Kendimce Bir Değerlendirme

2013'ün ülkemiz için kötü bir yıl olduğunu düşünmüyorum ben. Bütün kötü olaylar zaten hep oradaydılar, ayrımlar, yalanlar, dolanlar, soygunlar. Hepsi zaten vardı. Bu yıla özgü değildi.

Aksine ortaya dökülenler belki kör gözleri biraz açmış, iyiliğe bir adım daha yaklaştırmıştır.

Geçen yılın sonunda umutsuzdum ben, bu sene ufak bir umut parçası parlıyor yüreğimde.

Bir tek artık aramızda olmayanların hüznü var içimde.

Yıl Sonu Düşünceleri...

Ben kendimi bildim bileli yılbaşı kutlamasını severim.

Minik bir çam ağacı şeklindeki mumun altına aldığım küçücük hediyeleri koyardım. Simli kartpostallar beni bambaşka bir âleme sürüklerdi.

Bir senesinde elime çok para geçmişti de ne mutlu olmuştum çok hediye alabildiğim için.

Ben küçükken yılbaşı demek muz demekti, turfanda domates, salatalık, taze fasülye demekti. Her zaman bulunmazdı ya da çok pahalı olurdu bunlar, ama o gece soframızdaydı :-)  Şimdi turfanda diye bir terim bilmez çocuklar:-) Yabancı müzik kliplerini seyrebilmek için gecenin bir yarısı televizyondaki programı beklemek demekti. Dansöz demekti tabi ve arabesk falan dönemin ünlüleri yalnız o gece çıkabilirlerdi.

Can bana yılbaşında ne hediye istediğimi sordu. Düşündüm, hiçbir şey bulamadım. Bundan daha büyük bir hediye olabilir mi hayatta.

En sevdiğim dilediğimce hediye almaktır, çok şükür bu sene ay başından beri dolaşıp sevdiklerime keyifle alış veriş yapabildim.

Cumartesi günü arkadaşlarımla buluşabildim ki onları bir araya getirmek de kolay iş değildir ha:-)

Yarın akşam da annemde toplanacağız.Kalabalık olacağız ne güzel. Yine çekiliş paketlerim hazır. Minik , renkli , cıvıl cıvıl. 30 yıl önceki Handan görse ne mutlu olurdu kim bilir:-)

Teşekkür ederim hayat, bütün güzellikler için.. Ve teşekkür ederim ayrıntılara takılıp gerçek güzellikleri gözden kaçırmadığım için. Teşekkür ederim yüreğimdeki sıcaklık, güzel ailem, tanıdığım harika insanlar için. Teşekkür ederim, bir sene daha keyifle yaşadığım için.

Yeni yıl dileklerim mi? Bu sene ben bu yazı üzerine söyleyecek başka bir şey bulamadım. (Şimdi bir daha okudum da ,link belli değil, kendi yazdıklarımdan bahsediyorum gibi anlaşılıyor, tıklayın anacım:-)

"Kafamın bir tarafı hep bir şair , diğer tarafı günlük hayatı yaşayan sıradan insan ....."

Any

Any'yi yorumlarından tanıyorsunuz:-)  Şahsen derseniz, aşağıdaki parti fotoğraflarında sağ tarafta oturan siyah tişörtlü hatun olur kendisi.

Yazı yazmaya vakit pek bulamaz ama arada mailime atar o sırada aklından geçenleri. Bu cümle de oradan alıntı.

Keşke daha çok yazsa...

~

Okulda çocuklarla işlerimi çabucak halledip üzerimden bir yükü attıktan sonra kısa bir alış veriş merkezi turu yaptım. Oradan eve 25 dakika yürüyerek döndüm ama hemen akabinde yediklerim harcadığım kalorinin kaç katıydı orayı görmezden geliyorum.

Çayımı alıp koltuğa gömülerek dergi okumayı düşünürken gözüm sehpaya ilişti. Bilgiç oğluşum gülümsetti beni:-)


Cumartesi akşamı kim daha önce inşa edecek yarışması yaptığımız Eiffel Kulesi'ne dinozorlar dadanmış :-)  

Oy severim ben onu..

