Kış Okuma Şenliği Sonu

 Şubat da bitti işte, bir şenliğin daha sonuna geldik. Pek okuyamadığımı düşünmüştüm ama geçen şenlik kadar olmasa da idare etmişim.

1.Kategori (10 puan): İsminde “KIŞ” mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların “KIŞ” mevsiminde geçtiği bir kitap.

Puslu Kıtalar Atlası / İhsan Oktay Anar / İletişim Yayınları /238 sf

2.Kategori (10 puan): Anton Pavloviç Çehov veya Virginia Woolf veya Jack London'dan bir kitap.

İntihar / Jack London / Milliyet Romanları / 262 sf

3.Kategori (10 puan): Mehmet Akif Ersoy veya Necip Mahfuz veya Ahmet Mithat Efendi'den bir kitap.


4.Kategori (10 puan): Hasan Ali Yücel Klasiklerinden bir kitap.

İvan İlyiç'in Ölümü / Lev N. Tolstoy/ İş Bankası Yayınları / 83 sf

5.Kategori (10 puan): Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK ile ilgili bir kitap.

6.Kategori (20 puan): Şiir ve tiyatro türünde iki kitap. 

                                      (bir şiir bir tiyatro yada iki şiir yada iki tiyatro türünde kitap olabilir)

Orhan Veli Kanık / Muzaffer Uyguner /Varlık Yayınları / 86 sf

Satırbaşı / Şemsi Belli / Ak Kitabevi / 153 sf

7.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 20 puan): Kapağındaki baskın rengin Mavi olan iki kitap.

Profesör ve Hizmetçi / Yoko Ogowa / Pegasus Yayınları / 198 sf

Bana İkimizi Anlat / Ahmet Batman / Destek Yayınları / 183 sf

8.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 20 puan): Kendi adınız ve soyadınızın başharfleri ile başlayan iki kitap.

Hipnozcu / Richard Bach / Aprıl Yayıncılık /160 sf

Kimse Sana Karşı Değil /Kadriye Koba / Sapiens Yayınları / 120 sf

9.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 30 puan): Adında aynı kelimeler geçen üç kitap.

                                    (*kitapçı dükkanı, kitap hırsızı, kalp hırsızı gibi üçünün ortak kelimeleri olmalı

                                    *pencere, pencereden, pencereler gibi aynı kelime üç kitapta da olabilir.. 

                                    *Eski Kahramanlar, Eski Fotoğraf, O Eski Mahalle, gibi.. )

Yani Rüzgâr Her Şeyi Alıp Götürmeyecek / Richard Brautigan / Altıkırkbeş Yayınları / 71 sf

Eğer Biz Biz Olmasaydık Olabileceğimiz Diğer Her Şey / Albert Espinosa / Pegasus Yayınları / 210 sf

Her  Şey Aydınlandı / Jonathan Safran Foer / Siren Yayınları / 310 sf

10.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 30 puan): Adının baş harfleri K, I, Ş ile başlayan 3 kitap.

Kan Bağı / Paul,Joseph Fronczak / Hep Kitap/  347 sf

Işıklar Sönünce / Agatha Christie / Altın Kitaplar /101 sf

Şeytan İşi / Hüseyin Rahmi Gürpınar / Atlas Kitabevi / 80sf 

11.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 30 puan): Bir üçleme yada bir serinin üç kitabı.

Kara Büyücü Üçlemesi

Büyücü Loncası (439sf) /Çırak (527sf) / Yüksek Büyücü (549sf)

Trudi Canavan / Pegasus Yayınları 


Toplamda

16 Kitap 160 puan

3617 sf      36 puan

Ekstra      150 puan

346 Puanla bu şenliği bitirmişim. Aferim bana :)

Temizlik Günlükleri İş Listesi ( He Canım Bak Başlığa Yazıyorum, Yetti Bu Kızın Temizlikleri Diyen Gelmesin :D )

Ah, ah aslında bu hafta sonu karavan günlükleri yazıları hayal ediyordum. Can'ın dört gün boşu olmuştu ilk kez, hafta sonu kaçacaktık. Amma velâkin pazartesi gününe sınav çıkacağı tuttu. Hah, dün o sınav iptal edildiğindeki sinirimi tahmin edebilirsiniz. Oyun çünkü bu.

Neyse,  ilâhi güçler temizliğimi bitirmem için evden çıkmama izin vermiyor sanırsam.

