Ey Ahali ,Ben Elbise Giydimmm :D

 


Kendime elbise almışsam, bir de  içine uzun paçalı don- pardon şort- giymeden giymeyi başarmışsam üç bin beş yüz fotoğraf çekilmeyi hak etmişimdir bence :D



Efendim çok sorulduğu için söylüyorum (??:P ¿¿) lcw internet sitesinden aldımdı elbiseyi, link veremiyom  gidin bulun. Pişti olmakla ilgili bi sorunum hiç olmadı, kardiş kardiş giyeriz :D



Fotoğraf çekimlerinde bana yardımcı olan palmiye ağacına buradan teşekkürlerimi iletmeyi bir borç bilirim. Valla tripottan daha kullanışlı :D


Hepinize gülümseyen bir gün diliyorum.



Bir Takım Sosyal Haller

Son on gün pek sosyalleştim. Koştururken buraya not düşmemişim, hemen ekleyeyim dedim. Zira merak ettiğimiz her şeyi dönüp blogda arıyoruz, eksik kalmasınlar :)

 

Mahalledeki arkadaşım Canan çağırdı, onun bahçesinde oturmaya gittim. Ama o ara tam tropikal iklime bağladığımızdan balkonlarında durmak zorunda kaldık. Yağmur harikaydı. Sohbet de.



Şu iki fotoğrafın yerleri değişmeli :)  Üniversite arkadaşlarımla ne zamandır görüşememiştik. Baktık birimiz gelemeyecek, annesi ameliyat olmuştu, onda kalıyor. Biz de onun bahçesine "Gelmişler,  gelmişler"   yaptık. 

Üstteki fotoğraf da arka bahçedeki çardağın sezon açılışı, babalar günü :)



Bu da cumartesi günü, Aynur'un doğumgünü kutlaması.

Aradaki küçük İğneada kaçamağımızı, iki gün üniversite sınavı sebebiyle okul bahçesindeki bekleyişlerimizi ve mezuniyet törenini eklersek sıkı sosyal bir zaman dilimi olmuş.

Ama maskesiz sokaklara dökülüp,  kafelere kalabalıklara karışmadık henüz.

Sabah Metos'un Japonya'da gideceği okuldan mail geldi. Japon hükümeti ocaktan beri kapatmış sınırlarını, durum hâlâ kötü olduğu için açılacak mı bilmiyoruz demişler. Bizde ne hikmetse her şey bitti modunda millet. Valla aşımı oldum sokaklara döküldüm modunuzu bozmak istemem ama gripin de aşısı var,  aşı üç modelini kapsasa beşi açıkta kalıyor.

Evde kalın demiyorum. Ama hiçbir şey yokmuş gibi davranmak da pek mantıklı değil. 

Evet sosyal mesajımızı da verdikten sonra gidebilirim artık.

 

Bizim Bilgiç'in Mezuniyet Halleri


Bir maceranın sonu yeni maceralara yelken açmak olduğuna göre seni yüreğinden geçene götürecek rüzgârın bol olsun oğluşum. 





Sadece iki kişi gitme şartıyla da olsa bir mezuniyet törenleri olduğu için mutluyum.



Üstelik de çok tatlı bir tören oldu.



Okulun ilk mezunlarıydılar.



 Hepsi için tek tek özel yazılmış metinlere bayıldım.



Eveet, yaz tatili başlasınnnn.

Bizim Evin Sınav Halleri

Olaydan o kadar kopuğuz ki gidip okula bile bakmadık önceden . Gerçi Metos da aynı okulda girmişti sınava,  biraz da ondan.

Dün saat dokuzu biraz geçerken vardık. Ben yine aynı bina diye düşünmüştüm (Bunak olduğum için hatırlamıyorum kesin tabi)  O binanın önünde indik arabadan. Ağaçların arkasında kalmış, ismini görmüyorduk.  Önümüzdeki bölümleri gösteren tabelaya baktık. Arka tarafı işaret ediyor. Yürüdük yürüdük yürüdük, bir sürü kalabalıktan geçtik, en arka bahçede bulduk binayı. 

İçeri girerken kapıda Bilgiç'e benzemiyorsun kimliğine dediler :/ Bizim oğlanın saçları bir senede inanılmaz uzadı. Bu pandemide gidip yeni fotoğraf da çekilmemişti. Neyse biraz homurdanıp aldılar. Kapıdan ayrılıp Can'a telefon ediyordum ki bir baktım oğlan yanımda, terse geçmiş, o bina değilmiş diyerek panik halde sinirleniyor.

Oğlum bir dur, daha çok süremiz var, gideriz diğer binaya diyorum ama dedim ya terse geçmiş.

