Elhan-ı Şita (Kış Ezgisi)
Ocak 24, 2010Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
(Bir beyaz titreyiş, bir dumanlı uçuş,)
Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar
(Eşini kaybeden bir kuş gibi kar)
Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar...
(Geçen ilkbahar günlerini arar)
Ey kulûbün sürûd-i şeydâsı,
(Ey kalplerin divane şarkısı)
Ey kebûterlerin neşideleri,
(Ey güvercinlerin şiirleri)
O baharın bu işte ferdâsı
(O baharın bu işte yarını)
Kapladı bir derin sükûta yeri
(Kapladı bir derin sessizliğe yeri)
Karlar
(Karlar)
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.
(Ki sessizce arasıra ağlar)
Ey uçarken düşüp ölen kelebek
(Ey uçarken düşüp ölen kelebek)
Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek
(Bir melek kanadının beyaz püskülü)
Gibi kar
(Gibi kar)
Seni solgun hadîkalarda arar.
(Seni solgun bahçelerde arar.)
Sen açarken çiçekler üstünde
(Sen açarken çiçekler üstünde)
Ufacık bir çiçekli yelpâze,
(Ufacık bir çiçekli yelpâze,)
Nâ'şun üstünde şimdi ey mürde
(Cansız bedenin üstünde şimdi ey ölü)
Başladı parça parça pervâze
(Başladı parça parça altın kırıntıları)
Karlar
(Karlar)
Ki semâdan düşer düşer ağlar!
(Ki gökyüzünden düşer düşer ağlar!)
Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;
(Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar ;)
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
(Küçücük, beyaz başlı baykuşlar)
Gibi kar
(Gibi kar)
Sizi dallarda, lânelerde arar.
(Sizi dallarda, yuvalarda arar.)
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
(Gittiniz, gittiniz siz ey kuşlar,)
Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;
(Şimdi boş kaldı baştan başa yuvalar ;)
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân! -
(Yuvalarda -feryat etmeyen yetîm-)
Son kalan mâi tüyleri kovalar
(Son kalan mavi tüyleri kovalar)
Karlar
(Karlar)
Ki havada uçar uçar ağlar.
(Ki havada uçar uçar ağlar.)
Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
(Ey kış göğü, elinde yığın yığındır)
Berk-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter...
(Yasemin yaprağı, güvercin kanadı, ıslak bulut...)
Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir-
(Dök ey gökyüzü -doğanın canlılığı uykudadır-)
Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!
(Siyah toprağın üstüne katışıksız çiçekler!)
Her şahsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! -
(Her ağaçlık yer şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! -)
Bir tûde-i zılâl ü siyah-reng ü nâ-ümid...
(Bir gölge yığını ve siyah renkli ve ümitsiz)
Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.
(Ey kış göğünün eli, durma, durma, çek.)
Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!
(Her ağaçlığın üstüne bir beyaz örtü!)
Göklerden emeller gibi rizan oluyor kar
(Göklerden emeller gibi dökülüyor kar)
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar
(Her mutlu hayalim gibi koşarak düşüyor kar)
Bir bâd-ı hamûşun Per-i sâfında uyuklar
(Sessiz bir rüzgar tüylü bir kanatta uyuklar)
Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar,
(Yolunda durur bir aralık sonra uçarlar,)
Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân,
(Soldan sağa, sağdan sola titreyerek ve kaçışarak)
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân
(Bazen uçmada tüyler gibi, bazen dökülmede)
Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun,
(Karlar, sessizliğin dualarının bütün nağmeleri)
Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun.
(Karlar, ruhların bahçelerinin çiçekleri)
Dök kâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök.
(Dök siyah toprak üstüne, ey göğün eli dök.)
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:
(Ey göğün eli, izzetin eli, kışın eli, dök :)
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi;
(Bahar çiçekleri yerine beyaz kar)
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi.
(Kuşların nağmeleri yerine ümidin suskunluğunu.)
Cenab Şahabettin
Lise son sınıftaydım, edebiyat kitabımızda bu şiirle karşılaştığımda. Henüz o konuya gelmemiştik ama severdim edebiyat kitabını karıştırmayı. Sanırım kar yağıyordu. Ben de işimi gücümü bırakıp bunun anlamını çözmeye çalışmıştım. Aruz vezinli şiirlerin müziğini severim. Okuması çok hoşuma gitmişti. Sonra babam anlatmıştı bana onun fark edemediğim güzelliklerini. (Babacığım eğer kar yağıyorsa bu şiiri işlermiş hep sınıfında. Ne güzel bir fikir aslında.) Şiirin vezni ilk kıtalarda tek tük atıştıran kar taneleri gibi, ardından hızlanıyor ve son dizeleri okurken gözgözü görmüyor artık.
Bizim mahallede iki ilkokul vardı. Reşat Nuri Güntekin ve Cenap Şehabettin İlkokulları. Ben RNG mezunuydum, diğeri öteki okuldu. Bu şiirle Cenap Şehabettinin anlamı diğer okuldan bir şaire dönüşmüştü benim için :D
Kar nazlı nazlı atıştırıyor bu küçük şehrimde... Perdem açık, gözlerim dışarda... Hayatta kaçırdığım bir sürü an olabilir belki ama kar keyfi yapmayı hiç kaçırmadım her halde diye düşünüyorum kendi kendime...
Kışı kış yapan güzellik... Tüm kirliliği, soğuğu, kötülükleri kaplayıp kokusuyla, ses-sizliğ-iyle insanı bambaşka bir diyara taşıyan güzellik. En küçüğünden en büyüğüne herkesin yüzüne bir gülümseme yerleştiren güzellik...
Uyanıkken gördüğümüz nefis bir rüya. Uyanacağımızı bilsek de görmekten daima mutluluk duyacağımız...
1 Yorum
Gözü açık ve kalemi bonkör olan insanlara selam olsun.
YanıtlaSil