Dün Can'ın katkıları sayesinde salonun duvarları bitti. ( Duvardaki parlak arap sabunlu izlerini özel olarak yaptırdığımızı hayal etmeye çalışıyorum şu an, zaten sanırım benden başka kimse görmeyor.) 

Perdeler camlar temizlendi asıldı. Koltuk örtüleri yıkanıyor.

Bugün kendime iş listesi hazırlayayım dedim çünkü odaların eksikleri gedikleri karıştı birbirine. Sürekli ayağımın altında birileri olduğundan mecburen düzenli yapamamaktayım.

Mutfak :

Aslında bunu saymasam da olur zira duvarlar ve fırın dışında yaptığım bir yeri yok. Bugün oraya giremem. Neyse liste dursun burada.

1. Buzdolabı

2. Dolap içleri, kapakları

İki günde çıkamam ben oradan . Ki ben girene kadar fırın felan da batar.


Bilgisayar Odası:

1. Duvar dolabının alt kısmı

2. Televizyon dolabı.

3.Bilgisayar masası


Ve fakat bakın şu an,  tamamıyla dağınık,  pis ve karışık :/ Burası da yarın olur ancak, Bilgiç çıkmıyor çünkü içinden. 

Antre :

1. Portmanto

2. Ayakkabılık

Neyse dün diğer dolabın çekmecelerini düzenledim, açtığımızda içindekiler fışkırmıyor.

Küçük Tuvalet :

Hiç girmedim ki,  duvarları, kapısı, her bi yeri duruyor. Bugün orayı Can'a satmayı plânlıyorum. Zira o duvarları sapsarı katran apan kendisi olmakta :/

Salon :

Vitrin. Ki ne vitrin. Mağazada alırken az aldık sandıydık,  işin komiği İzmir'deki evimizde de anlamadıydık. Yalova'da salonun yarısı vitrin olmuştu :D Neyse,  burada da salon büyük, benim bi ton eşyamı yeni model vitrinlerin almasına imkân yok :D

Bunlar bitsin evin son üçte birlik kısmına geçeceğim ama orada bir genç odası var kiiii, üfff. Bilmiyorum ne kadar sürer :D 

Şimdi gidip ekmek alayım zira bu sabah simit yeme günüm, kahvaltının tadını çıkartacağım önce. 

Hepinize iyi pazarlar :D

Oy Beni Spor Çarptı

 




Dün sabah yaptığım pilatesin de etkisiyle ağrımayan tek bir kasım bile yok. Aylardır yapmadığım,  spor salonunda o ders olduğu gün üç kişinin ancak geldiği programı dün yapmayaymışım iyiymiş. Sırtımdan kalçama omzumdan ayak bileğime her bir hücre isyanda sanki :D Tabi sonrasında çömel kalk, cam sil duvar sil felan pekiştirmiş olmamın da bir etkisi yok değildir. Bol miktarda asprin desteği almalı bugün :D

Bütünüyle Dağıtmış Vaziyetteyim

Salonun bir duvarı bitti anca, hahahah :D 

Perdesi yıkandı, camları silindi, vitrinin tepesindeki toz yığını alındı ama henüz yerleşmedi.



O arada antredeki çekmeceler de döküldüydü masanın üzerine. Onlarla da dağınıklığın zirvesine varıldı. 

Kütüphanenin olduğu duvarı da silsem bari de yarısı bitmiş olsa. 

Hadi bakalım, yaparsın sen Handan, süpersin, ultra enerjiksin, ver gazı kendine ver gazı kendine :D

İki Gün Temizlik Yapıp Üç Gün Kılını Kıpırdatmayanlarda Bugün

Biraz yorgunluk biraz ayın muayyen günleri çarpınca iki gündür ancak yemek ve bulaşığa yetiştim.

Neyse bu akşam bit kadar antrenin duvarlarını silerek az biraz iş halletmiş gibi oldum. Bir de bilgisayar odasındaki dolabın üstteki dolaplarının kapaklarınu sildim. Dolapların içine ne bulsam tıkmışım, kimisini hiç ellemeden sessizce kapattım :D Kimisini döküp toparladım. Özellikle garanti belgeleri, fatura ve kullanım kılavuzlarını tıktığım kutu vaktimi aldı. Ne olduğunu anlamadığım bilimum faturayı attım. Nasılsa gerekse de anlayıp bulamayacağım dedim :D 

Yarın bi güç bulsam da salona dalsam. Salon bizim evin üçte biri. Duvarları Metehan'la yaparsak daha kısa sürer belki.

