Suat Bey annemin şiirlerinden ikisini kaligrafik yorumlamış. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Harika olmuş, ellerinize sağlık. (Suat Bey'in diğer çalışmaları için kaligrafim.com 'a bakmanızı öneririm , hepsi birbirinden güzel bence)

Geçti Geçti

Daha ben geçen hafta "Aaaaa" diyerek tepkimi belli etmemiş miydim? Tam 3 gün yatmak zorunda kalmadım mı? Boğazımın ağrısı geçsin diye o iğrenç antibiyotikleri bile yutmadım mı?

EEEEEEEEE...

Niye yine boğazım ağrıyor şimdi?

Hem bu hafta annem de yok. Hem de yapmam gereken bir sürü iş var.

ÖFFFF...

Gelen "Geçti geçti" desin de geçip gitsin şu boğaz ağrısı arkadaşlar.

Çok sinirlendim çok !

Hep Böyle Yapıyorum :)

Temizlikçi geldiğinde salonun perdesini ütüleyerek günümü geçirmeyeyim, şimdiden yıkayayım onu diyerek salonun perdesini yıkadım. Tabi perde yıkanınca cam silinmeden takılacak hali yoktu ya. Salonun camlarını sildim bir güzel.

Oturma odasının da bir minicik tülü var. O da onlarla yıkansın dedim. Eee, o odanın da camı silindi. Tülü takabilmek için koltuğu öne çekip merdiven koymak gerekiyordu. Eh, koltuk öne çekilmişken orası da süpürülüp silindi.

Hava rüzgârlı, tam çamaşır havası diyerek yatağın kenar örtüsünü yıkadım. Onu sermeden önce yatağın altını falan da silinsin de temiz örtü toz olmasın diyerek orasını da temizledim.

Eeee..

Bana yarın temizlikçi geliyor.

Karşılıklı kahve içeriz falan artık :D

"

Yani sevgili hava, dün bizim çocuklar statta yürümek için o kadar hevesliyken yağdın gürledin de bu sabah niye gülümsüyorsun öyle?

Oh...

Haydi bizi gülümsetip mutlu eden şeyleri paylaşalım biraz.


Yağmur sonrası içeri dolan nefis toprak kokusu...

Fırından yeni çıkmış harika bir kek.

Papatyalar...

Gelincikler...

Pencereden vuran gün ışığı.

Kumsalda dalgaların sesiyle uyumak.

Hemen Banu'nunkileri de ekliyorum :)

*Kızarmış ekmek kokusu...
*Karpuz:)
*Özel günler haricinde gelen bir buket çiçek...
*Çocuklarımın mis kokusu...

*Sümbüller ve Nergisler...
*Deniz,güneş,yani yaz...
*Seni Seviyorum'un her hali(çocuk veya büyük)

*Kilo vermek:P
*Yılmaz Özdil
*Cem Yılmaz
*Kavrulmuş tarhana kokusu...
*Çikolata

*Kitap okumak
*Blog okumak...
*Seni okumak....
(Şımardım :)

Emir'inkileri ekliyorum :)

Fırtınalı bir günde sahilde oturup dalgalı denizi seyretmek, ufka dalıp gitmek ve mp3çaların kulağına bangır bangır müzik vermesi.
Sen bunları yaparken kimsenin senin kadar deli olmadığını farketmen ve bunun sana "özgür" olduğunu hissettirmesi.

E bi de o dalgaların arada seni ıslatması :D

İvriz'inkiler :

Yoğun bir günün ardından eve gelip bir kupa kahve yapıp ayaklarını uzatmak:)))

Sınavlar bittiğinde o müthiş rahatlık,kuş gibi:)

Çok susayınca kana kana su içme keyfi:))


Owl'un listesi:

çok sıkışıp tuvalete gitmek istediğimde, hemen bir tuvalet bulabilmek :)
hapşırdığımda elimin altında hemen bir selpak bulabilmek :)
herkese sevdiğimi söylemek ve bana herkesin sevdiğini söylemesi :)
benim ve sevdiğim insanların doktor muayenehanesinden sorunsuz çıkması :)
susadığımda bir bardak su bulabilmek :)

yeğenimin bana olan sevgisi :)
akşam iş dönüşü ayaklarımı koltuğa uzatıp yaylanmak :)
deniz, kum, güneş, esinti, şezlong ben ve kitaplar :)

yağmurda yürümek :)
insanları ne kadar çok sevdiğimi sık hatırlamak :)

"üzülmek
zehiriyse hayatın
gülümsemek
panzehiri..."

Halide Karamahmutoğlu

Tepki...

Ç harfini

Ğ harfini

İ harfini SEVİYORUM

Ö harfini

Ş harfini

Ü harfini


Salash, yeshim gibi abuk subuk yazılmış mağaza adlarına gıcık kapıyorum. Çocuklarının ismine bu harfleri koymamaya çalışanlara üzülüyorum. Boyner'in de ismi Çarşı'yken daha güzeldi sanki.

İşte bu kadar.

Denge

Biraz sinirli, sakin biraz.
Biraz hüzünlü , şen şakrak biraz.
Biraz karamsar, iyimser biraz.
Biraz yaşlı, genç biraz.
Biraz enerjik, yorgun biraz.

