Bizim Can'ın Nezle Grip Halleri

Kocam diye demiyorum hiç çekilmiyor hiç.

Hele hasta olur olmaz şimdi ne ilaç içebilirim sorusu yok mu!

Allahım, hayatında ilk defa mı nezle oluyorsun be adam, git vitamin iç aspirin iç. Altı üstü burnun akıyor :)


Üzüm verdim yememiş, kahvaltıda ıhlamura da mırın kırın eder şimdi.

Mavi Kuşu Yakalayamadım Ama

Geçen seneden beri aklımdaydı arboretuma gitmek. Bugün Can evde olunca hadi beni götürsene dedim ona. Aslında yapraklar döküldüğünde harika oluyor biz biraz erken gitmiş olduk ama yine de güzeldi.


İstanbul'dan kopup doğanın içine girdik.


Trafiğe yakalanmadan gidelim gelelim derdi olmasa otur saatlerce kafanı dinle.


Bol bol fotoğraf çektim tabi ki.



O kadar dinlendirici geldi ki.


Renkler, kuş sesleri, ağaçlar, gölet.


İçeride kafeterya falan yok. Bence çok iyi, böylece doğal ve temiz.

Yanımıza içecek ve atıştırmalık almıştım, banka oturup keyif yaptık.



Tam Can'a e bu kadar bitkinin arasına insan bir böğürtlen falan diker derken bir çalıya rastladık. Yine de teessüf ediyorum, dik kardeşim bol bol, yiyelim içelim di mi :)





Ve evet mavi kuşu bir kere görebildim, havaya bakıp durduğum yarım saat sonunda da ancak bu belli belirsiz iki kuşu yakalayabildim. Sanırım yaş günümde bana zoom objektif alacaklar haberleri olsa da olmasa da :D




Şimdi siz bu fotoğrafların keyfini çıkartırken ben de diğer çektiklerime bakayım,yarın onlardan şarkı falı yaparım belki :)

Unutmadan giriş hafta içi beş haftasonu on beş liraymış, kendinize bu keyfi ısmarlayın bence :)

Kim Bilir Belki de Bugün O Gündür


Hayatın en sevdiğim yanı belirsizliği. En istemediğim doğaüstü özelliklerden birincisi zihin okumaysa ikincisi de geleceği görmektir herhalde.

Her an güzel bir sürpriz olabilir, evet aksi de olabilir. Hepsinde vardır bir hayır.

Hepinize günaydın.

Bu sabah aynaya bakarken gülümseyin kendinize. Yalancıktan da olsa gülümseyin o gerçeğe döner bir anda zaten.

Kızarmış Yeşil Domatesler

Geçen gün o güzel filmi tekrar izlerken canım çekmişti. Hoş insan hiç yemediği birşeyi de nasıl canı çeker onu da bilemiyorum ya. (He canım ne kilo vermesi, bu iştahla ben ancak alırım)

Ben de yapıcam dedim.

Akabinde de markette turşuluk yeşil domateslere rastlayınca hemen aldım. Denemelik.

Tabi domatesleri yaptığım gün bu işe de soyunmayaydım iyiydi ama inat ettim bi kere.


Son andaki koşturmacanın boyutunu son fotoğraftan anlayın artık, ilkinde Havva'ya özenip cici bici tabağa koyul şekil yaptığım domatesler sonunda gazete kâğıdının üstünde :) Hahaha.

Domatesleri dilimleyip biraz suyunu aldıktan sonra önce una sonra yumurtaya en son da galete ununa bulayarak kızarttım.

Tuzu az olmuş ama biz tuzlayarak keyifle yedik. Domatesler hafif ekşimsi, dışları çıtır, değişik bir lezzet olmuştu.

Filmi hâlâ izlememiş olan varsa şiddetle tavsiye eder bu yazıyı da böylecene bitiririm :)

Öğrenilmiş Çaresizlik Sadece O Acıdığımız Fillerde Yok Anacım

Kim öğretmiş ki bize 


Bulutların bir tek mavi


Mantarların kırmızı


Akşam sefasının ya beyaz ya pembe olduğunu


Kim öğretmiş leopar deseninin sadece leoparda bulunduğunu


Ağaçların yapraklarının bir tek yeşil olduğunu


Aydedenin gökyüzünde olsa olsa geceleri yer bulduğunu.

Ne çok klişe var hiç düşünmeden aklımıza kazınan.

Bir çocuk pembe bulut çizse dudağımızda beliren alaycı kıvrım cahilliğimizden.

Kendimizi soktuğumuz duvarların ardındaki dünyayı görmek ya da görmemek, işte bütün mesele bu.

Yoksa siz hayallerinizin gerçekleşmesini kırmızı bir salyangoza rastlamakla aynı imkânsızlıkta mı sanıyorsunuz :) (Bakınız)

Hepinize günaydın.