Daha dolapları dökmedim gerçi. Antredeki dolaplar dökülecek. Belki salon sonraki güne kalır. Bakalım.


Bu arada koltuğu kazıdığımı gören mahalleden arkadaşım sandalyeye kılıf dikmeyi teklif etti. Anında da dikmiş :D Allah razı olsun :)


Kutuları düzenlerken şiir defterlerime rastladım. Sevdiğim şairlerin ve kendi şiirlerimi yazardım :)


Lise yıllarımın romantik şiirleri :)


Şunu hâlâ severim bak :)



Bu arada kütüphanemde dolaşırken okuyacağım seri kitapları da ayırdım. Sevgili Şule'nin yeniden başlattığı Seri Kitapları Seri Okuyoruz'etkinliğine katıldım zira :) Onların da fotoğrafını koyayım buraya.


Şimdilik gördüklerim bunlar,  hatta üç tanesini okudum bile.

Şimdi bizimkilerle oyun oynamaya gidiyorum. Zira dünden bu akşam oyun oynatacağız demiştik. 

Demiştim, oynadım döndüm.

Hafıza oyununda Metos bizi toz duman etti. Mızıklayıp başka oyun açtık. Onda da yendi. Yalnız biz çok güldük. İkinci oyunca 1 atınca minatör oynatılıyor, 2 atınca blok koyuluyor, 3 atınca engelden atlanıyor diye sayınca Oooo yüz tane kural var 4 atınca da göbek atalım bari dedim. Allah sizi inandırsın ha babam 4 attık, göbek atmaktan kollarımda derman kalmadı :D

Bir de video çektiydim ama belki yüklerim, bilemedim şimdi :)

Artık ağrıyan kollarım ve ben yatmaya gidiyoruz,  size de iyi geceler.


Belki Fakında Bile Değiliz Ama

Bazı özel cümlelerimiz var özel insanlarla paylaştığımız. Başka kimse onların içinde saklı olanı bilemez. 

Gerçek anlamı ne olursa olsun bizim için bir kahkaha, bir gözyaşı, bir sızı,  bir gülümseyiş olan cümlelerimiz onlar. Paylaştığımız insan olmayınca öksüz kalıp boynu bükülür bir köşede.


Not: Ceren'in Bakış yazısının aklıma getirdikleri. 

Bahar Temizliği Günlüğüne Bağladım :)

Beni bu güzel havalar mahvetti arkadaşlar. 

Dün gece yarısına doğru hâlâ dolap kapağı silmekte olduğumdan bugün iş yapmam diye düşünmüştüm. Zaten pazartesi sabahlarım tam bir cümbüş. Sabah Bilgiç'e kahvaltı hazırladım, o arada yanına vereceğim öğle yemeği için makarna pişirdim. O okuluna gitti ben de giyinip pazara çıktım. Eve döndüm pilates dersim başladı. Omuz kol çalışacaktık bugün, e ben onu dün çalıştıydım zaten :D Ders bitti anneme erzak taşıdım, sonra onunla bir saat tur attık.

Eve döndüğümde saat yarım olmuştu ve kahvaltı etmek dışında kılımı kıpırdatmam diyordum amaaa.

Hava güzel.

E olmaz ki,  böyle de yapılmaz ki. Bilgiç hazır okula gitmiş,  geçtiğimiz ay boyunca o odada dört yatılı misafir ağırlamışım. Koltuğun yüzünden nefret etmişim o arada. Güzel havada çıkartıp yıkayabilirim hemen.

Tabi onu çıkartmak demek altındaki yavru yatak kısmını da çıkartmak demek.

O da toz duman olacak ortalık demek. Zira Bilgiç orada yatıp kalkıyor, arada uyuyor, yiyor, içiyor. Sanırım gözünüzün önünde canlandırabilirsiniz.

Kahvaltı sonrasında ben aheste aheste odadaki eşyaları dışarı çıkartırken ( dedim ya koltuğun altındaki yatak çıkacak, odada eşya varken çıkamıyor)  Can da yanıma geldi. Dünden antremanlı,  iş moduna geçti. Ama beni görseniz, bütün dileğim kendimi yatağa atıp uyumak.

