi pencereden dışarıya üflettiği pervane ile havalandırmasını saymazsak :D), tamir tadilat konusunda yetenekli, her gün paso yatışta olmasına rağmen spor yapmaya kalktığında hepimizden güçlü ve karada havada denizde her aleti kullandığı halde, kocam diye demiyorum,  saat ve para hesaplarında berbat bu adam :D 


Bişeye İhtiyacın Varsa Çekinme Söyle

En nefret ettiğim cümlelerden biri olabilir bu. Aslında çok ince gibi gözüküp dilde kalan cümlelerden.

Komşumuzun korona olduğunu söylemiştim. Nedense hafif geçirdiğini düşünmüştüm hastanedeymiş, oksijen vermiyorlarmış. Eşi ve kızı da hastalanmışlar. Onlarınki hafif geçiyormuş neyse ki.

Bütün hafta Godot'yu bekler gibi ayın muayyen günlerini beklerken öyle kös kös durmaktan elim bir şeye gitmediydi, dün kendime kızdım. 

Pazardan mandalina alıp hepsinin üzerine emojiler çizdim, ilkokula giden kızları var hoşuna gidebilecek minik şeyleri bir çantaya koyup içine ona özel geçmiş olsun notu yazdım, bir de tavuk suyuna şehriye çorbası pişirip üzerine telefon numaramı ve bir şeye ihtiyacın olursa haber ver yazan bir notla evlerine gönderdim.

Aman da ben ne harikayım diye anlatmıyorum bunu. Sadece bir şeye ihtiyacın olursa söyle demenin gerçek halini anlatmaya çalışıyorum.  Kocaman sözlerdense minicik birşeyler yapmanın karşımızdakine şifa olmasından bahsediyorum. 


Tavuk suyuna şehriye çorbası yapmak çok kolay eminim kendisi de yapabilirdi, mandalinalar her yerde var,  yine de birbirimize yapacağımız minicik bir dokunuş için bu kadarı bile yeterli olabilir. 

Kapı koluna asılmış bir minik çikolata, iki dilim kek, üç elma. Bişeye ihtiyacın varsa çekinme söyle demenin yürekten gelen halidir.

Küçücük bir hatırlatma olsun istedim.

Ve komşum notumu alır almaz bana teşekkür etmek için aradı . Eline koluna sağlık iyi ki varsınız dedi. İşte bu da gelen bir hediyeye verilebilecek en nazik karşılıktır. Birileri size başkaları aracılığıyla bir şey gönderdiyse onu hemen arayıp teşekkür etmek önemlidir. 

Son olarak da asla ama asla gelen hediyeye "Ne gerek vardı"  demeyin . Hediye zaten gerek var diye alınmaz, içten gelen bir şeydir. Mahçup olmuş olabilirsiniz,  belki ne diyeceğinizi bilemediniz. Çok teşekkür ederim, ne kadar incesin demenin güzelliğini başka hiçbir şey tutamaz. Karşınızdaki de verdiği hediyenin değersizleştiğini düşünmez böylece. 

Muayyen Günlerin Gelememe Halleri

Kırklı yaşlarımın sonuna doğru kadınsal döngülerimi çözer gibi olmuştum tam.  Benim gibi düzensiz hormonlarınız varsa çözmesi zor oluyo. Meselâ arada gelen kendimi şu pencereden atsam hiç bişey kaybetmiş olmam gibi depresyonlara ne zaman girdiğimi anlamam falan bayağı zaman aldı. İşte tam anladıııım moduna girmiştim ki o da başka moda girdi. Bi baş ağrıları bi sancılar falan. Gerçi sancılar galiba spiralin yan etkisiydi. Kırkımda spiral taktırdıydım. O zamana kadar vücudumda yabancı cisim istemiyorum felan diyordum. Spiralle dört yıl geçirdim. Dört yıl sonra bi çekap yaptırmaya gittiydim. Hahaha, e benim spiral yerinde değilmiş ki. Plasebo etkisiyle korunmuşuz onca yıl :D Hahaha. Neyse konuyu dağıtmayalım.  

Bütün günü regl olmayı bekleyerek geçirdim bugün. Bağ ağrısı tamam ,  yumurtalık sancısı tamam, ama bekliyorum ya gelmiyor. Bende bi gerilim, bi sinir, bi isteksizlik, bi kılını kıpırdatmama hali. Öyle kös kös oturdum. 

Akşam dilime bir şarkı dolandı. Kalkıp fotoğraf albümlerime baktım. Yüzde doksanını Can'ın çektiği fotoğraflarımı derledim. Şöyle bi şey çıktı ortaya. 


Vidoyu yayımlayabilecek miyim bilmiyorum,  instagram hesabımdan bakılabilir burada müzikten engellenirse eğer.

Saat 20.53.  Canım bişeyler yemek istiyor ama hafta sonu işin cılkını çıkartıyorum bari bugün dayanayım. Hoş akşam yemeğinden sonra ekmek arası tahin helvası yemiş biri olarak pek de masum değilim ama saat altıdan beri bişey yemedim tamam mı? 