- Oğlum, sakinleş biraz,en kötü ihtimalle ne olacak? 

-Sınava giremem.

-Eee,  o zaman ne olacak? 

- Bir senelik çalışmam boşa gider. 

-? ? ? 

 Derken karşılıklı Pu ha ha ha moduna geçtil, zira bizimkisinin boşa gidecek bir senelik bir çalışması yok :D Zaten bu sene bir mucize olacak kazanırsa :P

Neyse, ilk önünde durduğumuz binaymış gireceği yer.

Bu sefer kapıda sorun çıkmadan girdi. Daha  yarım saat vardı. Sınav başlayana kadar binanın önünde bekledik ne olur ne olmaz diye.

Bu arada Handan Hanım Teyze'ye bağlayıp geç kalan bütün çocuklara üzülüp vahlanıp durdum   :D

Sınav başlayınca arabaya geçtik.

Yalnız bugün ingilizce sınavına da girecekti. Her an iptal edebiliriz. Zira saat 3.45 de başlayıp 5.45 e kadar sürecekmiş. Ve bizimkisi ingilizceli bir bölüm kazansa da okuyacağını sanmam.

Bakalım.

Bu arada hiç türkçe sorusu yapmadan çıkıyormuş neredeyse.  Son anda üç beş tane cevaplamış. Oysa türkçeden ve matematikten 0,5 net olmazsa sınav puanı hesaplanmıyormuş, bundan haberi yoktu oğluşun. Dedim ya o kadar da ilgiliyiz. Umarım o sorulardan 0,5 Net çıkıyordur :)

İşte böyle.

Dün eve dönünce  doğumgünü kutlamamız vardı.

Hepimiz için güzel oldu. Hele güneş battıktan sonra bahçeden kalkasımız gelmedi hiç :)


İyi ki doğdun Inoor :)

I'm Still Standing

Aslında keyifli keyifli iki günlük İğneada kaçamağımızı anlatmayı plânlıyordum bugün ama dün yola çıkmak için hazırlık yaparken birbirine giren baba oğul sebebi ile şu an gözümün önüne sadece tekme yemiş dudak ve odunla vurulmuş kol geldiğinden pek bir şey anlatasım yok. Yine de onlara inat çıkmadan denizime girdim ama çok yorgunum. Güya sınav öncesi birlikte vakit geçirelim keyifli olsun demiştim. Neyse.. 



Size sabahın altısında kuş sesleri eşliğinde topladığım çiçekleri vereyim bari. Şimdilik bu kadar, biraz unutup biraz toparlanınca dönerim.














 

Lay Lom Lay Lom

Hayat kısa, düşler uçuyor...  

Küçük anları topluyorum özenle. Güneşli günlerden yağmurlu günlerden.

Bazen sere serpe bırakıyorum kendimi hüznün kollarına.

Sonra silkelenip çıkıyorum. Bu kadar  üzülmeye ayıracak zamanım yok benim. 

Dışarıdan kuş sesleri geliyor, içeriden delikanlıların. Çayım, kitabım, uzanmışım koltuğuma. Can bahçeye inmiş yeniden, bilimum gereksiz işle kendisini eğlendiriyor. Yine gözlerimi açamadığım bir gün, inadına ayaktayım. Birazdan spor yapacağım. Sürekli uyumak için gelmedim ya dünyaya.

Şimdi gidip şarkılar ekleyeceğim fotoğraflara. Seçin,  beğenin, dinleyin.  Avaz avaz Söyleyin. Dans edin.











 

Metos'un Finalleri, Bilgiç'in Üniversite Sınavı, Can Yine Uçaktan Temaslı, Ben de Ot Gibi Duruyorum İşte


 Sabah yataktan çöp gibi kalktım yine. Dün de böyleydim. Uykulu, kılımı kıpırdatasım yok. Sanırım hormonlarım değişiyor artık. Eh yaş elli, menopoza girmeyen bi ben kaldım.  Bütün gençliğimde üç ayda bir falan regl olup idareli kullandığım için olmalı 😂


Neyse konu sapmasın. Baktım çöp gibiyim. Saat de altı buçuk. Biraz kendimle ilgileneyim dedim. Saçlarım yedi aydan sonra toplanacak kıvama gelmiş. Biraz far sürdüm. (Spor yaparken beni zombiye çevirir ama olsuuun) Ruj. Küpe, yüzük. Biraz parfüm. İyi geldi.