Mızıl Mızıl

O kadar erken yatmış olmama rağmen kendimi paspas gibi hissetmemin tek nedeni ayın belirli günlerinin yaklaşıyor olması, biliyorum. Ama bilmem bir işime yaramıyor. Bu devamlı uyku halini, depresyon ve bıkkınlık takviyesiyle tadından yenmez hale getiren sevgili bünyemi tebrik ediyorum:-)

Dün akşama kadar tembellik yaptım ama bugün işler sıralı. Bütün işler bir yana şu Bilgehan'ın okulundaki hediye etkinliğini alsalar üzerimden yeter. Nasıl büyüyor gözümde. Uf ki uf...

Neyse ben şimdi, yeşillik yıkamak, alış verişe gitmek, ütü yapmak gibi işlere gömülmeden önce, bambaşka bir diyarda biraz vakit geçireceğim.


Karlarla kaplı minik dağ kulübemde şöminemdeki ateşin çıtırtıları ve kuzineden gelen mis gibi kek kokuları eşliğinde pencerenin önünde, battaniyeme sarılmış sessizce kitap okumaya gidiyorum. Ah, kar da lapa lapa yağmaya başladı. Dur önce dışarıdan biraz odun alayın şominenin ateşi canlansın. Nasıl güzel bir hava var, derin nefes çekiyorum . Kar sessizliği ve dinginliği doluyor içime.



Herkese günaydın. Hayallerinizin gerçek olduğu bir haftaya açılsın sabahınız...

Parti :)


Bu fotoğrafa baktığınızda siz ne görüyorsunuz bilmem.

Ben yirmi altı yıllık dostluk görüyorum.

Her türlü aksiliğin ortasında bir araya gelme mucizesini görüyorum.

Azim görüyorum.

Sevgi görüyorum.

Hiç bitmeyen, hep kaldığı yerden devam eden sohbet görüyorum.

Bunların yanı sıra

Çılgın bir yeme kapasitesi görüyorum :)

Eiffel kulesini yapma yarışmasında çocuklara nal toplatan büyükler görüyorum :)

Ama yenilmelerine rağmen ezilmeyip, büyük bir gururla kulelerini tamamlayan delikanlılar görüyorum :)

Noel Baba çantasından çıkan hediyeler, deftere yazılan yazılar, yeni yıl şans dilekleri görüyorum :)

Bol kahkaha ve mutluluk görüyorum :)


 Daha ne olsun ?

Daha Yemek Namına Bir Şey Yok Ama :D

Akşama arkadaşlarım gelecek. Yani umarım gelecekler. Pozitif düşünelim pozitif olsun her şey..

Geçen sene olduğu gibi bu sene de etkinlikler planladım. (Geçen sene neler yaptığımızı merak edenler buraya:)


Dün vitrini toparladıktan sonra, elime geçen mıknatıslı fotoğraflığıma bize gelen ve benim aldığım yılbaşı kartlarını asıp süsledim. Vazomun içindeki kırmızı lamba da çok hoş durmamış mı ?


Bunlar şans kartları :) Yaşasın, şekilli delgeçimi kullabildim :)


Bu kartların içinde de yapılacak aktiviteler var, ağaca asılacak.


Sabah örtümün üzerine süsü de serdim.

Artık hazırım.

Yani pırasa dışında da bir şeyler yemek istiyorsak pek hazır sayılmam ama olsun.

Ben şimdi mutfağa gidiyorum.

Hepinize günaydın.

Mağaza kuyruklarının kısa sürüp, fazla kalabalıklarda bunalmadığınız, her işin yolunda gittiği bir hafta sonuna açılsın sabahınız :)

Cin miyim Neyim :-)

Sevgili Evren'den karbonatın faydalarını öğrendiğimden beri fırınımdaki yağları temizlerken hep onu kullanmaya çalışıyorum, ciften çabuk çıkartıyor gerçekten de. Bir de lavabom sarardığında kullanıyorum, özellikle peşinden yeşillik yıkayacaksam deterjandan huylandığımdan :-)

Geçenlerde bir sürü zamanı geçmek üzere olan diş macunlarıma bakarken - Can sık yolculuğa çıktığından bir sürü promosyon diş macunları oluyor, hepsi kullanılamıyor bazen- aaa bunlar da karbonatlı değil mi diye bir anda ışık yandı.