Yine bi fırtınalar bi lodoslar İstanbul'da. Peşine kar gelse keşke.

Tartı Yukarı Aşağı Bir Kilo Oynayadursun, Karbonhidrata Gömülmeyi Kesimce Karnımın Şişi İndi en Azından

Bir hafta oldu yeniden sağlıklı beslenmeye başlayalı, cumartesi akşamı ile pazar hariç tabe :D E hayatım böyle rejimle geçmesi gerekiyorsa keyfime de gün ayırmam lâzım ki batsın bu dünya moduna girmeyeyim. Menemene ekmek banmadan yemeye çalışmak pek kolay olmuyor :D



Şu fotoğrafın altına uzun uzun yazdım instagramda. Şimdi kopyala yapıştır yapasım gelmedi, sabah hatırası dursun şurada. 

Sabah hatırası başka fotoğraflarım da var, dur bir şarkı falı yapayım.

Evim öyle dandini öyle dandini ki. Hazırladığım kargoların çoğunu yolladım, kartlarımı da hazırlayıp bitirirsem sıkı bir temizlik beni bekliyor. 

Can'ın apartmanın altında masa tenisi oynadığı komşumuz korona olmuş. Temaslı olduğundan test yaptırmıştı. Oradan çıktı diye haber verdi cuma günü. Perşembe oynamışlardı masa tenisi. İki gün içinde naaıl kötüleştiyse cumartesi hastaneye yatmış. Dün hâlâ telefonda konuşamıyordu nefessiz kalıyorum diye. Bizde bir belirti yok, zaten Can o kadar çok temaslı oldu ki tevekkül içinde yaşıyoruz artık. 








Bütün Yorumları Cevapladım Sanırım :)

Anlamıyorum nasıl bu kadar çok yazının yorumunu cevaplamamış oluyorum, bir saat sürdü cevaplamak :)

Sakin bir pazar sabahı. Bilgiç sınavına gitti. Metos da okuluna oyun oynamaya gidecek. Can'ın gece uçuşu var, bir haftalık izni bitti. Ben de tembellik yapacağım. Yapmam gereken şeyler var ama paşa keyfim isterse bakacağım. 

Simit ve tahinli çörek aldım fırından. Saat 12.00 olsun da yesem diye onu bekliyorum.  

İki kitap okuyorum biri Orman Banyosu, Ikıgai'nin yazarlarından bir kitapmış, D&R hediye olarak vermişti. Diğeri de Amin Maalouf'un Işık Bahçeleri. E kitap halini okuyorum ama okuduğum alet (tolino) saçmalamaya başladı. Kitaptan çıkınca en son baktıklarımı bir yerde görüyordum, görülmüyor şimdi, sıfırlamak lâzım ama içindeki kitaplarımı bir daha indir siyemem şimdi Can'a. 

Dün akşam kartlarımızı hazırladık. Gerçi Bilgiç sıkılıp gittiğinden o yazmadı. Ön yüzünü de henüz süslemedik. Üzülüyorum Bilgiç su kaçıklığı yapınca. Metos da bana sitem ediyor, biz buradayız sen neden üzgünsün diye. Haklı çocuk. Kendimi üç kişilik planlara alıştırmaya çalışıyorum ama yine de içimden bir hüzün beliriyor. Aynı zamanda da kızgınlık fırlıyor, ne zaman yazacak bakalım diye sinirleniyorum zira Bilgiç paşa gönlü istemezse zorla bir şey yapmadığı gibi yapması gerekeni söylediğinde böğürmeye de başlar. Kartlar onun imzası olmadan gitse dünyanın sonu gelmez elbet. Benim telaşım başka şeylere. Neyse.

Tembel ergen günüme geri döneyim ben :)

İki yılbaşı filmi izledim. Harika değillerdi ama on beşinci dakikasında kapatmadığıma göre bir sürü saçma şeyden iyiydiler.

"Nikolas" bir tanesi. Saçmalıklar olsa da izlenebilir. Görseli harika, oyuncular tatlı, bir noel nasıl doğdu hikâyesi. 

Diğeri de " Yine Noel ",  noelden nefret eden bir adamın sadece noel günlerini yaşayıp ger kalan tüm günleri unutmasıyla ilgili ilginç bir şeydi. Arada uzatma sahneleri sıksa da ütü yaparken sonuna kadar izledim. Tek sorun güney yarım kürede olduklarından karlı manzaralar yoktu :D

Ütü yaparken film ararsanız aklınızda olsun.

Şimdi yavaş yavaş mutfağa geçeyim. Kahvaltı zamanı yaklaşıyor.

Hepinize keyifli pazarlar.

Mutfaktan Çıkabilecek miyim Acaba ?

Ortada bir şey de yok, kıymalı kapuska pişirdim topu topu ama saat dört oldu ben mutfaktaydım. Bulaşık makinasını çalıştırdım ancak çıktım.

Bugün sporumu yapamadım, her yerim ağrıyordu, belki yemekten sonra yaparım.

Salon masasını toparlamam gerek, akşama kart yapacağız orada. 

