Race (Limonata Tadında Film Maratonu)



Ne yazık ki Türkçe'ye çevrilirken filmin isminin anlamı kaybolmuş . Bizde Rüzgârın Oğlu olarak isimlendirilmiş ama asıl ismi Race hem yarış hem de ırk anlamına geldiğinden çok daha manalı.

1936 yılında Berlin Olimpik Oyunları'nda 4 adet altın madalya kazanan atlet Jesse Owens'ı anlatıyordu film. 

Doğrusu özel hayatı ile ilgili kısımlar olmasaymış da film iki buçuk saat sürmeseymiş daha derli toplu bir akış olacakmış. 

Ama filmi seyrederken çok ağladım.  

En başta Alman atlet Luz Long'a ağladım. Doğrusu kendisi hakkında hiçbir şey bilmiyormuşum yenilen atlet olması dışında. (İsmini bile bilmiyordum) Nasıl güzel bir insanmış. Nasıl büyük duruşmuş kendi hükümetine karşı. Ve savaşın başlamasıyla cepheye gönderilmiş , daha otuz yaşındaymış savaşta öldüğünde.

Ve filmin son sahnesinde ağladım. (Biyografik film oldığundan spoiler vermediğimi düşünüyorum .) (Spoilere bi türkçe karşılık bulalım yaaa) 

Kendisi için düzenlenen yemeğe arka kapıdan girip servis asansöründen çıkan Owens ve eşi yüreğimi paraladı.

Neden insanlık böyle berbat Sebastiyan ? Sanki Amerikalılar Nazilerden daha mı iyiydi? 

Bana göre siyah, beyaz, sarı,müslüman, hristiyan , yahudi ayrımları o kadar saçma ki. İnsanlar ikiye ayrılır sadece, iyiler ve kötüler.

Ve bence sanılanın aksine iyiler daha çoktur. Kötüler bu kadar bağrınıp ortalıklarda tepinirken dünya hâlâ ayaktaysa bu sessiz sakin iyilik yapanlar sayesinde. 

Ne Çabuk Geçiyor Seneler :)


Hayata hep böyle koş oğluşum. Yüzünde kocaman bir gülümseme olsun her sabah uyandığında. Ne iş yaparsan yap, severek yap, özenle yap.

Ha gayret, son iki gün kaldı tatile. Sonuna kadar hakkediyorsun.

Allah zihin açıklığı versin.  Senin için en güzeli neyse o olsun 🗝

Kışın Okul Yazın Yürüyüş, Sabahları Kalkmasam Olmaz Sanki

Hani gözünü açıp da daha on dakikam var harika diyenler var ya, işte ben onlardan değilim. Kalkmama yarım saat kala gözümü açmamam lâzım yoksa yeniden uyuyamıyorum.

Bakınız şekil A. Saati altı buçuğa kurmuştum, altıya on kala bir uyandım hadi uyu uyuyabilirsen . Hayır yağmur da yağacak gibi, kalkmayıp ona kadar uyusa mıydım acaba?

Kocaman göbeğime bakıp bu soruya hayır demem gerektiğine karar veriyorum.

Neden benim kilom hiç sabit durmuyor , neden ? Çok bir şey de istemiyorum artık boyumla aynı olsun yeter. (Eskiden 15 kilo fark vardı  şimdi yine fark var ama ters yönde :D)

Neyse acıların kadınına bağlamadan gideyim bari, yağmur başlarsa giyindiğime söylenmeye başlayacağım.

Hadi yürüyenler gelsin.

Sonradan Ekleme: Yürüyüşe erken çıktım, tam dönüşte yağmur yağmaya başladı, erken kalkmam işe yaradı.