Neyse baktım adam iş moduna geçmiş, hava güzel tam çamaşırlık, haliyle bezleri, cifleri, arap sabunlarını toplayıp geçtim odaya. 

Minicik oda aslında ama bilgisayarı bir çekiyorsun bir kablo yığını arası saç, çöp, düşmüş bilimum kablo,  şeker, günlerdir arayıp bulamadığı suluboya fırçası ( oysa geçenlerde orada dört tane şarj kablosu bulduğumda demiştim,  oğlum bir şeyin kaybolduysa ilk bilgisayar masasının altına bak diye, bak oradaymış işte)  ile karşılaşıyorsun.  

Bilgisayar kasası dana kadar olduğundan masaya sığmıyor. Onun altına tekelekli bi tahta yapmıştı Can, o tekerleklere dolanmış saçları temizlemek yarım saatimi aldı diyeyim ben, anlayın olayı.

Neyse uzun lâfın kısası, şu anda tül yıkanıyor. Koltuğun yüzü yıkandı kurudu takıldı. O arada yerlerde dolanan bir çoklu priz duvara monte edildi. D smart'a internet çekildi. Bir saat bilgisayar koltuğu temizlendi ama yine de bi moka benzemedi. Artık kumaşın içindeki yağ nasıl dolduysa ben kazıyorum o kusuyor.

Şu anda saat altı. Kollarım tam anlamıyla isyanda. Bu temizliğin sonunda üçgen vücutlu olabilirim sanırsam :D

Telefonumun pili %35 e inmiş. Bir saat pilates için açık kaldığı göz önüne alınırsa fena değil. Bir de yorumlara cevap yazmak için kullandım telefonu. Ayrıca market alış verişi de yapmak için açtım. 

Şimdi Can işe gitti. Ben de koltuğa oturdum. Tülü de astığımda bugünkü işim bitecek. Yarın da o odanın bir duvarını boydan boya kaplayan dolapla ilgileceğim. İçini düzenleyeyim bir de kapaklarını ciflerim.

Yarın anneme aşı da vurulacak. Cuma gününe randevu almıştım ama gittiğimizde randevumuzun uçmuş olduğunu gördük. Elimde var, sağlık ocağında yok. Yeniden randevu alındı. Gerçi her işte hayır vardır,  oradan çıkışta annemin çarpıntısı tuttu, aşı vurulmuş olaydı ondan mı oldu diye telaşlanırdık.

Bahar temizliği günlüğü bugünlük bu kadar.

Hayaller karavan günlüğü, gerçekler temizlik günlüğü, hahahaha :D



Üstümden Tır Geçmiş Gibi

Ne zamandır mutfağın duvarları beni sil beni siiil diye yalvarıyordu . Hele fırının olduğu taraftaki dolabın üzeri yağdan bir tabaka ile kaplanmış, üzerine tozlar yapışmış, ıyk ki ne ıyk.

Gel gelelim benim dirseğimdeki sakatlıktan hadi silme işini yaptım diyelim bezi sıkma işlemini yapma imkânım yoktu. Can'a arada dillendirdim ama bizimkisi hiç umursamadı,  gayet temizmiş her yer! 

Cemrelerin düştüğünü fiziksel olarak hissedebiliyorum sanırım. Zira takvime bakayım  bakmayayım, hava ısın ısınmasın, ben temizlik yapmalıyım, Aman Allah'ım her yer leş gibi moduna geçiyorsam anlayın cemreler gelmiş :D

Dün yatak odamı biraz toparladım. Dolaplara camlara saldırmasam da toparladım, süpürdüm, sildim. O arada zaten bir sürü nevresim falan ütülediğimden enerjim kalmamıştı.

Haftasonu kendisine yapacak iş aranan Can'a da ültimatomu verdim. Gidip apartmanın arka bahçesini temizleyip depoyu paspalayana kadar bi de eve hayrın dokunsun, yarın ben sana hem vakit geçirteceğim hem spor yapacaksın bir taşla iki kuş dedim. Bu duvarlar silinecek...

Kahvaltıdan sonra çay keyfimizi yaptık. Saat oldu bir buçuk zaten. İş başına geçtik. Homurdanıp sızlansa da kolum sakat olduğundan geldi hayatımın ruhu :P 

Arap sabunu, olmadı cif, olmadı bulaşık teli ile ocağın üst kısmı hallolduktan sonra radyatörün tepesi, şofbenin olduğu bölüm, buzdolabı falan derken neyse bitti mutfağın duvarları.