Pazartesi zarf ve pul almalıyım. Bu sene umarım kaybolmadan herkese ulaşabilir kartlar. 

Brownie yapayım diyordum ama çikolatam azmış, 300 gr yerine 240 gramla yapsam nasıl olur acaba. Ya da sadece kek çırpayım, brownie başka zamana kalsın.

Bu bilimum etkinli ayında da nasıl rejim yapacaksam ben. Kart hazırlama günü, ev süsleme günü,  parti günü,  üzerine yılbaşı, üzerine annemin doğumgünü ve emen ardından Kürşad'ın doğumgünü. Ocağın ortasına kadar bir sürü tehlikeli gün. Neysw ben diğer günlere odaklanayım, en azından zararı azaltırım.

Çok güzel yağmur yağıyor bugün. Bütün işleri halledersem yarın akşama kadar koltuğumda keyif yapmayı planlıyorum. Hatta markete meye sebze siparişi bile verdim ki pazara bile gitmeyeyim diye :D 

Bi ağırlık çöktü üzerime,  şuracıkta azıcık uyuklasam mı acaba?  Hımmm, ne güzel geldi bu fikir.


Demişim ama yapamadım. Onun yerine gidip kek çırptım. Az sonra fırına atacağım.



Gün boyu yağan yağmurun ardından güneş hoşça kalın demeden gitmedi. Mutfak camının buğusundaki güzellik de bana akşam şöleni oldu.

Şimdi  yemek zamanı, sonra çayla kek keyfi. Ailece masa başında kartlarımıza gömülelim. 

Bu arada epeydir yorumlara cevap yazamadım, yarın sabah erkenden yazacağım, hepiciğinize kocaman öpücükler ::


Kış Okuma Şenliği 2022

 

Yeni şenliğin kategorilerini yayımlamış Nilgün (Bknz) Bugünün eğlencesi kitap seçme kısmı olacak :) 

1.Kategori (10 puan):  "İsminde KIŞ mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların Kış'de geçtiği bir kitap."

Sincap / İsmail Güzelsoy / DK /234 sf

2.Kategori (10 puan): John Steinbeck yada Charles Dickens'dan bir kitap.


3.Kategori (10 puan):  Aziz Nesin yada Reşat Nuri Güntekin'den bir kitap.

Tatlı Betüş / Aziz Nesin / Tekin Yayınevi /414 sf

4.Kategori (10 puan): Necip Mahfuz yada Cengiz Aytmatov'dan bir kitap.


5.Kategori (10 puan): Robert Louis Stevenson yada F.Scott Fitzgerald'dan bir kitap.


6.Kategori (10 puan): Ömer Hayyam'ı anlatan yada onun yazdığı bir kitap.


7.Kategori (10 puan): Joseph Conrad yada Italo Svevo'dan bir kitap.


8.Kategori (10 puan): Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK / Cumhuriyet ile ilgili bir kitap.


9.Kategori (10 puan): Tiyatro yada Şiir türünde bir kitap.

Tanrı / Woody Allen / Hil Yayın /66 sf

10.Kategori (10 puan): Herhangi bir Ödül almış olan bir yazardan bir kitap.


11.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 30 puan): Baş harfleri K / I / Ş ile başlayan üç kitap.

Kalbinizdeki Buzları Eritin / Christoph Quarch / Sistem Yayıncılık /229 sf

Işık Bahçeleri / Amin Maalouf / Telos Yayıncılık / 168 sf

Şafağın Robotları / Isaac Asimov / Altın Kitaplar / 300 sf


12.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 30 puan): Kapağındaki baskın rengi  Kırmızı  / Yeşil / Beyaz olan üç kitap.

Kayıp Tanrılar Ülkesi / Ahmet Ümit / YKY / 502 sf

What the Dog Saw / Malcolm Gladwell / MediaCat Kitapları / 435 sf

Shinrin yoku / HGarcia-FMiralles / Indigo Kitap / 175 sf

13.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 30 puan): Filme veya Diziye uyarlanmış üç kitap.

Değiştirilmiş Karbon / Richard K Morgan / İthaki Yayınları /492 sf

Üç Silahşörler / Alexandre Dumas / Oğlak Klasikleri / 817 sf

Doktor Uyku / Stephan King / Altın Kitaplar / 541 sf

14.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 30 puan): Hediye gelen üç kitap.

Timbuktu / Paul Aster / Can Yayınları /166 sf

Sevgili / İnci Aral / Kırmızı Kedi /279 sf

Çok mu Çıplak / Pelin Erdoğan / Ağaçkakan Yayınları /166 sf


Şimdilik bulduğum kitaplar bunlar. Her kış şenliğinin zorlu maddesi I ve Ş harfiyle başlayan kitaplar arayayım şimdi.



Düşmem Ben Kanatlarım Var Ruhumdaaa



 Yine yeniden bir rejim ve spor sezonuna girmiş bulunmaktayım dostlar. Ne rejimi ne de sporu seviyorum ama mecburiyet işte. Kilo belli seviyenin üzerine geçince vücudumun her bir hücresi isyanlarını ayrı ayrı bildiriyor. Bir bakıma kontrol mekanizması işliyor diyelim biz buna.