Sonradan Ekleme 2 : Sabaha kadar bilgisayar başında duran Bilgiç de benimle geldi, çok mutlu oldum. Hem bıdı bıdı sohbet ettik ( genelde tartışmaktan sohbete vaktimiz.kalmıyor) hem yürüdük :)

Şimdi kahvaltı hazırlayayım ona :)

Daha Sonradan Ekleme : Metos ciddi ciddi bulaşık işini aldı benden, ayy maşallah nazar değmesin . Sınavı kazanamazsa bütün yıl çanta taşıyarak hazırlandığı hamallığın yanı sıra bulaşıkçılık da yapabilir :D

Sabah Güneşi Çiçeklere Vursun :)

Gece esip gürleyip sabahın altısında günlük güneşlik olan hava benim yürüyüşü bırakmamamı istiyor olmalı diye düşünüyorum.


Kapıdan çıkar çıkmaz sabah güneşinin vurduğu ışıl ışıl dallar yüzüme gülümseme yerleştirdi.


Yürüyüş müziği olarak seçtiğim İrlanda folk şarkıları enerji verdi.


Hemen sizlerle paylaşmak üzere bir kaç kare topladım.


Her bir kareye şarkı sakladım.

Şimdi ütülemem gereken yedi gömlek beni beklerken kitabımı alıp balkon keyfi yapmayı plânlıyorum :)

Deli Saçması Konuşmalar, Okumasan Bişey Kaybetmezsin Bence

Çayımla balkondayım.

Kucağımda kitabım.

Çok okuyabildiğimi söyleyemem. İki sayfa okuyup sonra kapatıyorum ,canım yazı yazmak istiyor.

İclal Aydın'ın Yaz Bitmesin kitabı yaz başından beri bitmedi. Öyle güzel anlatmış ki ,her yazısına başka özendim. Yazsam birşeyler dedim. Yazamadım.

Can uçuştan döndü yatmaya gitti. Oğluşlar uyuyorlar. Sabahın bu sakin saatlerini kaçırmamak adına kalkıyorum. Kendimle başbaşa kalacak vaktim olmazsa hasta gibi hissediyorum çünkü.

Herkes kendi işinde, tepeme çıkan da yok ama yine de böyle.

İkisinin küçük , evin beş oda bir salon olup benim çılgınca koşturduğum günleri düşünüyorum. Öğlenleri uyuduklarında hemen gidip uyumaya çalışırdım. Ev işlerine hiç bakmazdım. Çünkü ben anne olmak için işten ayrılmıştım ev temiz dursun diye değil. Ve eğer uykumu alamazsam tam bir canavara dönüşüyordum. 

Onca koşturmada hiç şimdiki kadar yorulmuyordum ama. Ne tuhaf. İnsana değişmiyormuş gibi geliyor ama her gün enerjisi azalıyor.

Belki genelleme yapmamalıyım, bana öyle oluyor.

Günlerdir kendimi tatil planlarına verdim. Hayır o kadar çok verdim ki gittiğimde her şey sıradan gelecek bir şey değil :D  Bizimkiler hiç umursamıyor, nasılsa anne ayarlayacak her şeyi.

Bilgehan akşama kadar yatıp sabaha kadar oturuyor. Hiç hareket etmeyip sürekli yemekten iki haftada iyice hantallaştı. Umarım iki gündür şarkı söylemeye çalışırken nefes nefese kalmasından anlamıştır durumun vehametini. Allah sizi inandırsın iki gündür şarkı söylemesine mutlu oldum spor yapıyor diye. Söylerken ayakta salınım yapıyor da :D

Haftasonu sınavvv var. Metos olsa da bitse modunda. Ben çok heyecanlıyım. Çok tuhaf. Aman bu sene kesin kazansın falan modunda da değilim, kazanmazsa seneye de girer. Bişey olmaz. Ama bu heyecanlanmamı engellemiyor. Hayırlısı olsun.

Şimdi benim İstanbul'da yapacak bir sürü şey bulmam lâzım ki bizimkiler bilgisayar sandalyeleriyle bütünleşmesinler.

Yanarım yanarım neye yanarım biliyor musun bilog. Canım çıktıydı senelerce bilgisayarı iki saatten çok oynatma, eşyalarını kendilerine toplat, yataklarını yaptır, kıyafetlerini astır diye uğraşırken . Hiçbir moka yaramamış, ergenleşince başkalaşım geçirdiler.

Çok şükür ki benimle vakit geçirmeyi seviyorlar.