Hepsi iç içe geçmiş, hepsi bir arada.

Ne orada, ne burada.
Hem orada hem burada.
Ne oyum, ne buyum.
Hem oyum, hem buyum.

Bu bir oyun.

Kazanamazsın
Kaybedemezsin
Oynarsın sadece
Elinden geldiğince...


twisted sister the price.mp3 -


Sevgili Özii bana bu ödülü vermiş. Teşekkür ediyorum.
Şu sıralarda yazı yazma işinde keyifsiz günlerdeyim. Kendi kendime neden hâlâ yazmaya uğraşıyorum diye düşünüyorum bazen. Aslında başlarken çok farklı duygular içindeydim. Temizlik yaptım, rejime başladım gibi günlük şeylerden bahsetmeyi düşünmüyordum. Onları yazdığım çoklarca günlüklerim var zaten dolaplarımı dolduran. (Bir gün yakacağım sanırım hepsini, içlerinde dişe değer hiçbirşey yok) Ama şimdi farkediyorum da bu konular çıktığında geriye pek fazla ben kalmamış. İşin komik tarafı bir tarafın hâlâ yazmalısın diyor. Yazacak birşeylerin var senin. Muhakkak yazmalı, bırakmamalısın. Yazmak mutluluk varan harika şeylerden biri, ama kalemi eline alıp da söyleyecek birşeyi olmamak moral bozucu.
Neyse işte öyle negatif bir günümde geldi bu ödül. Kendimi ne smart ne de blogger hissediyorum aslında :)
Gelecek ay tam 4 yılı geride bırakmış olacağım. İçimden gelen artık yazma seslerine cevap vermememin tek sebebi ne zaman artık yazmayacağım desem kafama doluşan yazılacak şeyler :) Onun için bir adım daha atıp duruyorum. Belki bir gün çıkacak ağzımdaki bakla, harbiden güzel birşeyler yazacağım, kim bilir? Zaten kırk yaşıma geldim, hâlâ büyüyünce ne olacaksın sorusuna cevap bulabilmiş de değilim :)
Konu gene saptı, ben de bu ödülü başladığımızdan beri 1.815.927 tane blog açmayı başarmış olan Aylinim balıma (arada susar ama konuştuğunda her daim söyleyecek güzel sözleri vardır), şifresini unuttuğumdan dolayı yenisini hazırlamam şart olan canım annemin bloğu Pervaneler'e , son zamanlarda pek fazla sesi soluğu çıkmayan Zehraaaa'ya , bir zamanlar sabah günaydınlarımı aldığım Nilüfer'e, hâlâ internet bağlatmamış olup beni kızdıran Katre'ye veriyorum.
İşte böyle.

Sağdan Say

Dur bakayım, epeydir sayım yapmamıştım bloğa kim gelip gidiyor diye.

Pek ses soluğunuz da çıkmıyor.

Gelen saysın bakiim.

(He canım, çekiliş yapıcam, kazanana çok büyük bir sürprizim olacak :) (Çarpılır mıyım acaba? Tamam çok büyük olmayabilir:)

Ne Yazsam ki?

Sabah sabah kek pişirmeye kalkıp , yine içine kabartma tozu katmayı unutmamdan mı bahsetsem. Gıcık sinir. Sonra uğraşıp onu kakaolu pudingle karıştırarak yaş pasta haline getirmemden mi. Bu arada mutfakta herşeyin kirlenmesinden mi.

Büyük oğluşumun ceviz büyüklüğündeki bademciklerinden mi. Yoksa o okula gitmiyor diye sinirlenip duran küçük oğluşumdan mı.

Yapacak birsürü ütü olmasından mı. Yıkanacak çamaşırlardan mı?

Evimin iyi bir temizlik istemesinden mi. Uykum olmasından, kılımı bile kıpırdatmak istemememden mi.

Ne yazsam ki.

Geçen gün seyrettiğim "İhtiyarlara Yer Yok" filminin sonunda yönetmenin sıkılıp işi çarçabuk bitirmiş olmasından mı. FB - GS maçının rezilliğinden mi.

"Aman Tanrım" filmindeki bir sözü yazayım en iyisi :

God: Parting your soup is not a miracle Bruce, it's a magic trick. A single mom who's working two jobs, and still finds time to take her son to soccer practice, that's a miracle. A teenager who says "no" to drugs and "yes" to an education, that's a miracle. People want me to do everything for them. What they don't realize is *they* have the power. You want to see a miracle, son? Be the miracle.
(Çorbanı ikiye ayırmak mucize değil, sihir. İki işte çalışan bekar annenin çocuğunu futbol antremanına götürebilecek zaman bulması, işte mucize budur. Uyuşturucuya hayır eğitime evet diyen bir genç mucizedir. İnsanlar onlar için herşeyi benim yapmamı istiyorlar. Kendilerinde güç olduğunu farketmiyorlar. Bir mucize mi görmek istiyorsun? Mucize ol.)



The Show - Lenka

Bugün yaşasın cumaaaaaaa....