İki gündür hava çok güzel. Dün beş makina çamaşır yıkadım, hepsi hemen kurudu. Bilin bakalım bugünün plânı nee. Bir yılbaşı filmi bulup ütü masasının başına kurulmak sanırsam.

Aralık ayı işlerim çok. Yarın akşam ailece yılbaşı kartlarımızı hazırlayacağız .  Geçen sene yarısı yerine ulaşmamıştı kartlarımızın, bu sene erken postalamayı düşünüyorum bakalım.

Kış okuma şenliği kitaplarımı bulmaya çalışıyorum, bulunca listemi yazacağım buraya.

Masamın üzerindeki paketleri de gönderebilirsem nefis olacak, her yer dağınık.

Yılbaşı geçince kıyı köşe çekmece döküp ayıklama ve düzenleme işlemleri yapacağım. Evdeki son aylarımız, taşınmaya kolaylık olur.

Hayır hâlâ ev bulamadık. Satın alınacak ev bulamıyoruz, kiralar da bizimkinin iki misli olmuş bu sene, erken kiralık bulmanın bir anlamı yok, iki ay iki aydır.

Bizden bu kadar. Ağrıyan kaslarımla gidip biraz kestireyim, sonra ütüye.

Güz Okuma Şenliği Sonu

Güz de geride kalmış. Bakalım neler okumuşum bu üç ayda.

1.Kategori (10 puan): "İsminde GÜZ mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların Güz'de geçtiği bir kitap."  


Pekin'de Sonbahar / Boris Vian / Can Yayınları / 263 sf

Bu kitabın yarısına kadar okudum ama devamını getiresim gelmedi. 

2.Kategori (10 puan): Adında Zaman zarfı olan bir kitap. 

Erken Kaybedenler / Emrah Serbes / İletişim Yayınları / 102 sf 

3.Kategori (10 puan): Latin Amerika / Uzak Doğu Edebiyatından iki kitap. 

4.Kategori (10 puan): İrlandalı / Hintli yazardan bir kitap. 

İtalyanca Aşk Başkadır / Maeve Binchy / Doğan Kitap / 329 sf

5.Kategori (10 puan): Bilim Kurgu / Fantezi türde bir kitap.

Derde Deva Randevu / Murat Menteş  / Alfa Yayınları / 231 sf

6.Kategori (10 puan): Ölmeden önce okunması gereken 1001 kitap listesinden bir kitap. 

Biri Hiçbiri Binlercesi / Luigi Pirandello / Kırmızı Kedi / 223 sf

Bu kitaba da başladım ama sıkılıp bıraktım, daha çok okumak istediklerim vardı sırada, belki sonra okurum.


7.Kategori (10 puan): Dünya Klasikleri yada Modern Klasiklerden bir kitap. 

Demir  Ökçe / Jack London / İş Bankası Yayınları / 320 sf

Buna son günlerde başladım, hızlı okusam biterdi ama canım istemedi.


8.Kategori (10 puan): Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK / 29 Ekim / Cumhuriyet ile ilgili bir kitap. 

9.Kategori (10 puan): Adında yada konusunda Okul-Öğretmenlik ile ilgili bir kelime olan yada yazarı bir Öğretmen olan bir kitap. 

Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu / Haldun Taner / YKY /95 sf

10.Kategori (10 puan): Polisiye / Korku / Gerilim türünde bir kitap. 

Doktor Uyku / Stephan King / Altın Kitaplar /541 sf

11.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 30 puan): Baş harfleri G / Ü / Z ile başlayan üç kitap. 

Gösteri Peygamberi / Chuck Palahniuk / Ayrıntı Yayınları / 312 sf 
Üç Buçuk Öykü / Patrick Süskind / Can Yayınları /36 sf
Zekâ / Osho / Ganj Yayınları / 145 sf (E kitap halinde 145 yazıyordu, internetten daha fazla sayfa gördüm, umarım tamamını okumuşumdur, gerçi sonsöz kısmı vardı, herhalde tamamını okudum)


12.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 30 puan): Kapağındaki baskın rengi SARI / TURUNCU / YEŞİL / KAHVERENGİ olan üç kitap. 

Kaplumbağa Terbiyecisi / Emre Caner / Kapı Yayınları / 270 sf
Rahael Tanrı'yla Hesaplaşıyor / Stefan Zweig/ İş Bankası Yayınları /70 sf
Küçük Tanrıçalar / Rufi Thorpe / Kafka Yayınları / 339 sf 

13.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 30 puan): Şimdiye kadar HİÇ kitabını okumadığınız üç KADIN yazardan birer kitap. 

Uçan İnekler / Pelin Erdoğan / Müptela Yayınları / 169 sf
Hayat Baydıysa Seni Böyle Alalım / Özlem Barlok / Dağhan Külegeç Prodüksiyon / 181 sf
Ev / Nermin Yıldırım / Hep Kitap / 453 sf

14.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 30 puan): Kendizinin belirleyeceği bir temaya uygun üç kitap.

