Beş sene önce yazmışım bu yazıyı, aynı ruh hali içindeyim...
Uçsuz bucaksız doğanın içinde yürüyüş yapıyor olmak isterdim. Ve ayni zamanda bir derenin kıyısında ağaçların arasına kurulmuş hamakta uzanıp yaprakların arasından süzülen ışık oyunlarını izlemek. Ve aynı zamanda deniz kıyısında dalgaların sesini dinlemek. Ve aynı zamanda nefis bir kahvaltı sofrasına oturup mutlulukla yemek. Ve aynı zamanda Alaska'da karların arasındaki küçük kulübede ateş karşısında sıcak içecek icmek. Ve aynı zamanda tembelce yüzmek, maske şnorkelle dolaşıp balıkları izlemek. Ve aynı zamanda yağmurlu bir günde açık penceremin önünde battaniyeye sarılmış kitap okumak. Ve aynı zamanda harika bir film izlemek. Ve aynı zamanda yazı yazmak. Ve harika fotoğraflar çekmek. Ve yatağa gömülüp uyumak. Ve bir konserde bağıra çağıra sevdiğim şarkıya eşlik etmek. Ve seksek oynamak. Ve Venedik'te gondola binmek. Ve soluk soluğa tenis maçı izlemek. Ve buz pateni kaymak. Ve çimenlere uzanıp kalmak. Ve boyalara gömülüp resim yapmak. Sırt üstü yatıp yıldızları seyretmek. Piramitleri gezip, oradan Amazon'a uzanıp, bir filin üzerinde Tibet'e geçerek, aynı zamanda Aborjinlerle yürümek isterdim.
Bu kadar..
Bu kadar..
- Ağustos 31, 2017
- 8 Yorum