:)

Arkadaşlarımın gelmesi ne güzel. Ne güzel kardeşimin verdiği kitabı keyifle okumak. Ve her defasında tamam bu sefer bitti desem de kocaman bir salatalıkla karşılaşmak yaprakların arasında.
Balkonda üşüyerek üzerine bir ceket almak ne güzel, bu yaz gününde. Tartının ibresini çook yavaş da olsa iniyor görmek ve bir ayı geçtiği halde hâlâ sabahın ilk saatlerinde yürüyüşe çıkmayı başarıyor olmak.
Küçük bebeklerin kokusu ne güzel. Bir zamanlar küçük bebek olanları büyümüş de kocaman olduklarını görmek. İçeriden gelen çocuklarımın gülüşleri ne güzel. Onları öpmek sarılmak. Annemin telefondaki sesi ne güzel. Benim için yaptığı muhallebi.

Gidecek yerlerin olması, yapacak işlerin olması ne güzel. Derin bir nefes çekmek. Gülümsemek.

#

İlkinde altın bileziğimi satıp gitmiştim.

İkincisinde, karnımdaki ameliyat kesiklerini tutarak gitmiştim.

Bu sefer olmadı.

Koskoca stadın bütün biletleri nasıl biter anlamadım ama.

Napalım.

Eminim gözleri beni aramıştır kalabalıkta.

Birazdan arayıp birşey mi oldu neden gelmedin diye sorarlar :D

Herkese günaydın.

Nefis bir haftaya açılsın sabahınız...

Bu reklâm çok keyifli.

Bu da çok komik.

Herkese günaydın.

Harika bir haftaya açılsın sabahımız.

Keyif ve Huzur...


Akşamları çayı demleyip iniyoruz bahçeye. Hain otlarla savaş veriyoruz, yerlerde sürünen domatesleri sopalara toparlıyoruz. Sevinçle bulduklarımızı topluyoruz. İki biber, bir kaç salatalık. Büyüyenleri hayranlıkla izliyoruz. Suluyoruz. Az mı suladık çok mu geldi gibi önemli konuları sorguluyoruz :)Bu sene acemiliğimize geldi seneye neler neler ekeceğiz :D

Sonra kuruluyoruz sandalyelerimize. Yeşilliğin ortasında çay keyfi yapıyoruz. Bazen bizim gibi bahçesinin başına gelmiş arkadaşlarımızla, ama çoğunlukla başbaşa.

İnsanın çocuklarının büyüyüp de evde tek başlarına durabilmeleri ne güzelmiş. Sadece arada balkondan bir ses çağırıyor beni:

-Anneeeee, abur cubur alabilir miyim?

Yağmur


Sabahtan beri çok güzel yağıyor...

Elime kâğıt kalem alsam, uzuun uzuun yazsam... Yazmayı bu kadar sevip yazacak birşey bulamamak sinir ediyor beni.

&

Dertlilere deva, bunalanlara hava, ağlayanlara mendil, gülenlere şifa....

Kim bilir belki de bugün o gündür.

Beklediğiniz iş olur belki.

Çok sevdiğiniz okul arkadaşınıza rastlarsınız.

Uzun süredir giymediğiniz pantolonunuzun cebinden para çıkar mutlu olursunuz.

Günaydınnn... Nefis bir güne açılsın sabahınız...

Not: Kendi kendine çalmıyor bu meret, uyandırma müziğini açınız :D

Yazacak bişi bulamadım.

Nostalji

Büyükbabanın kızarmış peynirlerinin tadı damağımda. Ve beyaz ekmeklerin yumuşaklığı.

Bulutların üzerinden seyrediyorduk dünyayı gerçekten de. Ne zaman yere indik?

Herkese günaydın :)

:)

Mahlukata ömür dağıtımı yapılıyormuş. Önce eşeğe sorarak başlamışlar.