Arada bir mola verdiğimizde her yer temiz diyen bizimkisi "Bilgisayar odasının kapısı nasıl o kadar kirlenmiş, şuradaki duvar da leş gibi" demeye başlayınca bir kahkaha atmışım. Spiderwick Günlükleri 'ni izlemiş miydiniz (ya da okumuş)?  Orada yaratıklar normal gözle görülemiyorlardı da bi yaratık gözünüze tükürdüğünde görmeye başlıyordunuz. Bizimkisinin temizlik yapınca gözü açıldı :D Dedim "Hah, velkom may vörld :D"

Yalnız işin daha komiği de şuydu, efendim on yıldır ellenmeyince tabi çok kirlenmiş.. On yıldır sen silmedin diye oralar hiç temizlenmiyor mu sanıyosun diye cevapladım. O leş gibi dediğin kapıyı cifleyeli daha bir ay olmadıydı. 

Neyse. Şu anda saat 18. 55, telefonumun %66 şarjı var. Günün kalanında sadece kitap okudum. Kaidemi şu koltuktan kaldırabilirsem eğer mutfağı toparlamaya gideceğim. Bir de fırını çekip arkasına dalsam mı diye düşünüyorum. Ne zamandır orayı da ellemedim. Göreceklerim beni korkutuyor :D



Bu Sabah


 Günün ilk ışıklarıyla yıkanan çatılar, kuşların tatlı şarkıları. 

Yaşlanıyorum artık blogcum, dün misafir ağırladım bugün pert. Oysa ev dandini, kalkıp etrafı toparlamam, çamaşır yıkamam, mutfağı düzeltmem falan lâzım ama şu koltuktan kalkacak halim yok. Bir de ne bulsam yedim. İğrenç. 

Şu kitabımı okuyayım bari. Sonra belki kalkarım ayağa.

Ah Bu Şarkıların...

Lâf aramızda gözü kör olsun da pek amiyane geliyor ama şarkının ana fikrine yürekten katılıyorum.

Yapboz yaparken şarkı dinlemeden yapamıyorum ne hikmetse. Eğer şarkı çalmıyorsa ben söyleyip duruyorum ki hiçbir şarkıyı sonuna kadar aklımda tutmadığımdan ve oradan oraya sürüklendiğimden Düriye'nin güğümlerinden girip what's love got to do with it ten çıkarak kendi başımı da döndürüyorum. 

Bu akşam kar manzaralı yapbozumu açıp yapayım artık dedim. Hazır odada benden başka kimse yokken müziğimi de açtım. Türkçe şarkı listem var spotifyda, dinlememiştim ne zamandır.

Önce kıpır kıpır şarkılarla göbek möbek atıp giderken şarkılar ince telime dokunmaya başladı.

"Ah burda olsan çok güzel hâlâ İstanbul'da sonbahar"  çalarken yine hüzünlendim. Bu şarkıda benim gibi sonbahar çocuğu olan babam gelirdi hep aklıma. Sonra Metos Kanada'ya gittiğinde hem babam hem ona söylediğimi hatırladım. Derken oğlumun seneye de uzak memleketlere gitme plânı geldi aklıma.

Evleniyorsunuz, iki kişi bir arada yaşamaya alırşırken hayatınıza bir bebek giriyor. Tüm dünyanız alt üst oluyor. Sonra iki bebekle tüm hayatınız anneliğe dönüşüyor. Odaları yapılıyor, yatakları büyüyor, okulları değişiyor, kıyafetleri yenileniyor. Nihayet birey haline geliyorlar. Evin düzeni oturuyor. 

Tam oturuyor diyorsun yani,  hooop gidiyorlar bu sefer.

Hadiiii, şimdi de boşlukla uğraş. 

Hayır dünyanın öte ucuna gitme bare di mi? 

Yok.

Yüreğinin götürdüğü yere gitsin diye büyüttüğüme göre insanın özgürlüğünü en çok sınırlayan duygumu bastırmam gerekiyor. Sevgi. Çekip gidemeyen bir anne olarak her zaman gitmelerini destekleyeceğim tabii ki. Ama yaşım ilerledikçe içimi saran telaşeler artıyor, arttıkça kendimi rahatlatacak yollar arıyorum. 

