Yolculuk -2

Mart 10, 2017

Çiçu karşısında durup cevap bekleyen iki kişiye baktı. Acaba güvenli olur mu ile aaa harika fikir arasında gidip gelen duygularla iki arada bir derede kalmıştı. Sonra her zaman güvenli sınırlarından çıkmayan anne ve babası geldi aklına, peki ne olmuştu ha, ne olmuştu...

- Aslında yarın sabaha kadar başka tren olmadığına göre çok da düşünmeme gerek yok.

Tira gülümsedi, bir çırpıda kalkıp onun elini tutarak çekiştirmeye başladı.

-Aman Tanrım o çıtı pıtı hale bu kuvvet nereden geliyor? Peki hiç konuşmaz mısın sen?

- Gerektiğinde konuşur ama sohbet etmeyeli yıllar yıllar var.

- Öyle mi, neden?

- Hahaha oda bedava ama hikâye kısmında sıkı karşılık ödemen gerekebilir...Demek hangi trene binsen oraya gidiyorsun, ilginç.

- Okulu bitirdiğimde iş hayatına geçmeden kendime bir sene ayırmaya karar verdim... Aslında başka türlüsünü yapamayacağımı fark ettim de diyebiliriz. Yazı yazmayı, fotoğraf çekmeyi ve gezmeyi seviyorum, değişik yerler değişik maceralarla kendimi zenginleştiririm diye düşündüm.

-Hayal kırıklığına uğramış gibisin.

-Ne bekliyordum bilmiyorum. Aslında benimle gelecek arkadaş bulabilseydim belki daha farklı olabilirdi. Neyse işte, ayaklarımın götürdüğü yere gidip dolaşıyorum.

-Bloğun da vardır senin....

-Blog mu? Sen nereden...

-Bakma öyle, hahaha, burada da internet var,dünyadan kopuk değiliz.

- Kusura bakma çoğu yerde bilmiyorlar da sen de pek teknolojik bir insana benzemiyorsun.

- Eski kız arkadaşım yazardı,oradan biliyorum.

-Haa. Evet bloğum var ve ne görsem fotoğraflayıp yazıyorum. Kameraya da çekiyorum.

Biraz duraksadı.

-Sizin için sorun olur mu sahi? Böyle bir macerayı muhakak yayımlamam lâzım.

-Hahaha evin pisliğini herkes görünce evde kalır mıyım diye bir korku oluştu şimdi amaa. Ne dersin Tira, taliplerin azalabilir bak.

Tira kahkaha atarak omuz silkti. Yine de onun gözlerinde bir hüzün görür gibi oldu Çiçu.

Yarım saatlik yürüyüş ( oldukça hızlı bir tempoyla) sonrasında kasabanın tozlu havasını geride bırakıp yemyeşil bir alana vardılar. Meyve ağaçları, kuş sesleri, cennet gibi bir köşe.

-İşte geldik.

-Burası çok güzel. Doğrusu toz toprağın arasında bir kulübe beklemekteydim.

-Burada küçük bir dere ve pınar var. Gel sana dediğim bina arkada.

Öndeki ağaçların altında kocaman verandası olan tek katlı evi geçince biraz daha arkadaki küçük kulübe gözüktü. Çok şirin ve yüzyıllardır ellenmemiş bir hali vardı.

- Burası yazları yanımızda çalışmaya gelen aile için yapılmıştı. Yıllardır kimse gelmediği için biz de hiç bakmadık. Eskiden tarlamız vardı, onun için gerekiyordu.

Hikâye diyordun,buradan neler çıkar  diye geçirdi içinden.

-Durun durun, kapıyı açmadan önce makinamı çıkartayım, kameraya çekmek istiyorum bu ilk anı.

-Sen bilirsin,yalnız kocaman bir örümcek falan saçına düşüp de çığlık çığlığa bağırısan karizma çizilir haberin olsun.

-Hah, çok komiksin!

........

(Eski bölümler için tıkla)

Benzer yazılarım

6 Yorum yap

  1. Uy uy,çok merak gıvıklayıcı oluyor bu hikaye.Bir de foto koyaydın eyiydi bacım 😁

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahah Fotoroman gençliği nasıl da belli oluyor Sevda:)

      Resimli hikâyeler Müjde'de bacım, bende nerdeee o yetenek :)

      Sil
    2. Yok kız,guguldan şöyle eski püskü bi kulübe koy mesela da,senin zihnindeki kulübeyi görelim burada.Ama fotoroman tespitin de yerindesir bacım,az mı okuduk,hihihigigi

      Sil
    3. Senin yüzünden sabah sabah kıskançlık krizine girdim Sevda, kulübe resmi ararken çatlayacaktım.Yaaa,insanlar nerelerde yaşıyorlar ama yaaaa. Bakmıyom resim mesim :)

      Sil
    4. Ahahahahahaha,eminim tahta dağ klübelerini falan kıskandın.Ben de onları kıskanıyorum bacım yalan yok,hihihihi.

      Sil
    5. Kıskanmamak elde değil kiii :)

      Sil