Ayyyy. Hayatımdaki hiçbir şeyle ilgili yakınamıyorum. Hemen sahip olduklarıma nankörlükmüş gibi gelip susuyorum. Ama böyle de olmaz ki. Benim gibiler yüzünden ilerleme olmuyor işte. Kınıyorum kendimi.

Eveet bi ton şey söyledim ama yine yazı yazamadım..

Çekilebilirim Sebastiyan.

Şu kitabı bitireyim artık.

Bize yine kafayı kuma gömüp oto moka mutlu olmaya çalışmak düştü Sebastiyan.  Kilitle kapıları ,biraz kendimle kalıcam.

Sabahın Mucizesi


Bu siklameni arkadaşlarım doğumgünümde almışlardı. Ekim ayından beri çılgınca açtı , yaz gelince bütün yaprakları kurudu.

Siklamenler sıcağı sevmezler. Yazın kururlar. Saksısını ayrı bir yere koyarım havalar soğumaya başlayınca yeniden yeşillenmeye başlarlar.

Bu sene henüz yaprakları koparıp saksıyı kaldırmaya fırsatım olmamıştı.

Sabah bir baktım kuru yaprakların arasında yenileri var. Kurularını koparttım bir de ne göreyim çiçeğe de durmuş.

Dünden beri yüreğimde bir ağırlık vardı, bu minik mucize su serpti sanki içime.

Allahım bir mucize de bugün olsun.

Ben Ettim Sen Etme Filmi

Dağlar gibi ütünün başına geçerken bir film seçeyim dedim.

Film listemde yoktu ama baktım 2017 yapımı hem de yazar, kitapçı falan diyor konusunda, benlik bir film gibi geldi.

Ay gelmez olaydı.


Ne konusu belli, ne anlatmak istediği belli, ne gidişatı gidişat, ne olay örgüsü manalı.

Ütü yaparken öööyle baktım sonuna kadar ama siz de kanıp da izleyeyim demeyin sakın.

Tek güzel yanı kısa olmasıydı. Bir de kızın yürüyüp durduğu Paris sokakları.

Iyk.

Tarihte Bugün :)


Bugün fotoğraf albümüne gömülmemin sebebi yılın en uzun günü olması. 21 yıl önce bu zamanlar akşam olmasını bekliyorduk ve olmuyordu bir türlü😁

Şimdiki gibi şaşalı törenler yoktu o zamanlar. Ya da vardı da sosyal medya yoktu, bizim haberimiz olmuyordu. Ben düğün bile yapmamış bir insanım hiç işim olmazdı süse püse. Sade bir önden düğmeli yazlık elbise almıştım. Zorla bir yüzük beğenmiştik. Beni istemeye gelmişlerdi. Sözlenmiştik. Zaten nişan da yapmadım.  Hahaha. Ay ne gelinmişim yav 🤣

Söz fotoğrafı bulamadım. Ama fotoğraf albümümün bu sayfası yeter herşeyi anlatmaya.

Ve evet, bundan seneler seneler önce fotoğraf makinasıyla selfi çeken çift bizmişiz😁

Jurassic World (Limonata Tadında Film Maratonu)


Dün ailece sinemada izledik.

İlk sahnesinden itibaren bol hareketli, hafif heyecanlı,  kafa dağıtıp keyifli zaman geçirmek için ideal bir filmdi.

Bu serinin her zaman bir büyüsü vardır zaten. İzlerken bütün dinozorları gerçek olarak görüyorum, hiç yapay oldukları aklıma gelmiyor :D

Erişilebilir Meydan Okuma

Sevgili Mutlu Anlar Koleksyoncusu 'nun bu meydan okumasına katılıyorum demiştim ama bloğuma yazmamışım.