Kalan minik dişmacunları da mutfağımda artık. Biraz önce ocağın kapağındaki yağı bir defada silip temizleyince aklıma geldi paylaşayım sizinle dedim:-)

Vitrinin Tozunu Alıyorum da :-)


Bu vazoyu bir arkadaşım hediye etmişti, ağzı dar olup içinin yıkanması zor olduğundan vitrinimde duruyor süs olarak. İçine birşey koysam diyordum, aklıma misketler geldi. Fena olmadı, bir müddet böyle dursun bakalım, belki yeni misketler de alırım.


Bu da yine hediye. Mutfağımda koyacak yer olmadığından, daha doğrusu mutfakta onu bir yere sıkıştırırsam gözümün önünde durmadığından hiç kullanmak aklıma gelmeyeceği için vitrine koydum. Ee, boş koyunca pek görünmez kaldı ben de içine sevdiğim bir tepsi örtüsü - ki onu da hiç kullanmak aklıma gelmediğinden durup duruyordu- ile çicek yerleştirdim. Ama tabi bu sefer de içini boşaltmaya üşendiğimden kullanılmıyor o başka:-)

{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}{}


Bu güzel şeyi dün Carrefour'da buldum, çok hoşuma gitti. Eğer bir aksilik olmazsa, yarın akşam arkadaslarım gelecek bana, soframın ortasına sermeyi düşünüyorum.



Bunu da Aynur söylemişti, hem görüntüsü hem kokusu çok hoş. Portakalın üzerine karanfil saplayarak yapılıyor, mis gibi kokuyor eline aldığında:-)

Günaydın hepinize.

Bugün yaşasın cuma:-)

Huzurlu bir güne açılsın sabahınız...

Tamam, Bir Fikrim Daha Gelmiş Olabilir:-)

Yılbaşı gecesi annemde kalabalık olacağız. Haliyle hediyelerim bayağı birikti. Ben de bir çuval bulsam da Noel Baba gibi doldursam hepsini diye düşünüyordum. Hani vaktim olsa gidip bir kumaş alıp elimde dikeceğim:-)

Bu sabah Can'ın seyahat valizini boşaltırken çamaşır çantası buldum:-)  Hımmmmm... Hemen gri hücreciklerim çalışmaya başladı. 50×60 lık bir şey, düşündüğümden küçük ama olsun. Benim kırmızı kumaş boyam da yok ama o da olsun:-)


Ortadaki otel ismini siyaha boyayıp yazıya zemin hazırladım. Elimdeki boyalardan kolaj yaptım. Biraz şablon biraz elle süsledim. Belki vaktim olursa arka tarafına da birşeyler yaparız, ama bu kadar da idare eder beni. Çok güzel kırmızı beyaz ipim var, onunla da ağzını bağladık mı, tamamdır:-)

Türlü


Ne bulduysam doğrayıp attım içine:-) Yarım da limon sıktım. Bakalım neye benzeyecek:-)

Ortaya Karışık

Ne pişireceğimi bulamadım, evde ne varsa tencereye atıp bir türlü yapsam neye benzer acaba? Dur bir deneyeyim.

Tabi önce kalkmam lâzım, ama nasıl gözlerim kapanıyor sabah sabah... Yapmam gereken ne kadar çok iş varsa o kadar çok uykumun gelmesi büyük ihtimal pisikolojik ama ben gayet fizyolojik olarak hissetmekteyim şu an.

Rejim sallandı gitti yine, son verdiğim kilo- ki zaten bir de ilk verdiğim kilo vardı- geri dönmeye pek kararlı.  Yıl başı, doğum günleri ardından şubat tatili falan derken ne olacak bunun sonu bilmem. Neyse moral bozmuyoruz:-) 

Alış verişe gitmem gerek ama insan bu kadar mı istemez, nasıl gözümde büyüyor. Haftalık mutad alış veriş limitimi iki gün dışarı çıkarak tamamlamıştım zaten ama tabi sevimli minik defterler, kalemler karın doyurmuyor.

Sanırım artık çamaşır makinasını çalıştırabilirim, uyanmıştır komşular. 

Aaa,saat tam 09.09, güzel şeyler dileyeyim.

Hımmm. Hastalara şifa diliyorum bugün. Any'nin babası için meselâ. Öziinin babası için de. Duygu bu sabah ameliyata girecekti. Sevda hasta pasta olmuştu. Küçük oğluşumun boğazı ağrıyor. Minik Egemen bebek ateşlenmiş.