Herkese günaydın :)


Boş bir ev alıp yeniden başlasak mı acaba? Bütün bu ıvır zıvırı özler miyiz? Ya da bir sene geçmeden yeniden doldurur muyuz içini bir sürü şeyle. Bir senemiz var mı ? Bunca hatıra bizden sonra kime ne anlam ifade edecek?
Ne bileyim.
Bahar temizliği yapmaya uğraşırken geçen akşam rastladığım bu film beni bambaşka bir boyuta sürükledi.

Bir Adım

Düşebilirsin...
Önüne engeller çıkabilir...
Yanlış yolda olduğunu fark edebilirsin...
Geri dönmek için çok geç gibi gelebilir...
Kar, kış, fırtına,
Güneş, sıcak nefesini kesebilir...
Bitti artık diyebilirsin...

Bitmedi...

Belki küçük bir mola.
Ondan sonra
Derin bir nefes al

Sadece bir adım daha...

Gerisini düşünme

Küçük, kolay, basit

Bir adım daha

Sadece...

Bahar Temizliğine Takılanlar

Bir elimde Cif bir elimde bez önüme ne gelirse cifliyorum bugünlerde. Dolap kapakları, yatak başları, masalar, kütüphaneler , herşey.
Bahar temizliği güya ama benimkisi yaz geldiğinde ancak bitmiş olacak bende bu rahatlık varken. Okuldayken nasıl yarım saatten uzun süre ders çalışamayıp ha babam mola veriyordumsa şimdi de aynı durumdayım. Hele de dolap içleri dökülüyorsa. "Aaa 1980 lerden bir Hey dergisi", " Bilmemkaç yılının günlüğü" derken saatler geçiyor ben elimdekileri okumaktan birşey yapamamış oluyorum.



Evelsi gün tüm dağınıklığın arasında bu küçük defter geçti elime. Hemen hatırladım. İlkokul öğretmenim rahmetli Sevgi Akın hasta olduğunu öğrendiğinde anneme getirip vermiş bu defteri. İlkokul beşinci sınıfta karakter tanımlama ile ilgili yapılan bir çalışma defterciği. Bütün sınıf benim karakterimi tanımlamış :) Defterin hazırlandığı zamanı hatırlamıyorum. Ama o sırada kimlerle küs ve kavgalı olduğum hemen belli :)



Çocukluğun bütün içtenliği ve açıksözlülüğüyle yazılmış satırlar o kadar güzel ki :)


Şimdi böyle bir defteri versek çevremizdekilere böyle rahat ve içten yazılabilir mi acaba diye düşünmeden geçemiyor insan. Şüphesiz gerçek duygular söylenmeden nazik ve mesafeli yazılar olur çoğusu .



Otuz kişinin yazdıklarında bir ortak nokta bakarsak. Çalışkanmışım, temizmişim ve şımarıkmışım arkadaşlar. He canım öyleyimdir valla :D



Herkese günaydın.

Oyun

Pazartesi sabahı sendrom giderici küçük bir oyun :)

Siz bana 511 e kadar bir sayı söylüyorsunuz, ben de hayata dair küçük el kitabımdan size hangi sözün çıktığını yazıyorum :D

Herkese günaydın...

Işıl ışıl bir haftaya açılsın sabahımız...



Not: En üstte oyun yazısı kalsın diye çıkan sözleri aşağıya doğru yazacağım.

5

Yılda en az bir gün güneşin doğuşunu seyret.

333

"Keşke" sözcüğü yerine "birdahaki sefere" de...

16

İlk önce sen "merhaba" de.

17

Olanaklarının altında yaşa.

7

İnsanların gözlerinin içine bak.

13

Değerli gümüş takımlarını saklama, kullan.

29

Herhangi bir konuda öğrenci ol.

Bir de Böyle





Bir de verdikleri koskocaman keyif var ki, işte onun yerini hiçbirşey tutamaz.

Hayatımın mutlulukları benim.


Hem de Böyle :)

Bir de küçük çocuklarla otobüs yolculuğu yapma meselesi var :)

Bir zamanlar banka müfettişi olduğum için şehirler arası yolculuklarım çok oluyordu. Kulağımda wolkmanim, yanımda laptopum, başımı otobüsün camına yaslamış keyifli uzuun yolculukları çok yaptım.

Bir gün çocuklarla otobüse bindik İstanbul'a gitmek için. Ayağımın altında oyuncak ve aburcubur çantası. Koltukların sağından solundan sarkan terli çamaşırlar. Bıcır bıcır çocuklar. Ha babam su istemeler (Sırf hoşlarına gittiği için), dağıtılan içecekleri dökmeden içirmeye çalışırken yüzümün aldığı hal. Sorulan milyonlarca soruya sakince cevap verme çabalarım. Pencere kenarı kavgası. Oyyy.

İşte o gün bir kaç koltuk ilerde oturan kendimi gördüm. Başını yaslamış, sakin, pencereden dışarı seyreden bir bayan. Hemen yakasına yapışıp, "Ben hep böyle değildim, anlıyor musun, ben de senin gibiydim bir zamanlar!" diye haykırmak istedim :)