16 Mayıs 'ta başlamıştı 31 Aralık'a 65 farklı yazardan 65 farklı kitap okuyacağız. (Açıklama için bloğuna bakabilirsiniz. Tıkla)

Okuma şenliklerinde okuduğum kitaplardan farklı yazarları buraya yazacağım. (Malum daha fazla okumama imkân yok :) Bakalım yıl sonuna kadar 65 farklı yazar olacak mı :)

Tabi bir de film ve maç izlemekten fırsat bulursam iyi :)

  1. Mülksüzler / Ursula K Leguin
  2. Sofi'nin Dünyası / Jostein Gaarder
  3. Güneş Yiyen Çingene/ Buket Uzuner
  4. Yaz Bitmesin / İclal Aydın
  5. Hiç Kimse Sıradan Değildir / Markus Zusak 
  6. Yaşama Sanatı / André Maurois 
  7. Büyük Umutlar / Charles Dickens
  8. Uçurtmayı Vurmasınlar / Feride Çiçekoğlu
  9. Yüreğimin Sesini Dinle / Susanna Tamaro
  10. Kuzgunun Gölgesi Serisi / Anthony Ryan
  11. Cherub Serisi / Robert Muchamore 
  12. Diz Boyu Papatyalar / Tomris Uyar 
  13. Labirent Serisi / James Dashner 
  14. Cehennem Çiçeği / Alper Canıgüz 
  15. Teneke / Yaşar Kemal 
  16. Kayıp Denklemler / Scott Baker 
  17. Evet Ama Bir Lokomotif Bunu Yapabilir mi Bakalım / Woody Allen 
  18. Feo ve Kurt / Katherine Rundell
  19. Kusurlu / Cecilia Ahern 
  20. Mustafa Kemal / Yılmaz Özdil 
  21. Cinder / Marissa Mayer 
  22. Ev Anası / Birgül Özcan 
  23. Labirent / Burhan Sönmez 
  24. Başka Zaman Kütüphaneleri / Zoran Zivkovic 
  25. Suzan Defter / Ayfer Tunç 
  26. Yarım Kalan Kadınlara / Nichole Bernier 
  27. Bi Arkadaşın Başına Gelmiş / 
  28. Gazeteci Çocuk / Vince Vawter 
  29. Iskandinav Mitolojisi / Neil Gaiman 
  30. Bir Dilekle Başladı Herşey / Debbie Macomber
  31. Gurbet Hikâyeleri / Refik Halit Karay 
  32. Ikigai / H.Garcia ve F. Miralles
  33. Yıldız Masalı / Kristin Hannah 
Evet okuduklarımın hemen hepsi farklı yazarmış ama ancak bu kadar okumuşum mayıstan sonra. Hımmm yaz ve sonbaharda az okuduğumu biliyordum zaten. Olsun. Bu da iyi :)

İnsan Sabahleyin Ne Zaman Uyuyacağını Düşünerek Kalkar mı?

Bizim evde sabah kimi ne zaman kaldırdığım belli değil bu sıralarda. Can'ın zaten belli değildi ,Metos'un da değişip duruyor.

Bu sabah Metos gitmiyor diye seviniyordum ki Can 'ın beş buçukta kalkması gerekti.

Ona kahvaltı hazırlayıp geri yattım. Kendim yürüyüşe gitmek için bir saat sonra yataktan sürüklenircesine çıktım.

Şu anda bütü hayalim uyumak.

Yatıp kalkıp yarı uyuyup yarı uyuyamaktan serseme de dönüyorum .

İş de yapmıyorum.

Ufff.

Kendime çeki düzen vermem lâzım .

Ama o kadar yorgun hissediyorum ki.

Tek başıma kalsam evde bir hafta. Kimse olmasa.  Patates çuvalı gibi vakit geçirsem .

Hayale bak beri gel ama cidden bütün istediğim bu şu anda...

Maudie

Harika bir film izledim bu akşam, sımsıcak.  Üstelik de gerçek hayat hikâyesiymiş.


Görüntülerinin ve müziklerinin güzelliği yanı sıra Sally Hawkins ile Ethan Hawke'ın oyunculukları başladığınız anda sonuna kadar yüzünüzde bir gülümseyişle (ve biraz da hüzünle) izlettiriyor.


Bu da gerçek Maud Lewis. Kanada'lı ressam.


Eşiyle birlikte bu küçücük evde (hemen hemen 4x4 m) yaşamışlar.