Hâlâ çöp gibiyim ama aynaya bakınca kendimi kandırıyorum :D


Neyse bu sabah Bilgiç benimle gevezelikteyken okula gitmeden odasını bayağı topladık birbirimiz gırtlaklamadan.( Zamanlama önemli)  En azından bu içimdeki temizlikçi ruhuma iyi gelir.


Spora bir saat kalmış. Gidip biraz daha iş yapayım ben. Hayat bana güzel :P


Sebastiyaaaan,  kör olmayası, yine iş var diye kaçtın di mi... 


Nerde Bu Blog Camiası Bakiim ? Yoklama Yapıyorum, Sağdan Say..

Kafeler açılınca buralar sessizleşti mi bana mı öyle geldi?  Havalar güzel, herkes sokakta sanırım :)


Ben pazar günü ilk defa HES kodu aldım kendime. Bizim ailede bir ben kalmıştım almayan. Can zaten zorunluydu. Bilgiç internetten üniversite sınavı başvurusu yaparken gerekti. (Ne alâkaysa?, sınavda istesene sen onu)  Metos pasaport yenilemek için aldı. Annem düştüğünde hastaneye giderken çıkartıldı. Ben hiçbir yere gitmediğimden ihtiyacım olmamıştı.  Taa ki aşıya gidene kadar. 

Tevellüt ortaya çıkacak emme bana da aşı sırası gelmiş. Gidip oldum. Pilot olan Cancım hâlâ olamadı. Adamcağıza benimle aynı zamanda ancak çıktı. Ama 48 saat uçmaması gerekiyor aşıdan sonra. Sağolsunlar, aşı vurulsun diye  nöbet günlerini bile boşa çevirmedikleri için uygun bir boşluk bekliyor olabilmek için. Öyle de harika bir sistem.

Neyse sinirimi zıplatmayayım şimdi.

Biontech oldum, kolumu iyi ağrıttı. Zaten spor yaparken her yerim ağrıdığından idare ettim. Dururken ağrımıyordu da kolumu yukarı falan kaldırırken zorluyordu. Geçti dün. 6 hafta sonra olcekmişiz devamını. Artık o zamana kadar aşı nolur bilmem. Bu aşılar bir işe yarıyor mu onu da pek düşünmüyorum ama ola ki oğlanın peşinden Japonya'ya gitmek isterim de gerekli olur felan diye vuruldum. 

İşte bizde durumlar böyle.

Yan blokta oturan,  Can'ın balkondan balkona sohbet ettiği bir pilot vardı, o vefat etmiş. Dünden beri içimde bir sızı var. En son gördüğümüzde keyfi yerindeydi. Hasta olduğunu bile bilmiyorduk. Ne uzak kalıyoruz insanlara şehir hayatında. En son ne zaman görmüştük diye düşünüyorum,  ocak mıydı şubat mıydı. Günler koştururcasına geçiyor,  biz burnumuzun dibinde yaşananlara yetişemeden dünyayı keşfe çıkmaya çalışıyoruz. Hayat pıt diye bitiveriyor o arada. 

Şu an çocuklar odalarında, Can uçuşta, kahvaltımı yaptım çayımı içiyoruz, balkon kapısından hafif bir esinti ve karga sesleri geliyor, az sonra kalkıp evi süpürmem gerek. Öylesi bir an. Hayat, bu öylesi anların toplamı. Dikkatimizi çekmeyen, sıradan deyip geçtiğimiz.  Ama başımıza bir iş gelse ah ne güzeldi deyip özleyeceğimiz anlar. Içindeyken yaşamaya çalışıyorum artık. Hayat. Yapmak istediğim pek çok şeyi yapamamışım, bir o kadar da yapmışımdır ama onlar hiç akla gelmez. İstediklerimi yapsam yenisine özenirim. Hiçbir şeye özenmezsem o daha da kötü sanki. Dolayısıyla elli yaşımda hep bir şeylerin eksik olacağı fikrine alışıyorum yavaş yavaş.


İç iç bitiremezsin

Tasta mey yarım kalır

Çok sevdiğin bu fasıl

Tambur ney yarım kalır

Hayat zamana küskün

Bir gün şen bir gün üzgün

Ömür de biter bir gün

Ve her şey yarım kalır..


Babamın bu şarkısının sözleri her şeyi çok güzel özetliyor. 


Dağıttım iyice. Dün çektiğim yağmurda çiçekler fotoğraflarımla şarkı falı yapıp yoklama almaya gelmiştim oysa. 

Şimdi gelen saymaya başlasın 1, 2 diye.

Şarkınızı da almadan dönmeyin.


Sayı yüksek bir rakama ulaşmadan yeni yazı yazmaya niyetim yok  :D O zamana kadar kendinize iyi bakınız. Öptüm.