İşte bu gece şu odadayım. Oğullarım kendi odalarındalar, arada sesleri geliyor. Kocam uzun zaman sonra uçuşa gitmiş. Annemle,  kardeşimle konuştum az önce. Dışarıda kar atıştırıyor. Evim sıcacık. Şu ânın tadını çıkartıp şükretmekten başka yapabileceğim hiçbir şey yok. 

Aman çok ciddileştim, ben gidip kitabıma gömüleyim siz de şuradan yapboz yaparken kıvırtan Handan videoma bakın da havanız değişsin :D

Nostaljik Pazartesi

 Müze gezmeyi özleyen bünyelere gelsin bugünkü nostalji.


29 Ocak 2015 Perşembe

Erzurum Turu


Erzurum deyince ilk aklınıza ne geliyor ? Benim  Erzurum Kongresi :)

Kongre binası ile başladık gezimize. Gerçi kapalıymış ama içerideki görevliler kısa bir tur atmamıza izin verdiler.

Kilitli kapısının camından toplantının yapıldığı sınıfa bakarken ne kadar küçük gözüktü gözüme.. Kongre denilince dev bir salon düşünmüşüm hep sanırım..

Küçücük bir sınıftan da dev gibi işler başarılıyor demek ki :)


İkinci durağımız Atatürk Evi.. Güzel mi güzel bir bina..


Şehre 1930 larda gelesim geldi :)


Ne mutlu Türküm diyene..



Bu bir şarkının notaları ve sözleri :) Notalarla haşır neşir birisi olarak pek ilginç geldi.


Bu da zamanın baskı makinası..


Yurdun kurtuluşu için mücadele başlıyor..

Yurdun kurtuluşu için mücadele edenler, teşekkürler hepinize.. Ve teşekkürler Atam, böyle bir mucizeyi gerçekleştirdiğin için..

Karavanın Son Halleri

 


Sincap'ta çektiğim son video. Aldığımızdan beri geçen 2,5 ayda eklediğimiz her şeyi anlattım. Uzaktan kumandalı arabaya çevrilmiş halini çektim :D

Ufukta bir gezi gözükmüyor. Şimdilik hazır ve nazır bizi beklemekle meşgul :)

Karlı Pazar Yaşasınnn :D


Biraz kitap keyfi.



Sonra ekmek almaya sokağa..



Her noktayı fotoğraflama isteğine sadece bu ladar engel olabilme :)



Eve dönünce çıtır ekmek ve simite abanarak tıka basa yemek :)



Annem de elmalı turta yapmış, midemde yer açılınca onu da yiyeceğim :)





Evi süpürüp bulaşıkları halletme.



Artık kendimi yap boz keyfine bırakabilirim.



Ne zamandır kar yağmasını bekliyordum bunun için.



Ohhh, bu sene de kış gördük çok şükür.






 Fotoğraflara eskiden yeniden yabancıdan Türkçeden aşk şakıları sakladım, tıklayın bakalım size ne çıkacak.

Bardağın Hatırlattıkları :)


 Sanırım kalan son iki bardağı vitrine yerleştireceğim.


Bunlar benim için çok özel bardaklar. Üzerlerinde 1999 ve 2002 yazıyor , iki çocuğumun doğum yılları.  İnanılmaz gibi :)


Ayrıca bu bardaklara baktıkça Bilgehan karnımda izlediğim o harika Dünya Kupası'nı hatırlıyorum. Üçüncü olduğumuz hani.


Ve bir de isim koyma hikâyemiz. Hâlâ ismini bulamamıştık oğluşun. İlk maçımız Brezilya  -Türkiye. Can'a dedim ki,  ilk golü kim atarsa onun ismini verelim. Eee Ronaldo falan atarsa dedi bana. O zaman da Rüştü deriz artık, çocuğa açıklamak biraz zor olabilir ama diye cevapladım :)


Eee bizim oğlanın göbek adı neymiş, bulabildiniz mi?  İşin komiği ikisinin de göbek adı aynı :)


Tembellik

Havalar soğumadan Kadıköy'e insem diye düşünüyordum bugün. Ayrıca pazardan aldığım sebzelerle ilgilenmeliyim diyordum. Saat bir oldu. Annemle bir saat yürüyüş yapmak dışında hiçbir şey yapmadım,  uzandım kitap okuyorum. Pardon bir de çamaşır yıkayıp astım, hava güzelken.