Hepsi için "Geçti geçti" diyorum.

Herkese günaydın. Sağlıklı bir güne açılsın sabahınız..


Bu da Bir Fikir


Masamın üzerinde duran derin kâsenin içinde topladığım kozalaklar, kuruyan narlar falan vardı. İçine minik lâmbalardan koydum, pek hoş oldular:-)



Ben Bu Sene

Gün doğumları izledim. Daha da çok gün batımları izledim. Mutfağımın penceresinden ne zaman bir kızıllık görsem tadını çıkarttım durup.

Çocuklarıma bol bol sarıldım, öptüm, onlarla sohbet ettim. Kızıp bağırmadım mı hiç, oooo hem de ne çok, ama sevdiğimi de söyledim bol bol, yaptıkları güzel şeyleri takdir de ettim. Seslerini dinleyip mutlu oldum, gece uyurken izledim.

Ağaçları, kuşları, bulutları seyrettim bol bol. Sanki bir tablo seyredermiş gibi dolaştım hayatın içinde.

Her nefeste şükrettim bize verilmiş bütün güzelliklere.

Sevdiklerime zaman ayırdım. Misafir ağırladım çokça, ben gittim yanlarına. Bayramdı, tatildi, doğumgünüydu, her türlü fırsatı kullandım :-)

Evimin keyfini sürdüm. Koltuğa uzanıp kitabımı okudum, balkona çıktım, herkesi işe, okula yolcu edip sessizliğin tadını çıkarttım.

Güzel şeyler düşündüm. Beynim fazla mesai yapıp negatife kaydığında, mutlu edecek plânlara daldım, yollara attım kendimi ya da. Veya puzzle yaydım masanın üzerine .

Her bir bahaneyle kutlama yaptım. Kitap gecesinden cadılar bayramına, doğumgünü hazırlıklarından yılbaşına , her fırsatta ailece küçük eğlenceler düzenledim. Birlikte birşeyler yapmanın tadını çıkarttım.

Beni gülümseten ne varsa fotoğrafını çektim.

Yepyeni yerler gördüm, uzun zamandır gitmediklerime gittim. Yollar sadece aracı olmadı , onlar da maceraydı başlı başına.

Hayat hızla akarken cebime doldurdum aralardan güzel anları.

Kâh Can'la balkonda çay içmek, kâh annemle Kadıköy'de birşeyler yemek, kâh bir akşam çalan kapıda Kürşad'la  Aynur'u görmek, kâh telefondan sevdik bir ses işitmek. Çok sıradan görünen, varlıklarına çoğunlukla dikkat edilmeyen ama asıl mutluluk kaynağı olan nice zaman dilimlerini biriktirdim.

Derin derin nefes aldım, omuzlarımı dikleştirdim, aynadan kendime gülümsedim.

Başka ne ister ki bir insan hayattan?

Renk


 Bu gül pembe isteyenlere gitsin...
Parlament mavisine...
 Bu da kırmızıya :)

İyi geceler :D

Birisine Hediye Verdiğimde En Sevmediğim Söz

-Ne gerek vardı?

Aman siz siz olun, demeyin :)

Bir hediye alınca söylenecek en iyi söz "Teşekkür ederim" dir. O kadar...

Bir de hediye paketini açmak görgüsüzlük değildir. Aksine, açıp, içindekine bakmalısınız . Diyelim ortam müsait değil açamadınız, o zaman açtığınızda hediye edeni arayıp teşekkür etmelisiniz ki o da hediyesinin beğenildiğini bilsin.

Handan Abla'dan öğütler köşemiz burada sona ermiştir :)

Dur dur, şunu da ekleyeyim. Hediye verirken söylenen en kötü söz de:

-Sana layık değil ama...

E, kardeşim layık olanı alsaydın o zaman.

Çam sakızı çoban armağanı diyebilirsiniz küçük bir şey aldıysanız, yeterlidir :)

Tamam şimdi sona erdi, dağılabilirsiniz anacım :)

Blogcan Papucu Yarım Çık Dışarıya Oynayalım

Sevgili Bahar cümle tamamlama mimini göndermiş bana. Koyu renkli olanlar benim yazdıklarım.