İsminde müzik,  şarkı olan kitapları seçtim :)

Kya'nın Şarkı Söylediği Yer / Delia Owens / Salon Yayınları / 431 sf
İçimdeki Müzik / Sharon M Draper / Timaş Genç / 255 sf
Iza'nın Şarkısı / Magda Szabo / YKY / 223 sf

Eveet okuduğum kitaplar  bu kadar, her kategoriyi bitiremesem de yaza göre iyi performans göstermişim :)

Okuduğum kitap sayısı : 16 { 160 puan }
Sayfa sayısı : 3641 sf {36 puan}
Ekstralar : 14, 13, 12, 11 { 120 puan}

Toplam : 316 puan 

Hafta Sonu Kaçamağı

Can bu hafta sonu boş olunca Sincap'ın birinci yılını kampta kutlayalım dedik. İstanbul içinde deniz kıyısında bir kamp alanına girmek istedim.

Ağva 'da bir çok kamp alanı var. Yazın cumartesi pazar gidilmez ihtimal kalabalıktan ama bu mevsimde sakindir diye düşündük, öyleymiş :)

Yalnız asıl gitmek istediğimiz kamp alanı hayalimdeki gibi denize sıfır değilmiş, ağaçların arasında sevimli bir yerdi gerçi, oraya daha soğuk günde gitmeyi düşünerek yol üzerinde gördüğümüz başka bir tanesine girdik. Biraz bakımsız, tuvaletlerine aylardır el değmemiş, yerde bol miktarda tavşan pisliği olan bir alandı ama neyse kendimize güzel bir köşe bulduk. Elektrik vermiyorlardı ama bizim elektriğimiz yetiyor elektrikli soba falan çalıştıralım demediğimiz sürece. 


Erkenden varınca önce birşeyler atıştırdık. Hatta Can ilk defa biz etrafımızı iyice dağıtmadan dronla çekim yaptı. 

Kampın karşısındaki patikadan ormana girip yakacak odun toplamaya gittik. Sonbahar manzaraları öyle güzeldi ki. Zaten yolda giderken büyülenmiş gibi izleyip durmuştum. 





Dönüşte peşimize bir köpek takılıp bizimle kampa geldi. Kampın köpeği diye düşünmüştük. Değilmiş. Dün eve dönerken arabamızın arkasında koşması yüreğimizi burktu, çok üzüldük. İki gün boyunca yanımızdan dibimizden ayrılmamıştı. Zaten videolarda,fotolarda göreceksiniz Bobi'yi. 



Ormanda mini yürüyüş, odun toplayışın peşinden sahile yürüdük. Şurada oturup denizi izlemek öyle iyi geldi ki. 

Hava kararmaya yakın akşam yemeği işlerine giriştik. Hava dışarıda oturulacak kadar güzeldi. Mangalımızı yaptık, yemek sonrası kahvemizi içtik. Sonra karavanda birinci yıl videosu çektik. Biz video çekerken iki çakır keyif genç dışarıda ateşimizin başında keyif yaptılar. Hahaha. 


Akşam erkenden tuş olduk. Gece ara ara yağmur sesleriyle geçti. Sabah erkenden kendimi sahile attım.


Sonrasında dört mevsim yaşadık diyebilirim. 

Yağmur yağdı, güneş açtı, gökkuşağı belirdi, fırtına çıktı. Kahvaltıda masadaki her şey uçuyordu az kalsın. 




Kahvaltı sonrası yavaş yavaş toparlandık. Can'la Metos dışarıdaki eşyaları yerlerine yerleştirirken ben de bulaşıkları yıkayıp yatakları kaldırdım.  Uyku tulumlarını çantalarına tıkıştırıp dolaba sıkıştırdım :D 

Bütün işler bitince biraz daha oturup sazları,  bulutları ve denizi izledik. 



Bu sefer bir şey olmadan dönüyoruz diyorduk ki yolda karavanın heki (tepe penceresi)  uçmuş. Arkamızdaki arabaya çarpıp gitmiş. Neyse ucuz atlatmışız diyelim. Arkadaki arabada bir şey yoktu. 
Dönüşte kendi mahallemizde bir karavancı bulup yenisini taktırdık hemen, bu fırtınada tepesi açık kalamazdı.

İşte böyle.

Bilimum video var hazırlayacağım, tavşanlar, ördekler, uçan kazlar, sohbetler, kampa yerleşme çalışmaları felan hep orada olacak.

Böyle bir gün doğada geçirmek çok iyi geliyor.  

Hepinize günaydın .  Musmutlu bir haftaya açılsın sabahımız.

Şimdi gidip kahvaltı hazırlayayım, birazdan ikeaya gidip dolaşacağız iki yıldan sonra. Erkenden gidersek kimsecikler gelmeden sakin sakin gezeriz diye düşündük.  Orayı gezmek beni  hep mutlu etmiştir. Ayrıca Metos'un bilgisayar sandalyesi iyice kırıldı,  internetten görmeden alınca pek uzun dayanmadı. 