Duvarın dışına bakmayı unutmadığınız bir güne açılsın sabahınız.

Çantamda Ne Var?


Sevgili Simurg beni mimlemişti, bakalım çantamda neler varmış.

Aslında bu yaz sadece bel çantası kullandım, omzum ağrıdığından iyi geldi. Yeni yeni normal çantaya geçiş yaptım,onu da mümkün olduğunca boş tutmaya çalışıyorum.

Her gözden çıkan tokayla ilk sırayı tokalar almakta :D

Güneş gözlüklerimin biri numaralı diğeri de gözlüğümün üzerine takılan klipsli.

Güneş kremim olmadan olmaz.

Parfüm ihtimal bir yolculuktan kalma. Aslında kolonyam olur hep ama burada kolonyalı mendillerim varmış.

Pastil ve naneli şeker yüksek sesle konuşmam gerektiğinde hemen ağrıyan boğazım için.

Tabi bir de telefonum var ama fotoğrafı onunla çektim :)

Kulağımın içine giren kulaklıklar rahatsız ettiğinden eski usul bir tane aldım. Okuldayken arkadaşlarım kulağımın evrimleşerek bunlarla bütünleşeceğine emindiler.Dışarda gezerken başkalarının konuşmalarını duymayı hiç sevmediğimden hep müzik vardır yanımda :)

Defterim kalemim olmazsa kendimi kötü hissederim.

Minik kartlık cüzdanımı çok severek aldım. Paralarım çantamın gözlerindedir. Aslında kartlarım da öyle. En çok kullandıklarım en kolay yere konulur.

Bir de anahtarım var tabi ama eve geldiğimde anahtarlığa astığımdan şimdi geldi aklıma :)

Şimdilik yanımda kitap taşımıyorum.  Telefonumdaki kitaplar sağolsun, fazla dışarıda olmadığımdan bana yetiyorlar :)

Ah bak birşeyi daha unuttuğuma emindim, şalım yok burada.  Son yıllarda çantam hep şal var. Baharda kalın mı ince mi giyindim diye düşünmekten kurtuluyorum. Üşürsem hemen omzuma alabilirim diyerek rahat oluyorum. Yazın da çok işime yarıyor. Sıcak yerlerden soğuk otobüslere ya da binalara girdiğimde hemen kullanıyorum.  Herkese tavsiye ederim :)

Uzaklara Gidememiş Olabilirim Ama Dün Yine de Çıktım Evden

Çocuklara sordum Plâk Günleri varmış gidelim mi? Hiç cazip olmadığını siyah yuvarlaklara mı bakıp duracaklarını söylediler.

Üstelemedim, ben giderim sizin dırıltınızla uğraşamam şimdi dedim.

Dedim de ben evden çıkmak üzereyken kart oyunu oynuyorlardı, onun sonu genelde sinir krizleriyle bitiyor, aklım kalacağından iki saatte hazırlanamadım. Tam da beklediğim gibi kriz geldi. Yarım saatte onu atlattık, onlar bilgisayar başına geçtiler ben de çıkabildim.

Bir pazar günü Kadıköy iğne atsan yere düşmez vaziyetteydi tabi. Kalabalığın arasında ağır ağır ilerledim. Nihayet ulaştım.

Orası da çok kalabalık olduğundan çok içine dalamadım ama harika plak kapaklarını fotoğraflayabildiğim kadar topladım. Siyah yuvarlakmış,hah.


Seviyorum böyle organizasyonları.



Önce çantamı aldım. Zaten aldığım tek şey de buydu :) Tek kuruş para harcamadan kendimi şımarttım anlayacağınız :)


Boş bulup da çekene kadar bayağı bekledim :)


Cumartesi gecesi Zeki Müren anılmış,tam vefat ettiği saatte Elbet Bir Gün Buluşacağız söylenmiş hepbirlikte.


Ben hayran hayran sevdiğim sanatçıları geziyorum :)



Ne yazık ki 45 likler çok karışıktı, belki babamın şarkısına rastlar mıyım dedim ama bulamadım.







Bir de konuşma vardı. Üşüyene kadar izledim. Konışmayı beklerken bu şekerlik önden giden kedinin ardından attı kendisini sandalyelerin altına :D



Nasıl da güzel ve zarif.




Etkinlik babamın okulunda yapılıyordu. Bir ara sessizce salonuna süzüldüm.  Babam türk sanat müziği korosu çalıştırırdı her yıl, burada konser verirlerdi. Koltuğa oturup zamanda yolculuk yaptım. Neyse ki kedi kardeş hüznümü çabuk dağıttı :D


Kalabalığı ardımda bırakıp çıkarken okul duvarlarını da fotoğraflamadan olmazdı tabi. Bütün duvarlara resim yapsalar keşke.


Bu arada dönüşte ilk defa insanlı harika fotoğraflar çektim. İlkini Objektif'e koydum bile. Gidip bakın anacım. (Tık tık)