Doğuştan hasta olup hareket kabiliyeti kısıtlı olsa da resim yapmayı çok seviyormuş. Bu resimlerle kıt kanaat geçinmişler. Evlerinin de içi dışı böyleymiş. Elime fırça alıp evimi Boyamak geldi içimden filmi izlerken.


Ama ben tüm hikâyeyi anlatmayacağım, bence kaçırmayın , izleyin :)

E Ama Saat Üçten İtibaren Maç Başında Durursam İş Miş Yapmıyorum ki Ben

Sabah erkenden iş yapayım bari, bu böyle olmayacak :)

Dünya Kupası izlemeyi seviyorum. Ülke gündeminden kopup nostaljik mutluluklara sürüklüyor beni. Gerçi TRT  her an araya siyasi reklam koyarak tüylerimi diken diken yapıyor ama neyse maç biter bitmez sesi kapatarak bu kısmı atlatıyorum :)


Çok güldüm bu yazıya ve yürekten hissettim duyguyu :)

Acilen yaz tatili plânı yapmam gerekiyor. Metos bi ton istek sıraladı bana. Oğlum koca adam oldun git kendin araştır ne istiyorsan diyorum ama nerdeee, nasılsa anne araştırıp bakma uzmanı. İstekler de kickboxtan başlayıp yelkenle devam edip bir enstrüman çalmaya doğru gitmekte. Oyyy .

Ama bu isteklerden daha da beteri var. Bilgiç'in hiçbir şey yapası olmadan uyuklama halleri. Neyse Japonca kursuna devam edecekmiş. Haftanın bir günü tamam, diğer günler paso yemek yiyecek herhalde :/

Can'ın gelecek ayki programı çıkar çıkmaz tatil plânımı yapacağım.

Bir sürü doktor randevusu almam lâzım. En sevimsiz işler.

Bilgiç'in el değmemiş dokuzuncu sınıf kitaplarını ayırdım. İsteyen varsa söylesin, göndereyim ona. Cillop gibi kitaplar yazık olmasın.

Hiç kitap okumuyorum.

Ev temizliğine başlamalıyım. Güya bugün yatak odasından başlayacaktım, nerdeee. Bir tembellik bir uyku hali. Acilen silkinmem gerek.

Maça az kaldı, gidip şu mutfağı toplayayım bari o zamana kadar.

Nostaljik Pazartesi

Bugünkü nostaljimiz dokuz sene öncesinden . Can'ın telefonunda nasıl kayıtlıyım konusunu anlatmışım. Bu arada açıklama yapayım, bende Can ,Can diye kayıtlıdır. Öyle aşkım,maşkıma gelemem (Zaten aşkım dememişizdir bile birbirimize hiç, hahaha) :) Ama soyadı yazmak ne oluyor yav. Elli tane Handan tanısaydın bile benimki soyadı olmadan yazılmalıydı. Sanırım bilinç altı çift soyadlı olmama gıcık kapıp tek soyadına indirgemeye çalışıyor :)

26 Mart 2009 Perşembe

Bizim Evin Can Halleri

Demin Özii'nin yazısını okuyunca kendi Can'ım geldi aklıma.

Can'ım bana Handan der. Hadi bana Handan desin Handoş falan dese vururdum onu zaten de geçen senelerden birinde sinemada on dakikayı ararken bayağı güzel bir şey keşfettim. Cep telefonumu anneme bıraktığımız için (Tabi sırf telefonu bırakmadık, yanında çocuk da var:) Can'ın telefonundan kendimi aradım. Herkesin telefonunda "aşkım" , "canım", "sevgilim" falan diye kayıtlı olur eşinin ismi, benimkinde adım, onu da geçtim bir de soyadım yazıyor. "Bu ne hayatım" dedim? "Ben herkesi böyle yazıyorum ya seninki de öyle olmuş" dedi. İnatla bütün adres defterini aradım. Benden başka adı soyadı yazan tek bir Allahın kulu vardı orada. O da kendisi. Kendi cep telefonunun numarasını da aynı simkarta adı ve soyadı olarak kaydetmiş. İşte filmin ikinci yarısında ne olduğunu bu yüzden hâlâ bilmem. Gülmekten seyredemedim. Birisi Can'ın telefonunu bulursa, tabi bulduğunda Can'ın ismi de ona vahiy olarak gelip "Haaa, bu telefonun sahibi bu adammış derse, orada kayıtlı numarayı çevirip sonra da bekler durur artık: "Hep meşgul, hep meşgul" :D