Demişim yayımlayamadan çıkmışım evden. Keyifle dolaştık İkea'da. O arada fırtına felan çıkmış dışarıda.  Trafik felç. Annemden bizim eve araba ile 45 dakikada gelebildik. Yürüyerek on dakika sürmüyordu :D  Metehan'a sandalye bulamadık. Onun yerine tavuk alıp evde yedik :D Bi yılbaşı havasına girdik. İyi geldi.





Bahar Gibi Bir Hava


Bu sabah diş doktoru randevumuz vardı yine. Annemin dişinin kalıpları çıkartıldı, benim düşen kaplamayı yerine koyabilmek için bir saat uğraşıldı, saat iki gibi çıktık muayenehaneden. 



Senelerdir Işık Okullarının önünden geçerken Galeri Işık'a camından bakarız, bugün ilk defa içine girdik.



Şu görüntü bizi cezbetti. Yaklaştığımızda denim kumaşlardan yapılmış olduklarını görüp daha da şaşırdık.



 İnternetten araştırınca sanatçı Deniz Sağdıç hakkındaki haberleri gördüm.  Oldukça biliniyormuş ama benim radarıma girmesi için sanal dünyada değil gerçek dünyada karşıma çıkması gerekiyor sanırım. Ben gerçek ortamları, ışıkları, dokuları yaşamayı seviyorum.

Sürdürülebilir sanat benim çok sevdiğim sanat dallarından. Hayran oluyorum bu fikirlere, çıkan eserlere. Şu portrelerin yüzlerindeki ifadelere bakıp bakıp şaştım kaldım. 

Dünkü ruh halimden açık hava, vapur turu ve sanat ile uzaklaştım.

Yalnız vapurda annem bana Salacak'ın anlamını söyledi. Günün şokunu yaşadım diyebilirim. Merak eden gidip baksın, hayalimde salıncaklar, sahil, efil efil bir ortam olarak canlanan kelime neymiş öyle yaaa.  Vay vay vay.

Şimdi gidip bulaşık makinası boşaltmak suretiyle özüme döneyim :P

Yapmam Lâzım

Bir sürü cümle kuruyorum "yapmam lâzım" la biten. Başkaları için olanları yapıyorum da kendim için olanlardan kaçıyorum. Kendim için olan dediysem, hiçbiri güzel eğlenceli şeyler değil. Yani kendi başıma kafamı dinlemek için tatile gitmem lâzım cümlesini kuramıyorum bile. Ama spor yapmam lâzım, yememem lâzım, telefonu elimden bırakmam lâzım, daha çok evimle ilgilenmem lâzım gibi bilumum sevimsiz şeyi diziyorum önüme. Onları önüme dizdikçe kaçacak delik arıyorum. Sonra gelecek hafta meselâ hiç telefon elime almasam, hatta kitap okuyup film de izlemeden sadece kendi yaptıklarımla oyalansam diye fikirler üretiyorum. Niye?  Oysa evde dururken bunu yapmam çok zor, önümüzdeki hafta sırt çantamı takıp bir trene atlayıp bir yerleri gezmeye gitsem fotoğraf makinam dışında bir şeye ihtiyacım bile olmaz. Ama öyle bir lüksüm yok. Çünkü ben özgür bir birey değilim. Çünkü yapabileceklerim küçük ev ortamımla sınırlı. Eh, evde otururken yaptıklarım olsa olsa ev temizliği düzeni, yemek, ne bileyim en eğlencelisi yap boz yapmak olacak. Hayır bir yere bir haftalığına gitsem yalnızlıktan sıkılıp dönmek isterim ihtimal ama sıkılıp dönmeden hissiyat oluşmuyor. Diğer seçenek de kendimi bilimum abur cubura boğmak - çünkü evde olduğum ve herkesin ardını topladığım sürece yediğim 3000 kalorinin bana vereceği hasar tek başıma gece dışarı çıkmak istesem alacağım hasardan sanki daha azmış gibi tek izin verilen kaçamak hakkımız bu. Anlıyor musunuz?  Deli eden bir çocuğunuz var, kimse ilgilenmiyor sizden başka, gitseniz ne çıkar, döndüğünüzde daha çok işle karşılaşacaksınız. O yerdeki dağınıklığın üzerinden atlasanız ne olacak yarın yine siz toplayacaksınız. Herkesin kaçta kalkacağına göre siz kalkacaksınız. Kıyafetler sizde, ütüler sizde. Hiçbirinin ucundan tutan kimse yok. Oturup bir tepsi böreği yemek özgürlüğünüz var sadece. Ya da çikolata tıkınmak.  Ya da saçma sapan telefon oyunlarında saatlerinizi heba edebilirsiniz. Ya da televizyonun dibine düşebilirsiniz. 

Yapmam gereken şeyler dağ gibiyken kendime yapmam gerekenler beni yoruyor. Zaten asıl gerekenleri gün yüzüne çıkartıp kendim bile göremiyorum. 