Dün gece dört buçuk gibi hortladım. Kalçamın ağrısı da eklenince yatakta debelenmek azap verdi kalktım. Mutfağı toparladım. Baktım hâlâ uykum yok yeni kitaba başladım. Kaç gündür telefonda oyun oynamaktan kitap almamışım elime. Ailesini bulmaya çalışan bir adamın gerçek hikâyesi ilginç geldi.

Kahvaltı etmedim henüz. Dün nachosa gömüldüğüm için biraz daha dinlensin vücudum diye bekliyorum. Zaten bir haftadır ipin ucu kaçtı ve tabii ki ben hemen kilo aldım. Bıktım bu işten.

Yeni karavan videosu hazırlıyorum. Artık sanırım aklımızdaki her şeyi ekledik. Son halini çektim ben de. Bir de boş zamanımız olsa da gezsek.

Anneme aşı sırası gelmiş olmalı, Bilgiç'in sınava çalışması için ne yapmalıyım, Metos'a bot, pantolon falan almak gerekiyor, niye gene kalçam ağrıyor konulu düşünceler arasında deli gibi yemek yemek istiyorum. Puffff.

Ben Düzenliyorum Can Dağıtıyor :D

Can Efendi iş başında, bir su pompası değiştiriyor bir askı takıyor, olmadı sepet asıyor. Elinden gelmeyen iş yok :D Hahaha, aslen pilot olduğuna kim inanır :D


Bu arada mover da takıldı artık. Mover uzaktan kumandayla karavanı hareket ettirme mekanizması. Öylece arabaya bağlarken,  ya da park ederken itmek, çekmek falan gerekmeyecek.

Geriye kalan tek eksik boş gün bulmak :D


Bi bulabileydik gıpraşacaktık azıcık :) 

İşim sinir bozucu tarafı,  aslında çoğunlukla boş ama boş gün vermeyip yok nöbetti, yok bir akşam önceden aramalıydı bilimum görev koyduklarıdan evden ayrılamıyoruz.

Neyse. Bir ara gidip karavanın aldığı son halin videosunu çekeyim ben :)




Oyunlarını Bitirdiler


Cuma günü başlayan yarış bu sabah sekizde sona eriyordu.  Dün gece üç buçuk gibi bitirmişler. Bakalım derece alabilecekler mi? 

Alamasalar bile böyle bir macerayla çok şey kazandılar bence. Zaten az önce henüz demo gibi olan oyunu geliştirecek fikirlere gömülmüşlerdi.

Bilgiç,  hiçbir şey yapamıyorum ben dediğinde ona söyleyebileceğim bir örnek elime geçtiği için ben de kazandım.

Oyunu merak edenler şuradan indirip bakabilirler. Küçük keyifli bir platform oyunu. 



Pek Sosyal Bir Hafta

Bu hafta bizim evin trafiği yükseldi, her şey üst üste geldi. Umarım virüssüz, belasız atlatmış oluruz.


Salı günü mahalleden arkadaşımla karavanda buluştuk. Biraz sohbet ettik.


O akşam Can'ın yeğeni geldi cuma gününe kadar bizde kaldı . Zira kar yağdığında düşüp kolunu kırmıştı. Biraz diğer amcasında kaldı, biraz da bizde kalsın istedik. 


Bu arada Bilgiç iki haftadır okula gidiyor. Kurslar açılmış ya. İki haftalık kurs ne işe yarayacaksa. 


Erken kalktık,  çamaşır miktarım arttı. 


Bu hafta sonu da Bilgiç üç günde oyun yapma yarışmasına katıldı. Üniversite arkadaşımın kızı da bize kalmaya geldi. Oyun kodluyorlar. Bu arada bir arkadaşları da gündüzleri gelip onlara katılıyor. 


Aynı üniversite arkadaşımın eşi de Can'la masa tenisi oynamaya geldi cuma akşamı. Biz de güya virüs var diye buluşmuyoruz,  hahaha =D


İşte böyle bir haftaydı.  Bütün bir seneden daha çok misafir ağırladım. 

Şimdi gidip yemek yapmaya koyulayım. 


Siz de fotoğraflara sakladığım şarkılardan şansınıza ne çıkarsa alın :)