- Sana 60 yıl ömür veriyoruz, ömür boyunca itaat edeceksin, dayak
yiyeceksin, sürekli çalışacaksın.
Eşek:
- 60 yıl ömür bana çok fazla, bunun 35 yılını kesin, 25 yıl bana yeter.
demiş. Kabul edilmis...
Sonra sıra köpeğe gelmiş. Köpeğe demişler:
- Sana 30 yıl ömür veriyoruz. her an sadık olacaksın, ne verirlerse
yiyeceksin, evleri bekleyeceksin.
Köpek:
- 30 yıl ömür bana çok fazla. Bana 15 yıl yeter. 15 yılını kesin demiş,
kabul edilmiş...
Sıra maymuna gelmiş. Maymuna demişler:
- Sana 20 yıl ömür veriyoruz. Ömrün boyunca şaklabanlık yapacaksın, daldan
dala atlayacaksın insanları eğlendireceksin...
Maymun:
- 20 yıl ömür bana çok fazla 10 yılını kesin bana 10 yıl yeter. demiş. O da
kabul edilmis...
Sıra insana gelmiş. İnsana demişler:
- Sana 20 yıl ömür veriyoruz. Her şeyin sahibi sensin herkes sana itaat
edecek..!
İnsan:
- "20 yıl ömür bana çok az, şu 20 yıla eşeğin almadığı 35 yılı, köpeğin
almadığı 15 yılı ve maymunun almadığı 10 yılı ekleyelim" demiş. Kabul
edilmiş.
İşte bu yüzdendir ki insanlar 20 yıl insan gibi yaşadıktan sonra; 35 yıl
Eşekler gibi çalışıp emekli olur, 15 yıl köpek gibi evi bekler. Son 10
yılını da maymun gibi şaklabanlık yapar torunlarını eğlendirir... miş...

Tarlaya Ektim Domates :D


Yılın ilk mahsulleri ...

Kabakları saymıyorum onlar habire verip duruyor. Artık internetten kabak yemekleri arıyorum. Neyse geçen gün kabak turşusu tarifi buldum. Ha ha ha, hiç turşu kurmamıştım ama kabaklar bu şekilde devam ederse yapabilirim :D
Herkese günaydın. Tatlı sürprizlerle dolu bir haftaya açılsın sabahımız...

Sizi bilmem ama Arçelik'in şu herkesin bir kısmını söylediği reklâmları beni deli ediyor. İçime fenalık basıyor onlar söylerken.

Çiçeğin Konuyla Alakası Yok :D


Benim küçük oğluşum öyle herşeyi yemez. Meyva ağzına sürmez örneğin. Bırak yemeği bizi de yedirmez çoğu zaman. Özellikle de kırmızıya alerjisi var. Yanında karpuz, nar, çilek, domates olunca direk öğürür. Sabah kahvaltılarında domatesi saklayacağız diye bir hal oluyoruz :) Neyse işte. Bu durumda ben de ona meyva yedirebilmek için kırk küsür numara yapıyorum. Hadi suyu çıkanları bir şekilde hallediyoruz da geçen gün muz için yaz çözümü bulup mutlu oldum. Çikolatalı dondurma (beyfendi ona dayanamadığı için :), süt, muz bir güzel karıştırılıp milk shake olarak sunulur. O da mutlu ben de mutlu :D

^^^

Yine Metehan'ı doğurduğum kiloya ulaşınca yürüyüşlerime başlamaya karar verdim. Ama burada akşamları yürüyüş yapabileceğim bir yer yok. (Gerçi yatak odasında askılık olarak kullanılan bir koşu bantım var ama onu saymıyorum:) Dolayısıyla ben de sabahları erken yürürüm dedim ve pazartesi gününden beri sabah 6:30 da kalkıyorum. Çayımı demleyip yürüyüşe çıkıyorum. Yarım saat yürüdükten sonra Can'la sabah kahvaltısı yapıp onu işe yolluyorum. Ardından çocuklar da en geç sekizde ayakta olduklarından onların kahvaltıları geliyor. Mutfak toplanıyor. Yataklar yapılıyor falan. Herşey harika. Gelgelelim bende bir yorgunluk bir halsizlik. Saat dokuz olduğunda artık bir köşe bulsam da kıvrılsam modları. Hiç de öyle sabah kalkıp spor yapmış sağlıklı ve dinç bir görüntü çizmemekteyim. Daha çok dayak yemiş gibiyim :D

"Öğrendiklerim karşısında hayretler içinde kaldım. Keşiflerim yaşamımı değiştirdi. Yola çıktığım zaman tüm yanıtları biliyordum. Şimdi yalnızca sorular var kafamda."

Ölüm Kapısı Serisi
Kaosun Eli
M.Weis-T.Hickman