Can'a :)


Sizi bu akşam kim yatırsın dediğimde "Babaaaam" demelerini gün boyunca öğrettiğimi düşünsen de her akşam keyifle kitap okudun onlara,  pijamalarını yatağın üzerine bırakmamışsam sokak kıyafetleriyle bile yatırmış olsan da  bezlerini değiştirdin, dişlerini fırçalattın, okula kitap almaya gittiğinde bana telefon edip "Kaçıncı sınıfa gidiyordu bu oğlan" diye sorsan da , deli dolu ergenlikleriyle çıldırma noktasına gelsen de,  yemek masasındaki sandalyene sahip çıkamasan da çocuklarını çok seven, dana kadar oldukları halde gözünün önünden ayırmak istemeyen,  gördüğüm en eğlenceli babasın. (Tokken tabe 🤣🤣🤣)

Babalar günün kutlu olsun.

İyi ki doğurduk bu çocukları biz, di mi 😊

El Öpenleriniz Çok Olsun :)


Şeker Bayramı deyince Bilgehan'ın sözleri gelir aklımıza hep.

Bayram bitti dediğimizde bize dönüp : Şeker bayramı bitti mi? Bütün şekerleri bitirdiniz mi?  demesi.

Bir de dayımlarda dolabın kapağını açıp şeker paketi gördüğünde : Sizi gidi sizileeer, şekerleri sakladınız mı?  diye sitem etmesi 😁

Sevdiklerinize sarıldığınız,  olmadı telefon edip sesini duyduğunuz (mesaj atmayın yaaa), artık yanımızda olmayanları sevgiyle anıp gülümsediğiniz sımsıcak bir bayram olsun 🍬

Üç Billboard Ebbing Çıkışı, Missouri


Bu sene oscara aday olan filmler içinde en merak ettiğim buydu.

Konusunu bilmeyen var mı bilemiyorum.  Kızının katili bulunamayan annenin yol reklam panosuna şerife bu konuyla ilgili soru soran ilan vermesiyle başlıyor.

Ama filmimiz katilin yakalanmasıyla ilgili değil.

Konumuz insanlar üzerine.

Konunun işlenişi, oyuncuların harika performansı ve müzik ... Başından sonuna kadar bizi kendisine bağladı .

Yüreğe dokunan, gerçekten güzel, etkileyici bir filmdi. Çok sevdim.

Dağ Gibi Çamaşır Olunca Film Listemden İkisini Dün Akşam İzlemişim Bile :)

Önce bizimkilerle Black Panter'i seçtik. Süper kahraman filmlerini izlemeyi sevsem de arada bıktırıyor,uzaklaşıyorum.  Bu film de o zamana gelmiş herhalde.


Öncelikle yüz bin kere değişen Batman  Superman Spiderman karakterlerinden sonra yeni ve cılkı çıkmamış bir karakter görmek hoşuma gitti.

Sonralıkla Wakanda ne güzel bir yer azizim. Hem böylesi teknolojik gelişmiş hem doğallığını kaybetmemiş,  gözünü hırs bürümemiş. Gerçek olsa dedim izlerken.

Gecenin ilerleyen dakikalarında çizgi film güzel gider diye düşündüm. Aslında üst üste iki film izleyemem ama aksiyon olunca yapabiliyorum :)



Nemo'nun macerasını çocuklar küçükken seyretmiştik ama bizimkiler büyüdükçe çizgi filmlerden haberdar olma oranımız nispeten düştü (anime izliyoruz ama biliyosunuz onlar çizgi film diiil, ne demekse :) Dolayısıyla Dori'ye bakmamışız.