1- Elimden gelse herkese yardım etmek isterdim.

2- Kendi kendimi kontrol etmekte pek başarılıyımdır. Bu kadar kontrol etmesem keşke...

3- Beni en çok kaygılandıran şey bir gün dünyadaki bütün güzelliklerin biz insanlar tarafından yok edilmesi.

4- Hayatımın en kötü anını hatırlamak istediğimi sanmıyorum :)

5- Yalnızken çok mutluyumdur :) Her gün belirli bir zaman dilimi yalnız kalmazsam çok yorgun hissediyorum kendimi.

6- Nefret ettiğim yalan söyleyen, başkalarının haklarına saygısız, düşüncesiz insanlar.

7- İşimi hiç sevmiyordum anacım onun için 14 yıl olacak ayrılalı :)

8- kadınlar/ erkekler de değil mesele, mesele insan olabilmekte.

9- Hayat çok güzel bir şey.

10 - Çocukken de şimdiki gibi geveze, çok gülen, hayalperest, tatlı bir tiptim :) (He canım pek de mütevaziydim:)

11- Başkalarının zayıf tarafı kendime dikkat etmemi sağlar. Farkına varmadan ben de öyle miyim acaba diye değerlendirme yaparım.

12- Yalan söylemek üzerine aldığın, sürekli ağırlaşan, gereksiz bir yük gibidir.

13- Her şey kötü gittiği zamanlar dua ederim ve elimdeki güzel şeyleri düşünürüm.

14- Geceleri huzurla başını yastığa koymak kadar güzel bir şey yoktur hayatta :)

15- Başkalarına göre ben nasıl birisiyim diye merak ederim bazen.

16- Kurtulmak istediğim korku yok diyecektim ama camlarımı silemediğim gibi temizlikçi silerken bakamıyorum bile :)

17- Bazen düşünüyorum da bu kadar düşünmek hiç iyi bir şey değil.

18- En çok utandığım şey bir şeyleri yanlış yaptığım zamanlar.

19- Keşke ben daha enerjik olsaydım.

20- Anlamıyorum neden insanlar birbirlerini kategorize ediyorlar ?

Ben kimleri mimlesem bilmiyorum. En iyisi isteyen, aldım ben bunu deyip, alsın :)

Bir Avuç


Beyaz olsun, tertemiz. Sarı olsun, neşe. Yeşil olsun,huzur . Mavi olsun, özgür. Kırmızı olsun, enerji. Pembe olsun, umut.

Işıl ışıl olsun. Pırıl pırıl olsun.

Gönlünden ne geçiyorsa o olsun...

Günaydın.

Senin rengin ne olsun bugün?

Tamam İtiraf Ediyorum Pek Fazla Vitrin Keyfi Yapmadım

Etrafa bakmaktan vitrinlere pek sıra gelmedi. Belki ayakkabı alırım diye hayale kapılmıştım ama ... O kadar kolay olsaydı o iş :)

Neyse haydi sizi biraz Bağdat Caddesi'ne götüreyim :)


Sahil yolunda otobüsten indiğimizde karşımızda bu manzara vardı :) İnsan her defasında martı çekeceğim diye uğraşır mı ? Uğraşır :)




Caddeye çıktığımızda bir de ne görelim Vakko karlar altında :) Zaten bu binasına bayılırım, bir de karlar altında görüntüsüyle oradan ayrılmak istemedim.


 
Bu sene benim senem olacak :)


İçine girip gezdiğimiz ender mağazalardan birisi, zaten almalık değil gezmelikti :)




Çiçekler porselen mi diye parmağımın ucunu hafifçe değdirdim. Çok hassas aman ellemeyin diye uyarıyı aldım. Eee, kardeşim bu nesneye 8500 lira (Sekiz bin beş yüz lira !) verdikten sonra eve kadar nasıl götüreceğiz biz onu kırılmadan o zaman. Tozu falan da alınmaz şimdi bunun :)



Wish it. Do it :) Bu kadar basit...


Sonlara doğru artık ışıklar yanmaya başladı, bir de gece gezmek lâzım :)


Aaaa diğer ayrıntıları unutuyordum..


Anadolu yakasını dolaştık, bir ara da Nişantaşı'na bakmalı, orada neler oluyor :)