Kilo alıyorum, spor yapmıyorum, oyunları sildim on çocuğu olan ailelerin tiyatrolarını izliyorum bu sefer, sürekli açım ve doymuyorum. Çok yorgunum. 

Bu da böyle karman çorman bir yazı oldu,  içinden çıkamadım. Bırak dağınık kalsın.

Özlemişim

Dün nihayet randevu aldığım diş hekimimize gittik. En son üç sene önce gittiğimizde emekli olmaktan bahsediyordu ödüm koparak aradım,  neyse hâlâ bırakmamış. Hastalarım beni bırakmıyor ki diyor.  Allah uzun ömür versin, bırakmayız tabi. Ben böyle işini seven, çalışırken etrafına enerji saçan, yaptığını özenle yapan bir insan görmedim.

Benim pandemiden hemen önce düşen kaplamam haliyle yerine girmiyordu artık. Onu temizleyip yontup yeniden kullanmaya çalışacak zira takdir edersiniz ki fiyatlar almış başını gitmiş.  Annemin de işleri var. Bir müddet gidip geleceğiz yani.

Ve fakat işin en komik yanı benim sanki doktora gitmiyormuşum da tatile çıkıyormuşum gibi mutlu olmamdı. Şişli yav, Nişantaşı'ndan aşağı keyifli yürüyüş,  dükkânlar, ilk gençliğimin anıları, nasıl özlemişim.

Üniversite yıllarımda her boş derste kendimizi okuldan atıp dolaşmalarımız,  evleneceğim zaman o dişlerini yaptırmazsan seni evlendirmem diye annemin zorlamasıyla Erol Bey'in muayenehanesine ilk gittiğim müfettişlik yıllarım, Metehan'a hamileyken hiçbir yerde bulamadığım güzel jileleri bulduğum hamilelik zamanlarım, festivalde sinemaya geldiğimiz günler, hepsi hepsi aklıma geliyor.

Bir mekân içinde yaşanmışlıklar olunca başka güzel sanki, değil mi ? 

Muayene sonrası kendimizi yola vurduk. Çift maskemiz ağzımızda,  boş bir kaç mağaza dolaştık. Derken bir sergi gördük. Anneme dedim ki pandemide en güvenli yer sergidir, hadi girelim.

Gerçekten de binanın iki katı bomboştu. Hes kodumuzu verip girdik içeri. Hayatı Kodlamak diye LIA adlı sanatçının sergisiymiş. Bütün odalarda dev ekranlarda yukarıdaki gibi hareket eden şekiller vardı.  Meselâ yukarıdaki Van Gogh eserlerinin yeniden yorumlanmış haliydi. 



İkimiz de çok fazla bir şey anlamasak da orada olmaktan çok mutluyduk, kısır döngüden ibaret hayatımızda bir renk,  bir kıpırtı,  bir yaşamak hissi belirdi sanki. 



Binanın kendisi ise başka güzeldi. 


Sonrasında insanları, vitrinleri, binaları izleyerek Beşiktaş'a kadar yürüdük.

İkimize de çok iyi geldi.


Birisi bana tam iki sene evden çıkıp sıradan şeyleri yapamayacaksın dese nasıl da ütopik gelirdi. Bugünkü halimize bak.


Neyse, bunlar da geçecek elbet. 

Kitap Salı

 Bu hafta çok kitap okuma havamda değildim ama neyse,  elimdeki kitabı bitirdim. Kitap da bitirilmeyecek gibi değildi tabi, çok güzel ve akıcıydı.



Magda Szabo'dan Iza'nın Şarkısı  .  Bana zamanda yolculuk yaptırdı.

Evimizin giriş katında Fitnat Hanım Teyze oturuyordu. Yaşı ilerledikçe hastalıkları başlamıştı. Çocukları İstanbul'un başka semtlerinde yaşıyorlardı. Fitnat Hanım Teyze'ye geçerken uğrayan,  bahçede onunla oturan, halini hatırını soran bir çok komşusu vardı. Hepimiz ilgileniyorduk ama çocukları onu kendi apartmanlarına almaya karar verdiler akılları kalmasın diye. 

O gidince kapıdan girip çıkarken gördüğümüz hafif aksi, ciddi yüzlü,  beyaz saçı daima topuz yapılmış o İstanbul Hanımefendisini özledik. Ama evinden uzakta fazla dayanmadı. Yakınımızda olsun diye kendi apartmanlarına aldıkları anneleri düştüğünde duymamış çocukları. Vefat etti.

Hâlâ hüzünlenirim düşündükçe.

Yaşlandıklarında evlerinden ayrılmak insanlar için gerçekten çok zor olmalı. Hele ki gittikleri yerde artık onların dokunuşlarına ihtiyaç olmayıp sadece süs eşyası gibi durmaları beklenirse.

Iza'nın Şarkısı'nı bu çok hassas olduğum konuyla ilgiliydi. Zaman zaman Iza gibi olduğumu düşünüp kendimi eleştirdim, zaman zaman annesi olduğumu düşünüp yaşadıklarını yüreğimde hissettim. 