Baştan sona keyifle izleyip Dori'nin ana babasına hayran oldum.

İki filmi de beğendim. Keyifli zaman geçirmek isteyenler için (ütü yapanlar ya da :) gayet güzeller :)

Günbatımına Doğru Yola Çık

Hızla giden arabanın içinden zum objektifiyle yakalayabildiklerim.

Silüetler, elektrik telleri, güneş ve yol.

Güneş batana kadar elimden bırakamadım makinamı.

Her birinin içine yol şarkılarımızdan sakladım. Beğendiğini tıkla, al :)








Limonata Tadında Film Maratonu

Tatildeyken bir baktım Sibelynka bir maraton paylaşmış. Engineering Vibes ve The Sağlam's düzenlemişler, filmlerle ilgili bir etkinlik görünce gözlerim dönüyor, hemen katılıyorum dedim :)

Ev dandini bir haldeyken, her aklı başında kadının yapması gerektiği gibi oturup film aradım kendime :D

İşte benim listem :

  1. -Queen of Katwe
  2. - Mute
  3. - Fantastic Beasts and Where to Find Them
  4. - İftarlık Gazoz
  5. - Mr. Church
  6. - Rogue One
  7. - La La Land
  8. - Perfetti Sconosciuti
  9. - I Feel Pretty
  10. - Finding Dory
  11. - Lady Bird
  12. - Hell or High Water
  13. - Jumanji
  14. - Bridget Jones’s Baby
  15. - Geostorm
  16. - Ayla
  17. - Book Club
  18. - Loving Vincent
  19. - Tomb Raider
  20. - Three Billboards Outside Ebbing, Missouri
  21. - Forever My Girl
  22. - Maudie
  23. - Wonder
  24. - The Commuter
  25. - I, Tonya
  26. - Ready Player One
  27. - Jurassic World: Fallen Kingdom
  28. - Black Panther
  29. - Solo: A Star Wars Story
  30. - Game Night
  31. Strange Birds 
  32. Race
  33. Mission İmposible
  34. How It Ends
  35. The Guernsey Literary And Potato Peel Pie Society
  36. The Incredibles 2
  37. Flavors of Youth
  38. On The Milky Road
  39. Loveless
  40. 2:22
  41. Circle 

Bakalım ne kadarını izleyebileceğim :)


Pıt Diye Döndüm İşteee

Küçük kaçamağımız bitti , evimize döndük.

Bol bol kumsal fotoğrafıyla isteklerinizi çektim. Yalnız kedi bulamadım. Balık restoranında bile bir tane vardı, uzakta kaldı :)

Berlin bu senin . Tıklayınca şarkını da dinleyebilirsin.


Turgay bu senin. Güneş gizli özne olarak kaldı ama kumsal her şeye bedel diye düşünüyorum.


Özlem (Sessiz Kaldım) bu senin. Cam gibi deniz içine çekiyordu.


Şebo canım, canlı ya da ölü deniz yıldızına rastlayamayınca senin için denizde bir yıldız fotoğrafımı çektirdim. Denizin içinde çektirecektim ama o denizanasına daha çok benzediğinden böyle idare edicez artık :D


Mavianne bu senin. Değişik varyasyonları vardı ama en çok bunu sevdim.


Sev, bu martılar benden sana olsun.


Özlem (Yüreğimin İklimi) deniz kenarında yeşillik en sevdiğimden. Yaz sonuna doğru üzümler için yeniden gitmeli :)


Elena kedi hariç hepsini topladım sanırım. Sabahın ilk saatlerinde sahil.


Umarım son yemeği olmamıştır :)


Yazarken yoruldum, iyi ki bloğumun ismi Bir'miş dedim :D


Okunabiliyordur umarım, dalgalar ve kumlarla cebelleştim de biraz :)


Ebemkuşağı yeşille mavi içiçeydi.


Eylem bu renkli gemi sana benden hediye.


Şule gel sen de şu kayalıklarda oturup dinlen azıcık :)


Bütün fotoğraflarda şarkı saklı. Almayı unutmayınız.

Umarım beğenmişsinizdir :)