Ne yazık ki Türkçe'ye çevrilirken filmin isminin anlamı kaybolmuş . Bizde Rüzgârın Oğlu olarak isimlendirilmiş ama asıl ismi Race hem yarış hem de ırk anlamına geldiğinden çok daha manalı.
1936 yılında Berlin Olimpik Oyunları'nda 4 adet altın madalya kazanan atlet Jesse Owens'ı anlatıyordu film.
Doğrusu özel hayatı ile ilgili kısımlar olmasaymış da film iki buçuk saat sürmeseymiş daha derli toplu bir akış olacakmış.
Ama filmi seyrederken çok ağladım.
En başta Alman atlet Luz Long'a ağladım. Doğrusu kendisi hakkında hiçbir şey bilmiyormuşum yenilen atlet olması dışında. (İsmini bile bilmiyordum) Nasıl güzel bir insanmış. Nasıl büyük duruşmuş kendi hükümetine karşı. Ve savaşın başlamasıyla cepheye gönderilmiş , daha otuz yaşındaymış savaşta öldüğünde.
Ve filmin son sahnesinde ağladım. (Biyografik film oldığundan spoiler vermediğimi düşünüyorum .) (Spoilere bi türkçe karşılık bulalım yaaa)
Kendisi için düzenlenen yemeğe arka kapıdan girip servis asansöründen çıkan Owens ve eşi yüreğimi paraladı.
Neden insanlık böyle berbat Sebastiyan ? Sanki Amerikalılar Nazilerden daha mı iyiydi?
Bana göre siyah, beyaz, sarı,müslüman, hristiyan , yahudi ayrımları o kadar saçma ki. İnsanlar ikiye ayrılır sadece, iyiler ve kötüler.
Ve bence sanılanın aksine iyiler daha çoktur. Kötüler bu kadar bağrınıp ortalıklarda tepinirken dünya hâlâ ayaktaysa bu sessiz sakin iyilik yapanlar sayesinde.
- Haziran 30, 2018
- 6 Yorum