Konusuyla, karakterleriyle, duru ve akıcı anlatımıyla çok severek okuduğum bir kitap oldu. İyi niyetle bile olsa yapılanların ne sonuçlar doğurabileceğini göstermesi ve farkındalığımızı arttırması göz önüne alındığında herkesin okumasında fayda olduğunu düşünüyorum. Zaten öyle güzel bir kitap ki elinize aldığınızda akıp gidecek.


🕯Elektrikli ekmek kızartıcısına asla alışamazdı, zira o zaman ateşin karşısına çömelemezdi ; korun sanki canlı bir varlıktan gelen esrarengiz solumasını dinlemeyi seviyordu ; ateş yanarken evde başka hiç kimse olmasa bile kendini yalnız hissetmiyordu.

🕯Vince hayata tapardı ; işsiz, hasta, sersefil dahi olsa, sadece var olmayı, yeryüzünde olmayı, sabah uyanıp akşam yatmayı,  rüzgârın esmesini veya güneşin parlamasını, yağmurun usul usul yağmasını dünyanın en muhteşem armağını olarak görmüştü her zaman. 

🕯Hatıralar kimseye aktarılamıyor maalesef.

🕯Her şey yok olmuştu, eski yoksulluklarından büyük bir sabırla, bitmez tükenemez bir maharet ve ustalıkla kurtarmış olduğu her şey ; tahripkar zamanı kandırma becerilerinin hiçbir tanığı kalmamıştı. 

🕯İhtiyarlar eşyalarına bağlanıyor, nesneler onlara gençlere olduğundan çok daha fazla şey ifade ediyordu.

🕯Tanrım, acıyı yuvasından ve dünyadan kovmak amacıyla kendine dayattığı katılıktan ne kadar çok çekmiş olmalıydı!  Ne yürek yakan şarkıların ne de insanı yumuşatan hatıraların sarsabildiği elmas sertliğinden!


Eveet, bu haftalık bu kadar. Şimdi Chuck Palahniuk 'tan Gösteri Peygamberi 'ni okumaya başladım,  güzel gidiyor. Haftaya  onu ve Osho'nun Zekâ 'sını okumayı bitiririm diye düşünüyorum. Bir de Pekin'de Sonbahar var elimde yarısına kadar okuduğum ama onu mu bitirsem başka kitaba mı başlasam bilemiyorum . Aşırı absürd karakomik kitapları pek sevemiyorum sanırım, okunuyor okunmasına da ha onu okumuşum ha yoldaki reklam tabelalarını yazacaktım ama reklam tabelası bile işime yarayabilir :D


Hepinize iyi okumalarrr..

Oradan Buradan

Herkes tatile gitti sanırsam, pek sessiz buralar.

Gelecek haftadan itibaren rejime başlayacağım,  bol miktarda ağlama ve yakınma yazılarına geri döneceğiz.

Bugün Aynur, Kürşad ve annemle Suadiye sahiline gittik, annem pandemi başından beri ilk defa bir kafede oturdu.


İki yüz günlük duolingo sonunda üçüncü üniteye geçebildim. Bildiğim bir dili tekrar hatırlamak bu kadar zor olmamalıydı sanki :/

Rejimle birlikte her gün spora da başlayacağım. Umarım. Ay başından beri nane mollayım diye onu da aksatıyorum.

Telefondan oyunları sildim bu sefer de instagramın keşfetinde vakit geçiriyorum, o iş öyle olmayacaktı Handan.

Ah, Can bana yeni bir osma kamera almış. Nasıl bişey olduğunu keşfetmeye çalışıyorum. Çok komik. Yakında keşif videosu gelecek.

Kampın videosunu da hazırlamaktayım.

Daha İğneada videosunu da hazırlamadım, altı ay geçecek neredeyse.

Ev bakıp duruyorum. Ne kiralık beğenebildim, ne satılık. Bu mahalleden uzaklaşamak istemediğimiyoruz, yeni yaoılan içi modern pencereleri dip dibe evleri beğenmiyoruz (hoş fiyatlarıyla onlar da bizi beğenmediklerini bildiriyorlar ya neyse),  bahçe olsun istiyoruz, e araba ve karavan için park yeri olsun, çocukların odaları ayrılsın felan derken zaten fiyatlar almış başını gitmiş, öyle bakınıp durmaktayım. 

Evim dandini. 

Geçen sene %50 düşürülen maaşımıza %25 zam gelmiş. Hımmmm. Eski maaşa dönmemiz için %100 artması gerekiyordu sanki. Şu dönemde cidden sömürüldüğümüzü hissediyorum. 

Fiyatlardan hiç bahsetmeyelim. Geçen gün keçi peyniri alayım dedim, keçiyi alsam daha ucuza gelirdi sanırım.

Neyse saat gece yarısına gelmiş, gözlerim kapanıyor. Yazdıklarımı düzeltmekten bi hal oldum.

Buraya kadar okumayı başaranlar sağdan saysın, kim sonuna geliyor,  kim iki cümleden sonra kaçıyor not alıcam :D :D